0.2

153 3 3
                                    

starinsky: Günaydın:)
10.29

thescott: Baksana, ben çok düşündüm.
14.54

starinsky: Neyi?

thescott: Seninle konuşmam için seni tanımam lazım ve şu anda sadece yaşını biliyorum. Kusura bakma ama tanımadığım biriyle konuşmam.

starinsky: Anlıyorum.

starinsky: Belki yollarımız çakışır da yine görüşürüz. Bu sefer birbirimizi tanıyarak:)

thescott: Sanmıyorum ama iyi günler.

starinsky: İyi günler.

*

Oflayarak telefonu elimde çevirmeye başladım. Çok sıkılmıştım ve beş saat boyunca kuzenimin hazırlanmasını beklemek gerçekten yorucuydu.

"Hadi artık Eric! Alt tarafı aşağıya ineceğiz!" diye bağırdım. Hemen sonra kapıdan çıkan kuzenim ve bizi çoktandır kapıda bekleyen kardeşimle aşağıya indik.

"Topunu alsana. Voleybol falan oynarız." dediğimde kuzenim kafasını salladı ve topu alıp diğer arkadaşlarımızın olduğu yere yürümeye başladık.

Kuzenim Eric. Henüz 14 yaşındaydı ve biraz fazla ergendi. Fakat bazen kardeş gibi olması içimi ısıttığı için en sevdiğim kuzenim oydu.

Kardeşim ise 9 yaşındaydı ve adı Marcus'tu. Her yere birlikte gittiğimiz için arkadaşlarımız da artık alışmıştı.

Grubumuzun diğer üyeleri, kuzenimle yaşıt Jake ve benden birkaç yaş küçük Daphne'ydi. Ta ki o güne kadar...

"Stella!" diye bağırıp koşarak boynuma atlayan Daphne'ye gülümsedim ve ben de sarıldım. "Eric olmasa geleceğin yok." dedi sitem eder gibi. Hafif bir tebessüm ederek, "Okul, arkadaşlar ve yukarıdaki şahıs." dedim sessizce gözlerimle yukarıdaki evi işaret ederken. Kafasını iki yana sallayıp gülümsedi. "Yazdın ona değil mi?"

Yüzüm düştü. Evet birbirimizi pek tanımıyorduk fakat onunla konuşmak istiyordum. Bilmiyorum. Birkaç kere en fazla iki dakikalığına kuzenim Eric ile konuşurken görmüştüm onları. İlk gördüğümde içimden bir ses onu daha yakından tanımam gerektiğini söylüyordu ve ben de bu sese uydum.

Fakat zararlı çıktım.

"Sen akıllanmazsın Stella." dedi haklı olarak. Ardından elini omzuma koyarak beni her zaman oturduğumuz üçlü banka doğru götürdü.

"Bu da mı buradaydı?" dedi suratını asarak Jake. Sahte bir biçimde gülümseyip, "Sana da merhaba Jake." dedim ve gözlerimi devirip banka oturdum.

"Marcus, Eric ve Jake. Bugün kavga etmiyorsunuz. Sakın. Gidin adam akıllı topunuzu oynayın." dediğimde hepsi ayağa kalktı. Jake ise yine susmadı ve, "Emriniz olur prenses. Yanında ketçap, mayonez?" dedi kendince laf atmaya çalışarak. Onu umursamadım. Ne de olsa Daphne'nin kardeşiydi ve ona bulaşıp canımı daha da sıkmasına izin veremezdim.

Onlar gidince söze girdi Daphne. "Ne yazdı? Ne konuştunuz? Sen olduğunu anladı mı?" diye sırayla sorularını sorduğunda gözlerimi açıp ona baktım. "Öncelikle sakin ol. Bir şey konuşmadık fazla. Zaten beni birkaç kere gördü onda da umursamadan bir göz gezdirmiştir en fazla. Neymiş, 'Tanımadığı biriyle konuşamaz'mış. Hem bu benim kârıma oluyor çünkü konuşmayı kestiğimizden dolayı beni tanıyamaz."

Gözlerini devirdi arkadaşım. "Haklı olabilirsin. Bak bunu demek istemiyorum ama, ben sana demiştim ya. Çocukla aranızda 7 yaş var Stella." dediğinde hemen araya girip, "5." dedim. Ben gülümserken onun oflama sesi duyuldu. Ardından telefonunun çalmasıyla diğer tarafa dönerek annesiyle konuşmaya başladı.

O sırada telefonuma bildirim sesi gelmesiyle ekran kilidini açıp uygulamaya girdim. Fakat fazlasıyla şaşıracağım şeyi görmeyi beklemiyordum.

thescott: Çok kırıldın mı?

Yok ya ne kırılması. Alt tarafı kalbimi parçalara ayırdın falan.

Alay ediyorum tabii ki, bunu kimse yapamaz.

Cevap vermedim ve mesajı görüldüde bıraktım. Birkaç dakika sonra Daphne'nin konuşması bitince sipariş verdiği tişörtleri göstermek için telefonundan birkaç şeye baktı.

Tam o sırada, sitenin 4. apartmanının kapı sesi geldi ve dışarıya bir anda Scott çıktı.

Ve o...
Buraya mı bakıyordu?

▪︎
▪︎
▪︎
▪︎

Red Dreams/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin