1•Özel Hareket

786 33 4
                                    

Evet, okulumun başlamasına bir saat otuz beş dakika kala buradayım, dolabımın başında çaresizzz bekliyorum, bekliyorum amaaa... Okul formalarımı bulamıyorum lanet olsun ki.

Ben hayata, sevdaya söverken Sevgi Abla'm yüzündeki sımsıcak gülümsemesiyle odamdan içeri girdi. Ve elinde benim okul formalarım duruyordu. Derin bir nefes verdim yüzümdeki zafer sırıtışıyla. "Günü kurtardın yine Sevgi Sultan." dedim ve kocaman sarıldım. "Giyinip gelirsin aşağı, kahvaltı hazır."

Sevgi abla bizim yardımcımızdı. Ama benim ikinci annemdi. Ve ben popomu silmeyi ilk öğrendiğim zamandan beri evimizde çalışıyordu. Hayatımdaki en değerli insanlardandır kendisi. Çok seviyorum be!

Üzerime okul formamı giydikten sonra paldır küldür aşağı indim. Abim bana yiyecek bir şey bırakmayacak diye korkmamdandı hep bunlar. Aşağı indiğimde Sevgi ablanın abim Doruk'a "Benim minik danama da bırak kreplerden." diyerek Doruk öküzünün eline vurduğunu gördüm. "Sevgi Sultan artık büyüdüm Minik Dana ne ya?!" dedim gülerek. "Sen de o kem gözlerini çek kreplerimden Doruk!" Doruk yüzünü bana çevirdi ve gözlerini kısarak sinirli gibi gözükmeye çalıştı. "Abinim lan ben senin, abi diyeceksin bana 'minik dana'" dedikten hemen sonra gıdıklayarak ve tikimle oynayarak güldürdü beni. "Ya ya ya abi. Abiii or-oramdan hu-hahaha-huylanıyorum. Duuur, yahaha!" Sonunda çekildiğinde nefes nefeseydim ve halının üstünde tepiniyordum gülerek. O sırada babam aşağı inmişti ve bu halimiz gayet normalmiş gibi masaya yönlendi.

Babam yoğun bir iş adamı olmasına rağmen bizi hiçbir zaman ihmal etmemişti. Bizimle oyunlar oynadı her zaman çok sevdi bizi. Hala da öyle. Ama bugün bir şey var gibiydi. Bize günaydın bile dememişti. Doruk'la birbirimize kaşlarımız çatık halde bir bakış attık. Daha sonra kalktık ve sessizce masaya oturduk.

Babama şüphe dolu gözlerle baktım. Doruk da aynısını yapıyordu. Daha sonra babam masanın altından tikimle oynayınca ani bir refleksle geriye gittim ve PAT! Sertçe yere düşerken abim olacak hayvanat hunharca gülerken babam ensesine şap diye yapıştırınca da ben anırdım bu sefer. "Kaldır bebişimi yerden!" diye azarlayınca Doruk ayağa kalktı ve yerden sandalyemle birlikte yavaşça kaldırdı. Doruk'a zaferle sırıttıktan sonra babama "Baba ya oynamayın şu tikimle bir gün kafa göz yaracağım yıa." Babam diliyle cık sesi yaptı. Ben de küçük kız çocukları gibi ofladım. Babam yanaklarımı sıktı, Doruk da ıslak bir öpücük bıraktı yanağıma. Gülümseyerek "Çok tatlıyım." dediğimde ikisi de gülümsedi.

Herkes yemeğine odaklanmışken annem aşağı mikemmel sesiyle(!) şarkı söyleyerek indi. Hepimiz göz devirdik.

"Selam en sevdiklerim!" şakıyarak masaya oturdu. Çok şıktı. Ee moda tasarımcısı oluncası...

Annem babamı çekiştirerek "Hadi gidelim artık." dedi. Ben de Doruk'a "E, biz de çıkalım mı?" Telefonundan başını kaldırıp onayladı beni.

Herkesle vedalaştıktan sonra arabaya koşturdum. Arkamdan Doruk'un 'dana' diye mırıldandığını duydum, omzumu silktim. Banena :)

Benim okulumun önüne gelince kendisi de indi ve yanaklarımı öpüp gülümsedi. O da kendi üniversitesine gitti. Bense liseye gidiyordum. Ona el sallarken bazı kızların "Off şuna bak ya, taş kızım taş, güneş gözlüğün olayım tak beni" sonunca içimden oha derken yorumlarına sırıttım. O kız grubuna aşağılayan bir bakış atıp okuluma girdim.

12/C'ye doğru adımlarken telefonumun bildirim sesiyle cebimden alıp baktım. Lanet olası vodafone! Telefonuma bakarken takıldığım ayakla yere yapıştım. Yerden yukarı doğru ayağın sahibine gözlerimi kısarak baktım. Oha! Oha! Ve oha! O ne lan?! Yakışıklıyla ilgili aklımdaki fantezilere dalmışken gerçekliğe döndüm ve aniden çirkefleştim "Hayvanat! Ne diye öküz gibi bacaklarını uzatıyorsun. Düştüm burada! A-ah iplemiyor bir de!!!" Sonunda o güzel gözlerini, ne güzeli be ishal boku renkli gözlerini bana çevirdi. Ayağa kalkıp ellerimi belime koydum. Onu daha önce görmediğime emindim. Bu radarlardan kaçmazdı. Ama dönem içinde kayıt alınıyor muydu ki? Demek ki alınıyormuş.

Bana baktığında gözlerinden ufak bir şaşkınlık geçti. Boğazını temizledi. Tek kaşımı kaldırdığımda "Pardon." dedi. Sadece "Pardon". Gerçi ne diyecek ki? Arkamı döndüğümde "Burnum kırıldı be." diye mırıldandım. "Pardon dedim ya. Önüne baksaydın sen de." Oha nasıl duydu lan? "Tamam ya. Allah allah. Sana mı dedik. Kırıldı burnum. Ee, ne diyem? Mahmut mu diyem?" Beni duyan birkaç kişi güldü. Az daha Bok Gözlü de gülüyordu. Ve ben de. Bok Gözlü sanki bana bilerek sataşıyormuş gibiydi ama çok takılmadım bu noktaya.

"Tamam  uzatma. Buldun yakışıklı çocuğu sataş tabii." dedi sırıtarak. Yok devenin götü! Benimle uğraşan oydu, bana sataşma diyen yine oydu! Sinirle çıkıştım "Oha ama! Benimle uğraşan sensin be domuz! Yakışıklıymışmış... Senin egonu yesinler ama ağzıma sığar mı bilemeyeceğim. Allah'ın Bok Gözlü'sü!" Biçimli dudaklarının arasından ufak bir kahkaha çıkarken büyülendim. Tabii öyle büyülenmek değil çarpılma büyülenmesi, o ne çirkin bir gülüş (Allah'ım inş çarpılmam, yalan üstüne yalan ama sen biliyorsun mevzuyu. Amin) öyle, ıyy!

Tam bok gözlü bana çemkirecekken böyle uzun boylu, sarı saçlı -boya tabii ki-, at gibi bir kız geldi ve malum kişinin boynunu öptü. Öğğ kusacağım galiba.

"Bu suratsız kız -demeye utanıyorum- kim, Ateşşş?" diye cilveli bir şekilde konuştu Bayan At. Onun sözlerini umursadığımdan değil de şöyle bir üstüme baktım. Fiziğim gayet güzeldi ve formam üzerimde hoş duruyordu bence. Makyaj yapmayı sevmezdim ve üşenirdim o sarı yellozun aksine. Resim tablosu gibiydi mübarek.

Bayan At ile konuşmaktansa Bok Gözlü'ye -Ateş'miş adı- döndüm ve "Sevgilin olacak sarı çiyana söyle onun o çakma sarı saçlarını bir bir yolar sonra o saçlarla onu bağlayıp Everest'ten yuvarlarım. Yaparım bak." Ateş'in arkadındakiler ooo'larken ben de sırıttım.

Zaferle küçümseyici bakışlar atarken popomun cimciklenmesiyle "Allahhh!" nidaları çekerek arkamı döndüm. "Hay seni Melisa ya. Ödüm bokuma kaçtı Allah'ın belası!" dedikten sonra kulağına doğru fısıldadım: "Şu an bir kavganın ortasındayım. Bir dakika."

"A-ay bana çiyan dedooo!" diyen At'a dudaklarımı bastırarak baktım. Gülmemek içindi bunlar. Bok Gözlü de aynısını yapıyordu. "Valla size doyum olmaz ama..." diyerek arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. "Bu burda bitmedi kızommm, görcen sen! Ya Ateş, bebeğim sen de bir şey desene şu sürtüğe!" Gözlerimi büyüterek arkamı döndüm. Tabii cancomum Melisa da öyle hatta ileriden gelen Mira da. O da diğer cancomum. Mira "Orda durcan liseli. Sen kime sürtük diyorsun?! Pis şopar!!!" deyince ona öpücük attım o da bana göz kırptı. "Bittiniz kızım siz benim arkam var. Öldünüz siz." Pislikçe gülümsedim ve yapıştırdım cevabı "Söylemene gerek yok görebiliyorum koca götünü." dediğimde bizi duyanlar gülüyordu. Herhalde ürkütücü olduğunu düşündüğü bir şekilde üçümüze parmağını salladı gözlerini kısarak. Güldüm. "Çok korkuyorum!" dedim yapay bir surat ifadesiyle ve el salladım sırıtarak. Bok Gözlü "Deniz, hadi uzatma." Adı deniz olan bitch arkasını döndü ve kıvırtarak ilerlemeye başladı. Gözlerimizi devirdik üçümüz de. "Allah'ım sen beni nelerle sınıyorsun?" diye yakındım bıkkınca. "Boşver cancomum benim çok pis geçirdik lanet yelloza." dedi ve güldü Melisa.

Sınıfımıza girdik Mira'yla. Melisa 12/A'daydı ve biz Mira'yla 12/C idik. Bu okulun tek sevmediğim yanıydı bir de şimdi Deniz eklenmişti üstüne. En arka köşeye bakmadan çantamı fırlattım. Bu benim özel hareketim sayılırdı. Ve bu yüzden kimse oraya oturmaya cesaret edemezdi. Tabii bunu bilenler. Eyvah!!! Allah benim belamı versin. Ateş yeni olduğu için bu hareketi bilmiyordu ve benim yerime oturmuştu. Ve bilin bakalım ne oldu? Çantam Ateş'in kafasına çarpıp kucağına düştü. Acaba görünmeden sıvışabilir miyim denemesi yaparken Ateş "Sen, Mavi Göz!" Ben ona Bok Göz diyordum o ise bana Mavi Göz. Aman ne hoş. Hemen yalvarmaya başladım "Özür dilerim. Bak sen yenisin bilmiyorsun, orası benim yerim ve ben her gün çantamı böyle fırlatırım ve-" aniden fark ettiğim şeyle "Heeey, orası Mira'yla benim yerim! Kalk çabuk!" dedim. Ateş alayla sırıttı "Yok ya, başka isteğin?" Ofladım ve küçük çocuklar gibi ayağımı yere vurdum. "Lanet olası Bok Göz!" Ateş duymuş olacak ki "Bok Göz?" diye sorarcasına konuşunca ben de "He Bok Göz." dedim.

Senin Egonu Yesinler(DÜZENLİYORUM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin