Şarkılar
Perdenin Ardındakiler - Yarınlar var
Beyaz.
Koku.
Toz.
Alkol.
Bu dört tatlı bebek benim yaşama tutunma sebebim. Bunlar yoksa benim bu dünyada varlığımın hiçbir değeri yok. Bir saat zor dayanıyorum sigarasız, gerisini siz düşünün yani. O derece manyak bir insanım.
Sikmişim hayatını. İnsan bir gün ayık kalsa ölmekten beter olur lan bu dünyada. Bir şeylerin sorumluluğunu üzerime almamak daha basit gelir bana her zaman. Aynen sorumsuz pisliğin tekiyim. Bana böyle öğretti ebeveynlerim, bende geleneği sürdürüyorum ne yaparsın işte. Böyle daha katlanır geliyor hayat. Size tavsiye etmem ama.
Birilerine veya bir eşya parçasına umut bağlamıyorum, mutluluğun beni bulmasını beklemeden kendi başıma mutlu oluyorum. Birilerinin yükü omuzlarımda değil. Ben kendi başıma, başlıca kendime bir yüküm zaten de orası ayrı bir mesele.
Kim taşır ki omuzlarında 21 gramlık değersiz bir varlığı?
"Lan yine hangi denizlere daldın?"
"Lan maviş!"
Enseme yediğim sert şaplakla, kafamı yasladığım pencere kenarından çekip çocuklara döndüm. Lan yakamı bir yerde demi rahat bırakmazlardı ya?
Ön yolcu koltuğunda oturan Serdar abi arkaya dönmüş bana sesleniyordu.
Ben nasıl duyamadım lan bu herifi? Halbuki sesi borazan gibidir aynı.
"Pişt, lan oğlum uyudun sandık lan biz de, senin eve geldik. Haber verelim dedik. Verdiğin kağıtta bu apartmanın adresi yazıyor. Hem ben buraları avucumun içi gibi bilirim doğru yere geldik, eminim ben."
Arabanın içinde nefes alıp veren varlıklardan dolayı puslanan cama baktım. Pek net görünmüyordu dışarısı, elimi hızla cama atıp sildim. Aklımdan ufacık da olsa ihtimal olarak geçen o yere getirmemelerini umdum o an.
Sarı, pencere kenarları ahşapla çevrili 4 katlı apartman.
Gözlerimin önünü bir sis çevirdi sandım. Rüyadayım sandım bir an.
Çünkü bu kadar gerçekçi hayalleri ancak rüyalarımda görürdüm.
Ben bunlara buranın adresini vermemiştim ki, kesin çakallar ceplerimi karıştırmışlardı, yoksa yıllar oldu ben buraya gelmeyeli. Ayrıca yüzün varmıydı gelmeye diye bir sorun bakim. Ben bunlara beni herhangi bir yere bırakın da demedim ki. Vay piçler ya.
"Yok eğer gecenin devamında bize katılmak istiyorsan,"
Yanımdakilere bakıp, her türlü sinsiliği barındıran gözlerini tekrardan bana yönelttiğinde paslanmış, yakında altın madenine dönecek olan dişleriyle kendisinin sevimli olduğunu zannettiği ama benim gayet eğreti ve iğrenç bulduğum gülümsemesini yüzüne takarak.
Bu adam neyden bahsediyordu ya? Bir de gözlerini şeytan gibi açmış bana bakıyor.
"Eyvallah deriz ama illa yok dersen geldik aha evine, gerisini sen bilirsin koçum."
Ona bakan, her sözünü dinleyen ama bir gram anlamayan boş bakışlarımı gördüğünde, gülümsemesi soldu. Bu demek oluyordu ki bugünlük sana sabrım bu kadar demekti. Çok uzun zamandır bu adamların bir hayvana bile yapılamayacak davranışlarına şahit olmuştum gerek başka insanlara, gerekse bana. Biliyordum yani hepsinin ne bok olduğunu. Bilmiyormuş gibi davranmak daha kolay geldiğinden katlanıyordum her türlü hakaretlerine.