1. Bölüm

60 6 27
                                    

Tarihleri bırakalım o zaman 10.04.2021

~Sezen Aksu - Kavaklar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~
Sezen Aksu - Kavaklar

Bir insan birini sevdiğini ne zaman anlardı? Onunla yaşadığı en güzel anılarda ya da en kötü anlarında mı? Hayır. Onu kaybedeceği zaman. Ölümün eşiğinde anlar aslında onu ne kadar sevdiğini. Hatta belki onu bir daha göremeyeceğini anladığı zaman. Ya da bunların hepsi kendimizi avutmanın başka bir yoludur.

Saatlerdir aynı sandalyede aynı yere bakıyordum. Gözlerim ağlamaktan kurumuştu sanki. Hastane koridorlarında bir ileri bir geri giden anneme bazen göz ucuyla bakıyor, sonra tekrar önüme dönüyordum. Hastane kapısına bakmak ise benim için çok zordu. Babam orada yatıyordu ve hiçkimse çıkıp babamın iyi olduğunu söylemiyordu. Halam da bizi teselli etmekten vazgeçmiş orada öylece bekliyordu. Abisinden gelecek bir haberi.

Daha iki gün önce haberini aldığım adam şimdi ölüm kalım savaşı veriyordu ve benim elimden bir şey gelmiyordu. Keşke söylemeseydim diye geçirdim içimden. Keşke o kavga etmelerim keşke o bağırışlarım hiç olmasaydı. Yaşamadığımız kötü anılar bir şeyi degiştirmiyordu peki ya yaşayamadığımız güzel anılar? O göreve gidince evde onun yolunu gözlediğim zamanlar, onlar ne olacaktı?

Bunların cevabını şimdi vermek istemiyordum. İçinde yaşadığım gezegen benim için durmuştu artık. Mageia benim için durmuştu. Tek istediğim o kapının açılıp iyi bir haberin gelmesiydi. Annemin kızıl saçları, ileri geri hızlı adımlarla giderken etrafa savruluyordu inatla. O bile bağırıyordu sanki. Babamın ellerine hasret kalmaktan korkuyordu. Gözleri kanıyordu ağlamaktan, onu bir daha göremeyecek olmanın korkusuyla. Aşık olduğu adamı bir daha hissedememekten korkuyordu.

Annem etrafta dönmekten artık sıkılmıştı ve cevap bekliyordu birilerinden. Bu yüzden hızlı bir şekilde koşarak ameliyathanenin kapısını yumruklamaya başladı.
"Açın artık şu kapıyı! Biriniz cevap versin lütfen," diyerek yere çöktü haykırarak. "lütfen..."
Hiçbirimizin ona müdahale etmeye hali yoktu. Ne halamın ne benim. Ancak annem ani bir öfkeyle ayaklanıp ellerinden beyaz ışıklar çıkarmaya başladığında durumun daha kötüye gideceğini anlayıp onu hemen durdurmaya koştum. Benimle birlikte koridorda duran görevlilerden biride koştuğunda hemen annemin önünde dikildim. "Anne, lütfen sakinliğini koru. Babam kurtulacak bunu sende biliyorsun." diye ikna etmeye çalıştım ama sanki ne dediğimi duymuyor gibiydi. Görevli arkadan bana bakarak seslendi.
"Eğer zorluk çıkartırsanız gardiyanları çağırmak zorunda kalırım." dediğinde sinirlerime hakim olamasamda olayı büyütmemek zorundaydım. İnsanlar empati duygusunu yitirmişti artık.

Sandalyesinde oturan halam ayaklanıp görevliyi ikna ettikten sonra hala avuçlarında beyaz ışıkları toplayan anneme yöneldim. Öfkeden gözleri dönmüştü ve beyaza bürünmüştü. Ellerindeki ışıkların beyazına. Avuçlarını yavaş bir şekilde tutarak kendi elimle kapladım. "Babam için güçlü kalmalıyız anne. Bunu birlikte başarıcaz." dedim ve ona sarıldım. Ağlamak istiyordum ancak bu annemi yeni sakinleştirmişken yapabileceğim bir şey değildi. Güçlü durmaya çalışarak annemi bir sandalyeye oturttum ve bende yanına geçtim.
O sırada gözüm koridorun başına kaymıştı. Bazı askerler bekliyordu. Ve yanlarında, içlerinden birinin çocuğu olduğunu tahmin ettiğim benim yaşlarımda bir erkek vardı. Babamın timinden olmalıydı bu kişiler. Bazılarının vücutlarında kesikler gözüküyordu. Bir an için, sadece bir an için o yatakta yatanın babam değilde o akserlerden birisi olmasını istedim. Ama bu düşüncenin ne kadar kötü olduğunu düşünüp hemen vazgeçtim. Onların çocuklarının benim yerimde olmasını asla istemezdim. Kimsenin benim yerimde olmasını istemezdim.

MAGEÍAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin