1

13 2 0
                                    

tw / / anskiyete

"nefes al, güvendesin."

"hey! sesime odaklan. tamam, geçti."

kafamı kaldırdığımda hiç tanımadığım bir çift kahverengi göz ile karşılaşmıştım ama nedendir bilinmez az önce geçirdiğim anksiyete atağını bir şekilde onun sayesinde atlatmıştım. sokağın ortasında az kalsın bayılmak üzere olan nefes nefese kalmış bir kadına kim koşa koşa yardım ederdi ki? aklımdan bir ton soru geçse de tek diyebildiğim "teşekkür ederim." oldu.

"daha iyi misiniz? sanırım atak geçiriyodunuz ne kadar zor olabileceğini tahmin ediyorum. herkes şaşırmış bir şekilde bakıyordu ben de yardım etmek istedim."

sadece yorgunca iyiyim anlamında kafamı salladım biraz geri çekilerek ve utanarak,

"ah sanırım gereksiz uzattım. özür dilerim. ben yunho." 

konuşarak dikkatimi başka yere çekmeye çalıştığı belli oluyordu ama bu bana çok şirin gelmişti. onunla yaşıt gibi de duruyordu ama ne de olsa tanımadığı bir adamdı.

"iyiyim yunho bey (yunho-ssi), tekrar teşekkür ederim ben de sseulhwa."

şaşkınlıkla beraber hafifçe tebessüm etti  ve sonra kaşlarını çatıp,

"sseulhwa mı? ilk defa böyle bir isim duyuyorum anlamı nedir?"

o sırada sseulhwa dağılan çantasını yunho'nun yardımıyla toparlayıp köşede duran banka geçtiler.

"yalnız çiçek demekmiş annemin uydurduğu bir isim işte. ismimin hakkını da verdiğim doğrudur." dedim gülümseyerek.

"memnun oldum sseulhwa hanım ama bir çiçek asla yalnız değildir." dedi gülümsememe karşılık vererek ben ne diyeceğimi bilemeden o aceleyle yerinden kalktı.

"ah, daha iyiyseniz artık işime gitmem gerek."

"tabii tabii, tekrar teşekkür ederim iyiliğinizi unutmayacağım."

sseulhwa darmadağın haliyle acele bir şekilde koşan yunhonun arkasından baktı. 10 dakika içerisinde ne olmuştu öyle? aslında başına gelen şeyler sadece 10 dakikadan ibaret değildi aylar boyunca birçok şey başına gelmişti ve artık ne bedeni ne de psikolojisi bunu kaldıramamış sokağın ortasında atak geçirtecek kadar kötü duruma sokmuştu.

bundan 6-7 ay önce en yakın arkadaşlarından biriyle çok büyük bir kavga etmişti ve o dönemde hayatından bir sürü insan çıkarmıştı. konumu fark etmeksizin hayatınızdan birini çıkartmanın acısı, üzüntüsü ve aynı zamanda o üzüntüyle beraber gelen kızgınlık ,insanı berbat bir hale sokuyordu. bunların yanında derslerine yetişmeye çalışıyor ve bir yandan da işine odaklanıyordu. yarı zamanlı olarak garsonluk yapmıştı. halihazırda çıtası yüksek olan stres seviyesi bütün bu olanların üzerine daha da kötü etkilemişti onu. bütün bu yaşananlar yüzünden kendini yetersiz, sevilemeyecek biri gibi görüyordu. arkadaşı onu başka bir arkadaşına tercih etmiş üstüne üstlük arkasından çocukça şeyler yapmıştı ve sseulhwa bütün bunlara tanıklık ederken sadece sessiz kalıp sindirmeye çalışıyordu ama istediği şey karşısına geçip tüm nefretini kusmaktı. ama o arkadaşı durmamış diğer tüm arkadaşlarına sseulhwa hakkında asılsız şeyler söylemiş ve okulda da itibarının zedelenmesine sebep olmuştu. sseulhwa ise bu yüzden kendini kötü biri görüyordu. öyle olmadığınu aslında biliyordu ama tüm bu olanlar onu çok yıpratmıştı. hatırlıyordu, doğum gününde bile aynı kişiler yüzünden ağlamıştı ama bir karar vermişti ve tüm pislikleri hayatından atacaktı. işte tam da bugün çocukluk arkadaşım dediği kişi tarafından önemsenmemişti. kafasından düşünceler akıp giderken "neden tüm arkadaşlarım beni bırakıp gidiyor?" diye düşünmeden edemedi. eninde sonunda bir şekilde yalnız kalıyordu. herkes mi kötüydü? hayatına aldığı hiç kimse ona değer vermemiş miydi de herkes bu kadar kolay çıkıp gidiyordu? bir atak geçiriyordu ve tek yaptığı ona yardım etmesi için arkadaşına yazmaktı ama sseulhwa hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. herkes gibi 7 senelik arkadaşı da sseulhwayı yüzüstü bırakmıştı...arkadaşı sırf sseulhwa ondan yardım istedi diye sseulhwa'nın bencil biri olduğunu düşünüyordu. sseulhwa bu başına gelenleri düşündüğünde bahtsızlık silsilesi olarak düşündü. cidden bu kadar saçma ve acınası şeylerin hepsi tek tek ve sırayla onun başına gelmişti. arkadaş açısından hiç şansı yoktu. hiç mi arkadaşı yoktu bu kızın? vardı, son umudunu sakladığı bir arkadaşı daha vardı. zaten o da giderse kalan son umut kalesinin de yıkılacağını düşünüyordu ve tüm bu olanları atlatabilmesindeki en büyük desteklerden biri de belki de o arkadaşıydı. da- eun.

sarı papatyalar tarlası //  jyhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin