Piskopatlar kentine hoşgeldiniz!

304 14 0
                                    

Buradan tamamen nefret ediceğimi ilk gün anlamıştım. Evet odam çatı katındaydı ve ben çatı katlarına bayılırdım ama böyle bir yerde olmasını hiç hayal etmemiştim.

Kendimi yatağa attım. Fazla sıkıcıydı. Kimseyi tanımıyordum ve kendime göre arkadaş bulamamaktan çok korkuyordum. Her bunu düşündüğümde içimde garip bir his oluyordu.

Olamaz!! Sinirimden canımdan daha kıymtli kitapların bulunduğu kutunun içine etmiştim!!

Bir yandan Usain Bolt'a "Burada benim hızım varken sana ne oluyo nokta s nokta." derken diğer yandan "Niye beğğn lağnet olsuğğn" diye anırıyodum.

Sonunda kitapları düzenledim. Hazır kitapları düzenlemişken bir gaz geldi odamıda hallettim. Sonunda odam odaya benzedi.

Pencereden dışarı baktım. Güneşimsi bir ışık odamı aydınlatıyordu. Biraz burayı tanımak için üzerimi giydim. E yani dışarı çıkıcaktım zeki şeycikler. Bir hakkı hakketmeli burası nede olsa.

Yüzüme hafif bir makyaj yaptıktan sonra dışarı çıktım. Evet evin önünde kocaman ağaçlar vardı. Evimizden dolayı ağaçlara ışık gelmiyordu ve orada biraz sis vardı. Korkmuştum. Hemde fazlasıyla. Koşarak uzaklaşmak için neler vermezdim. Tabi yine bir şey engel olmuştu. İç ses. "Lağğğn İdil o taşı ne taşı lağn meteoru görmüyon mu!? Her bi boku görürsün bi bunu görmezsin." Bir yandan iç sesime haber verdiği için dua ederken diğer yandanda çaktırmadan(!) yanımdan geçen meteora baktım. Saçmalamayın tabikide tamamen soluma dönüp ağzımı açmadım ki fark etsin beni. Ama o halimi görünce çok güzel güldü. Uzun sürmedi zaten sonra kayıplara karşıştı.

Yürümeye karar verdikten sonra yürümeye başladım. (Felsefe yapmamı beklemeyin her seferde ulağğn!)

Bir kaç metre gittikten sonra yıkık eski bir ev gördüm sağımda. Bir kaç kişi vardı ve hepsi siyah giymişti. Hangisi hangisiydi ayırt edemiyordum. Kendimi yarım saattir zebra sürüsünden bir zebra seçmeye çalışan mağdur aslan gibi hissediyordum.

Tabikide çaktırmadım bunu. Ama arasından biri "Pişt sen kalçaların çok güzel bir günlüğüne verir misin onları bana?" diyince önce faazla ürktüm. Sonra "Gerizekalı" diye mırıldandım.

Yürüme hızımı arttırdım. Arkadan bana laf attıklarını ve her laf atışlarında hayvan gibi anırdıklarını umursamamaya çalışarak ilerledim.

Çok hızlıydım. Korkmuştum. Hemde fazlasıyla. Bunları düşünürken sıcak bir el kolumu tuttu.

Çok değişik bi duygu karmaşasının içindeydim.Hemen arkama döndüm. Bir erkek kalçalarıma bakarak gülümsüyordu. O gülümsemesine devam ederken ben bu pantalonu giydiğime sövüyordum.

Sonra "kalçalarıma bakmayı kes ağzına bir tane yapıştırırım cidden." demiş bulunmaktaydım. Çocuk güldü ve bana doğru yaklaşmaya başladı.

Bende geri geri gidiyodum ki sırtım bir yere değene kadar. Sonradan anladım ki ora evmiş. Devlete iyi bir sövdüm. hayır yani neden evi oraya koyar ki yani.

Bu arada korku tüm bedenime hakim olmuşken tanıdık bir ses duydum. Uzaktaydı ve güneşimsi ışık gitmişti ayırt edemiyordum.

"Bırak onu Mert!" Demek çocuğun adı Mert diye düşünürken ben bir ses daha duyuldu. "Sen mi istiyorsun bu seksi kalçalıyı Rüzgar?" Sonunda dayanamadım ve bağırdım "İkinizde şunu kesip bırakır mısınız beni?" Az önce adının Rüzgar olduğunu öğrendiğim çocuk sinirle atıldı "Sakın bana bir daha bağırma küçük senin için iyi olmaz. Hadi evine git şimdi hızlıca, merak etmişlerdir seni." Vaay demek bizim piskopat düşünceli. Teşekkür ederek koşarak uzaklaştım.

Pis PiskopatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin