Berivan Buse Baskan
Ne yaptığımı bilmiyorum. Çoğu insanın yattığı saatte kalkmak bana güç veriyor ya da kimse o saatte olmadığı için gücüm azalmıyor. Küçüklüğümden beri en geç beşte kalkmışımdır. Cidden karga olarak doğmalıydım. Sahi, kimin leşini yerdim ki? O leşi yemek için bir şeyler yapabilir miydim? Leşi bırakıp gerçek şeyler yapmam lazım.
Matematik sınavına çalışıp İngilizce sınavını ezberleyip, paragraf ve problem çözmem gerekiyor. Arkadaş ortamımdaki tek eşit ağırlık öğrencisi olmak yoruyor beni. Kim benimle burger kingde çalışacak? Mustafa çalışırdı gerçi. Dokuzdan beri peşimi bırakmayan insan, üstümdeki kızartmasa kokusuna rağmen bana azabilirdi. Beni elde etse, kesinlikle hevesini alıp giderdi. Sırf bu yüzden onunla bir haftalığına çıkabilirim. Bunları düşünürken 40 tane paragraf çözdüm. Sahi, saat 5.43'te neden bunları düşündüm? Problem soruları daha çekici gelmeye başladı.
Üşeniyorum. Ailemi anlatmaya, kahvaltıda acı soslu ekmeğin yanında kahve içtiğimi söylemeye, babamın etil alkol şişelerinden çıkan küçük bilyeleri canım pahasına biriktirdiğimi söylemeye, annemin karabibere alerjisi var diye bilerek yemeğe koyduğumu söylemeye üşeniyorum. Üşenmekten ziyade, donuyorum zamanla ama dona dona 12. sınıf öğrencisi oldum ve okul için otobüs durağına yürüyorum.
Kendim hariç herkes sinirimi bozuyor. En yakın arkadaşımla kavga etmemek için kendimi tuttuğum anlar çok oluyor. Gerçi yine de ağzıma gelen şeyleri söylüyorum. Kimse de yok ki, ağzıma kürekle vursun. Hatta o ağızdan çıkan tavsiyelerle hareket eden arkadaşlara, o ağız sayesinde soğumuş çorbayı içen anneye, o ağızı öpmek için hadım olmaya hazır olan sapığa sahibim. Hepsi aptal. En başta ben.
Obsesif düşüncelerimle yürürken İsmet bana bisikletiyle yaklaştı. "Atla arkaya bebek, giderken trafikte arkadan atayım seni şöyle." Gözlerimi belertip ona baktım cins cins. "İsmet. KAPA ÇENENİ İSMET. SUS İSMET." İsmet, çocukluğumun baş belası. Bebekliğimizden beri komşu çocuklarıydık. Ana sınıfını beraber okuduk. Karşı apartmanımızda oturduğu için bizim bahçeye gelir, çimleri yolardı. Nedendir bilinmez ama ilkokulu başka yerde okudu. Balkondan bana sürekli bağırdığı için kendini asla unutturmadı. Unutulursa sinir krizi geçirme ihtimali aşırı yüksek. Sanki hiç dip dibe değilmişiz gibi, oturduğumuz yerden çıkıp yan dairelerine taşındık. Gıcık kaptığım insanın bu kadar dibimde olması beni çok geriyordu. Çok garip bir ilişkimiz vardı. Birbirimizden haz etmezdik lakin babalarımız sürekli rakı sofrası kurunca bizde beraber cips yerdik. Geceleri dışarı çıkmam için iyi bir bahanemdi. Odalarımızı ayıran ince bir duvar olduğu için oradan bana sürekli laf atar, duvarı tıklatırdı. Bende son ses malum partinin seçim şarkısını açınca susardı. Boylarımız aynı olduğu için beni ayrıca sevmezdi. 1.70 idi boyumuz.
Yine de çoğu şeyini bilirdim. O da beni çoğu kişiden daha iyi tanırdı. Gene de anlatırdım aklımdaki düşünceleri ona. Aşkla ilgili olanları hariç.
Çünkü en yakın arkadaşı Mustafa'ydı. Mustafa, İsmet'in ilkokuldan beri en yakın arkadaşı. Sonlara doğru askeri lojmanlara taşındıkları için farklı ortaokulda okudu ama lisede İsmet'ine kavuştu... ve bana. Dokuzdan beri peşimde dolaşıyordu. Kaç çıkma teklifini reddettiğimi hatırlamıyorum bile ama buna rağmen vazgeçmedi. Aslında hoş çocuktu. İsmet gibi kıvırcık saçları vardı. Kumraldı ve ela gözleri vardı. Benden daha uzun kirpikleri var ve bu benim sinirimi bozuyordu. Uzundu. 1.82 olması lazım. Çoğu kızın hoşlandığı bir tipti. Tuvaletten duyuyorum hepsini ama bildiğim kadarıyla kimseyle sevgili olmamıştı. Bu çok büyük bir baskı uyandırıyordu bana. Bana karşı olan hisleri rahatsız edici boyutta olmasa bile, bu durum beni çok sıkıyordu. Ona neyim bu kadar çekici geldiğini asla anlamayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakından Bak
Mystery / ThrillerBen duyguyu hiç bilmezdim. Ne sevdiğimi, ne de nefret ettiğimi hissettim. Ama nefret edildiğimin, sevilmediğimin hep tadını aldım!