3

641 102 46
                                    

jeongin, yongbok, intak ve seungmin tip,

hyunjin bilgisayar muhendisligi okuyor

*

"Tuvalette noldu? Kızar-"

"Çok kötü şeyler oluyor." Jeongin, Yongbok'un yanına yemekhaneye geldiğinde bütün dengesinin bozulduğunu hissediyordu.

"Ne? Ne oluyor?" Yongbok da çatalını bırakıp paniklemeye başladığında Jeongin, "Aptal çocuk ya! Bir de her tarafı Intak hyunga benziyor, her tarafı!"

Jeongin kendi kendine söylenirken Yongbok, "Intak hyunga mı benziyor? Kim?" diye sorular sorup anlamaya çalışırken Jeongin'in gözleri Yongbok'un karışmış sarı saçlarını bulmuştu.

Elini uzatıp saçını düzelttikten sonra "Intak hyung?" diye anlamadığını belirtirken afallayan Yongbok, "Jeongin? Kendinde misin? Az önce dedin ya Intak hyunga benziyor diye."

Jeongin'in göz bebekleri küçülüp eski haline döndüğünde kafasındaki yangın bir anda sönüp Yongbok'un karşısına oturmuştu. "Ben kötü bir şey yaptım Yongbok."

"Ya hadi artık neyi bekliyorsun anlatsana!" Yongbok, daha fazla dayanamadan sesini yükselttiğinde yemekhanedeki bakışlar onlara dönmüştü.

Jeongin'in gözleri büyüyüp onlara bakanlara kısa bir bakış atarken Intak'ın gözleriyle kesişmişti. Panikle tekrar önüne dönüp "Sussana!" diye fısıldamıştı çattığı kaşlarıyla.

"Anlatacağım işte kaçmıyorum bir yere, ama tepkini sakla bak Intak hyung burada." Yongbok, heyecanlı heyecanlı kafasını sallarken Jeongin, "Intak hyungun ikizi varmış." Yongbok, nefesini verirken "Ya of! Bunu mu bu kadar büyüttün?" diye heves kırıklığıyla konuşmuştu.

Jeongin de kafasıyla onaylayıp yemeğine dönen Yongbok'a bakıp "İkizini öptüm ben." diye fısıldadığında Yongbok'un ağzındaki yemek boğazına kaçmasıyla öksürmeye başlamıştı.

Nefes alamayacak kadar şiddetlendiğinde az önce onlara dönen bakışlar tekrar kendilerini bulduğunda Jeongin, endişeyle yerinden kalkıp Yongbok'un sırtına vururken Yongbok, hala duyduğunu sindirmeye çalışıyordu.

Sonunda normale döndüğünde yorgunluğunu bir kenara bırakıp yemeklerini öylece bırakıp Jeongin'i kolundan tuttuğu gibi dışarı sürüklemeye başlamıştı.

Hırsla yürürken kendi kendine söyleniyordu. "Beyefendinin keyfini bekliyoruz, bir gün konuşmadık çocuk neler döndürmüş!"

*

"Jeongin'in bu konuda fikirleri vardı, değil mi Jeongin?" Kulüp toplantısında gözlerini dikmiş tam karşısında oturan Hyunjin'e bakan Jeongin'i tekrar arkadaşlarının yanına getiren şey Intak'ın ona seslenmesiydi.

Bakışları önce Intak'ı sonra ona bakan kişileri bulduğunda bozuntuya vermemek için "Aynen." demişti.

Hyunjin'in yüzünde her zamanki alaylı gülüşü belirirken Jeongin'in, onların neyden bahsettiği hakkında bilgisi olmadığından ortalama bir cevap verirken herkes ondan devam etmesini bekliyordu.

"Planların, Jeongin. Bahsetmiştin ya etkinlik-" Intak, Jeongin'e yardım etmeye çalışırken Jeongin'in aklı başına gelmişti sonunda.

"Evet! Planlarım." diye Intak'ın sözünü kestiğinde boğazını temizleyip "Teknolojinin artık tıpın vazgeçilmezi olduğunu herkes biliyor zaten." diye söze girdiğinde üzerindeki delici bakışları görmezden gelmek için elindeki kaleme odaklanmayı seçmişti.

"Ben düşünüyordum ki, bir simülasyon ve ileri teknoloji sempozyumu düzenleyebiliriz. İki gün sürer diye planladım, mühendislik bölümünün toplantıya katılmasını da bu yüzden rica etmiştim." diye fikirlerini belirttiğinde kendi bölümündeki insanlar memnuniyetle başını sallamıştı.

Jeongin genelde güzel fikirler üretirdi, ona güvenip ilk kez toplantıya başka bölümden kişileri davet etmişlerdi.

Jeongin'in hesaplamadığı şey ise Hyunjin'in bilgisayar mühendisliği okuyor olmasıydı.

"Ne kadar sıkı çalışırsak çalışalım böyle bir etkinliği yakın zamanda gerçekleştirmemiz mümkün değil. Ayrıca sempozyumu yapmak için okul yönetiminden de bütçe yardımı istemeliyiz ki rektör henüz önceki etkinlikleri başımıza kakıp duruyor." Kulübün liderliğini yapan Seungmin, herkesin aksine olumsuz yönleri sıralarken kulüp üyeleri çoktan çözüm aramaya başlamışlardı.

"Daha önce ileri düzey endoskopik-robotik cerrahi sunumu yaptığımızda rektör de çok beğenmişti. Biraz suyuna gidip bu sefer mühendislik bölümünün de bizim yanımızda olduğunu söylersek kabul edebilir." Jeongin, rektörün mühendis olduğunu ve onun bölümüyle ilgili de bir şeyler yaparsalar mutlu olacağını biliyordu.

Tıpçılar kendi aralarında fikirlerini tartışırlarken Hyunjin bir anda kıkırdamıştı. "Burada böyle sanırım." demişti ona dönen bakışlar üzerine. "Hiçkimse bize sormuyor yardımcı olacak mısınız diye." diye devam ettiğinde alayla gülme sırası Jeongin'deydi.

"Yeni olduğun için bilmeyebilirsin, bilgisayar mühendisliği bize daha önce çok kez yardımcı oldu. Önce kendi aramızdaki şeyleri tartıştıktan sonra size tam teklifi sunmak için uğraşıyoruz." Jeongin, Hyunjin'le bir yarış içinde gibiydi.

"Bizi toplantıya çağırmasaydınız kendi aranızda tartışacaksanız."

"Tartışma sırasında burada olun ki siz de fikirlerinizi söyleyebilin."

"Tutar-"

"Hyunjin, daha önce de onlarla ortak çalışmalarımız oldu. Karşılıklı etkileşim içinde olmak iki tarafı da olumlu etkiler." Mühendislik bölümündekiler daha fazla katlanamayıp Hyunjin'i nazikçe susturduklarında Hyunjin, Jeongin'e bakıp kaşlarını kaldırmıştı.

"Öyle diyorsanız."

*

Sonunda gün bittiğinde, Jeongin de bittiğini hissediyordu. Normal günlerine göre çok hareketli geçiyordu son iki günü. Şu an adeta beyni erimiş gibiydi.

Eskiden Intak'ı görmek için yer ararken şimdi ondan kaçarken buluyordu kendini.

Kardeşini öpmüştü.

Öptüğü kardeşiyse ondan uzak duracağına gördüğü her yerde ona bulaşıyordu. Kulüp toplantısı da Jeongin'in kalan enerjisini sömürdüğünden, oldukça bitkin hissediyordu.

Binadan çıkarken telefonunu kontrol ettiğinde Yongbok'un çoktan eve gittiğini ona mesajla haber verdiğini görmüştü.

Kimseyle göz göze gelmemek adına bakışlarını ayaklarına çevirip evine doğru gitmeye heveslendiğinde arkasındaki ses onu durdurmuştu.

"Kulüp için bu kadar hevesli olman çok hoş Jeongin."

Ses Intak'a aitti.

Jeongin, derin bir nefes alıp bakışlarını ona çevirdiğinde yorgunca tebessüm etti. "Teşekkürler." diye kesip tekrar yürümeye çalıştığında Intak, Jeongin'in kolunu tutup onu engellemişti.

"İyi misin?" diye merakla sorduğunda Jeongin, Intak'ın gözlerine bakmıştı.

Aklı tekrar Hyunjin'le olan öpücüğüne gittiğinde gözleri istemsizce Intak'ın dudaklarına kaymıştı. Onu öpmek de aynı mı hissettirirdi diye düşünmekten kendini alamamıştı.

Intak, Jeongin'in bakışlarını fark ettiğinde kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırmıştı. Jeongin'in kendisine olan ilgisinin elbette farkındaydı ama bir anda bunu beklemiyordu.

"Hyunjin'le çok farklısınız hyung." demişti Jeongin. Intaki anlamaz bakışlarının yoğunlığını artırırken Jeongin devam etmişti. "Tek yumurta ikizleri tamamen aynı olmaz mıydı, siz neden bu kadar farklısınız?"

Aklı tam yerinde olmadığından kendisi bile ne konuştuğunun farkında değildi. Intak hala ne olduğunu anlamazken Hyunjin de yanlarında belirmişti.

Jeongin'in gözleri önce Hyunjin'e değip sonra tekrar Intak'ın dudaklarını bulduğunda aklına takılan şeyi soruvermişti düşünmeden: "Hyung, senin dudaklarından da şeftali tadı geliyor mu?"

*

plot twist: uclu olsun guclu olsun

hyunjin cok yok ama halledicez bi girelim hikayeye ya su an batirmamaya calisiyoz

twins, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin