4

555 85 53
                                    

Intak'ın ağzı, gelen soruyla aralanıp kaşları şaşkınlıkla kalkarken yanlarında duran Hyunjin'in de gözleri büyümüştü. Jeongin en son sır olarak saklamak istiyordu, diye düşündü Hyunjin. Ne değişmişti?

Jeongin, hala dalgın dalgın Intak'a bakarken sorusuna herhangi bir cevap alamadığı için dudağını büzdü, kafasını onaylar anlamda sallayarak yanındaki ikizlere aldırmadan çıkışa yöneldi.

Arkasında bıraktığı ikili hala şaşkınca Jeongin'in arkasından bakarken Intak, henüz çok uzaklaşmamış Jeongin'in kolundan tutup çektiğinde Jeongin geriye doğru sendeledi.

Kendini gerçekten iyi hissetmiyordu; hem kafası çok doluydu doğru düzgün düşünemiyordu hem de fiziksel olarak çok yorulmuştu.

Intak'ın tutuşu Jeongin'in sendelemesini umursamadan yukarı kalktığında Hyunjin kaşlarını çatarak ikizinin omzuna uzanmıştı. "Napıyorsun?" demişti direkt. Intak, ikizinin sorusunu umursamadan gözlerini Jeongin'den çekmemişti.

Jeongin'in bakışları da önce kolundaki ele sonra da ona bakan gözlere döndüğünde kaşları kalkmıştı.

Üşüyordu.

"Hyunjin'den bahsediyordun, dudaklarından gelen tadı sordun?" diye sorar tonda ne olduğunu anlamaya çalışan Intak'ı Jeongin beklemeden cevaplamıştı. "Onu biliyorum, seninkini sormuştum. Ayrıca kolumu biraz fazla sıkıyorsun hyung." dedi.

Hyunjin'in gözleri iyice büyüyüp hemen ardından Jeongin'in kolundaki ele döndüğünde Intak, "Biliyorsun. Nasıl?" diye ikinci sorusunu sormuştu. Jeongin tekrar söze girecekken Hyunjin, Intak'ı kendine çekip Jeongin'in kolunu bırakmasını sağlamıştı. "Jeongin bugün tuvalette şeftalili nemlendiricimle dalga geçti uzun bir süre. Ondan bahsediyor sanırım." diyip kolu Intak'ın omzundayken devam etti Jeongin'e dönerek: "Benimle dalga geç ama aramızda kalsın en azından."

Jeongin'in anlamsız bakışları Hyunjin'in yüzünde gezinirken Hyunjin, Jeongin'e tek kelime hakkı daha vermeden alnına bir fiske atarak yanında kaşları çatık Intak'la beraber çıkışa yürümeye çalışıyordu.

*

"Yongbok! Az kalsın Intak'a anlatıyordum diyorum!" Jeongin, yanındaki arkadaşının yüzünde biraz olsun endişe belirtisi arıyordu.

"Ben de anlatmamışsın, artık rahatla diyorum!" Yongbok, saçını tek eliyle kulağının arkasına iterken Jeongin, kafasını onaylamaz anlamda salladı. "O Hyunjin neden kurtardı beni anlamıyorum, kesin altından bir şey çıkacak." diyerek elindeki kahvesinden bir yudum almıştı.

"İyi düşünelim iyi olsun. Waffle?" diye elindeki waffleı uzatmıştı Jeongin'e. Jeongin başını olumsuz anlamda sallayıp kahvesinden bir yudum daha alacakken kahvesi bir anda elinden çekilmişti.

Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken karşısında gördüğü surat, kaşlarının çatılmasına yetmişti.

"Günaydın, kahve için teşekkürler." diyerek göz kırpıp beklemeden geri yanlarından ayrılmıştı Hyunjin.

Jeongin'in kaşları, onun kaba tavrıyla hemen havalanırken Yongbok'a bir şey demeden çantasını alarak Hyunjin'in peşinden hızlı adımlar atarak onu yakalamıştı.

"O benim kahvemdi." diye sesini duyurduğunda Hyunjin, büyük adımlarının arasında "Biliyorum," demişti. "...ve ben de kahveni bana verdiğin için teşekkür ettim." Jeongin'in kaşları kalktığında "Sana vermedim." demesiyle Hyunjin'in olduğu yerde durması bir oldu.

Jeongin de onunla birlikte durduğunda Hyunjin, kahve bardağının içine baktı, bir yudum daha alarak bardağı tekrar Jeongin'in eline tutuşturdu. Jeongin gözlerini önce bardağa sonra Hyunjin'in yüzüne döndürdüğünde Hyunjin tatlıca gülümsemiş, "Kusura bakma, yanlış anlamışım." diyerek arkasında ne olduğunu anlamamış Jeongin'i bırakarak hızla binasına yürümeye devam etti.

twins, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin