"Sen söylediklerimi şaka olarak mı görüyorsun?" Intak, toplantı çıkışında hızla koridorda ilerleyen Jeongin'in peşinden konuşarak yetişmeye çalışıyordu. Jeongin, Intak'ı duymamaya çalışarak adımlarını büyütürken birden kolunun çekilmesiyle dengesini kaybetmiş, eline ilk gelen yere tutunarak dengesini sağlamaya çalışmıştı.
Intak'ın omzu.
Intak, yalnız konuşmak istediğinden Jeongin'i koridordan çekerek boş bir sınıfa sokup kapıyı kapatmıştı. Jeongin'in elleri Intak'ın omzunda kalırken ikisinin de kalpleri çoktan seslerini duyurmaya başlamıştı.
Jeongin, Intak'ın gözlerinden çıkamıyor, kendine gelemiyordu. Yakınlardı.
"Hyung..." kelimesi ağzından kaçtığında Intak, daha da yaklaştırmıştı yüzünü Jeongin'e. Jeongin, hoşlandığı çocuğun ona yakınlığından oldukça etkilendiğinden gözleri kendisine sormadan kapanmıştı çoktan.
"Jeongin," diye fısıldadığında Intak, Jeongin dudaklarında hissettiği nefesle yüzünü daha fazla kaldırmış, Intak'a yaklaştırmıştı. Intak'ın kaşları kalkarken çocuğun güzelliğine bakakalmıştı. Bir süre onu inceledikten sonra kendi gözleri de kapanırken "Hyunjin'den uzak durmanı istiyorum." diye fısıldamıştı.
Jeongin'in gözleri duyduğu şeyle açılırken kaşları çatılmıştı. Anın tüm büyüsünden kurtulduğunda kollarını hızla çekip uzaklaşmıştı Intak'tan. Intak'ın Jeongin'in belinde duran elleri boşluğa düşerken Jeongin, 'Bu durumda bile o çocuğu konuşuyor!' diye düşünerek sinirle Intak'ın yüzüne bakmış, daha fazla konuşmasına izin vermeden sınıfın kapısını açmışıt hırsla.
Kapıda beliren Hyunjin'le karşılaştığında, siniri daha fazla artmıştı.
Hyunjin, sinirden kasılmış Jeongin'in yüzüne bakıp onun arkasındaki Intak'a sorar gözlerle döndüğünde Jeongin; önünde dikilip kapıyı kapatan bedeni tek eliyle ittirip sınıftan çıktığında birkaç adım sonra olduğu yerde durmuş, hırsına yenik düşerek sınıfa geri dönmüştü.
Hyunjin'le konuşan Intak'ın suratına bakıp parmağıyla Hyunjin'i gösterdi.
"Ben onu öptüm!" dedi hızla. Intak ve Hyunjin'in gözleri aynı hızla büyürken Jeongin gözlerini Intak'tan ayırmadan devam etti konuşmasına. "Ölüyorum onun aşkından, var mı itirazın? Uzak falan da durmuyorum!" diye bağırıp Hyunjin'in yakasından yakalayarak dudağına bastırmıştı hızlıca dudaklarını.
Hyunjin kendini geri çekmeye çalışırken Jeongin, sinirden başının ağrıdığını hissediyordu. Intak, neler olduğunu hala anlamaya çalışırken Jeongin'in ikizini öpmesiyle anında araya girip Hyunjin'i arkaya ittirmişti.
İkisi ayrıldığında Intak, şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemiyordu Hyunjin gibi.
Jeongin ise hırsına yenilmenin pişmanlığını hafiften hissetmeye başlamıştı bile. Çatık kaşlarını bir saniye bile düzeltmeden Intak'ın suratına son bir kez bakıp sınıftan çıkıp hızla yürümeye başlamıştı.
*
"Sen salak mısın?" Yongbok, yatağında uzanan Jeongin'e aklındaki soruyu yöneltmişti.
Jeongin'in siniri ve hırsı henüz tam olarak geçmiş değildi. Yattığı yerden doğrularak Yongbok'a bakmış, "Intak'tan hoşlanıyorum ama artık emin bile değilim." demişti. "Beni öyle çekince bir şeyler hissetti sandım. Salak gibi bir de gözlerimi falan kapattım, öpecek sandım! O ne yaptı? Bana yine o çocuktan bahsetti!" Kendini geri yatağa bırakırken yüzü buruşmuştu.
"Hayatımı kontrol etme çabası çok sinir bozucu." dediğinde Yongbok, "Sen de sinirini Hyunjin'i öperek mi çıkarttın?" diye sormuştu sandalyesine iyice yaslanarak. Jeongin, Yongbok'un sorusuyla elleriyle yüzünü kapatmıştı.
"Öptüm değil mi?" diye sormuştu. Aslında sorusu kendineydi. Çoktan pişman olmuştu. Yüzü iyice buruşurken "Bir de ölüyorum aşkından falan dedim." diye durum değerlendirmesi yapmıştı.
Yongbok'un kaşları havalanırken Jeongin, doğrulup hırsla konuştu tekrar. "Oh, çok da iyi yaptım! Intak gitsin annesine şikayet etsin! Ne yapayım yaptıysam? Ne bu kontrol manyaklığı!"
Yongbok, Jeongin'in hala zamana ihtiyacı olduğunu anladığında masanın üstündeki dondurma kasesine uzanmıştı. Onun krizlerini izleyerek bir kaşık aldı kasesinden.
"Uzak duracakmışmışım da Hyunjin iyi biri değilmişmiş de! İnsan ikizi hakkında böyle konuşur mu yahu?" diye tekrar yatar pozisyonuna dönmüştü yastığa sarılıp. "Hayır ayrıca sen kimsin? Sen kimsin ki bana-" Jeongin'in serzenişleri Yongbok'un telefonunun sesiyle bölünmüştü.
Yongbok, telefonunu eline alıp kimin aradığına baktığında kaşları havalanmıştı. "Jeongin," diyebilmişti zorla. Jeongin, ona dönüp bir şey söylemesini beklerken Yongbok, kasesini yere düşürmüştü. "Jeongin Changbin." demişti tekrar. "Changbin hyung beni arıyor!" diye bağırdığında Jeongin, şaşkınlıkla yatakta ayağa kalkmıştı. "Aç! Açsana!" diye bağırmıştı.
Yongbok uzun süredir Changbin'den hoşlanıyordu ama daha önce Yongbok'un Chanbin'e yakın olmak için seçtiği ortak seçmeli dersin grup ödevi hariç tek kelime konuşmuşlukları yoktu.
Changbin bütün okulun en ulaşılmaz kişisiydi ve şu an Yongbok'u arıyordu.
Jeongin de Yongbok da heyecandan akıllarını kaybetmek üzereyken Yongbok eliyle Jeongin'e sus işareti yapmış, titreyen elleriyle telefonu açmıştı.
Tek kelime edemeden karşıdan ses beklerken Jeongin'le beraber hoparlöre aldıkları telefonun başında yatakta dikiliyorlardı.
"Alo?" Karşıdan gelen sesle Yongbok fenalaşmaya başlarken titreyen sesini kontrol edemeden "Efendim?" diye cevaplayabilmişti zorla.
Jeongin, Yongbok'a vurup ağzını 'Efendim ne?' diye oynatırken telefonun arkasından "Açtı mı? Ver şunu ya!" diye ses gelmişti. İkisi de ne olduğunu anlamaya çalışırken Changbin, bir şeyler söylemeye çalışmış ama başarısız olmuştu. "Yongbok!" diye telefonu başkası aldığında Jeongin, sesin sahibini çoktan tanımış, telefonu kapatmak için uzanmıştı ama Yongbok, ona izin vermeden çekmişti.
"Efendim?" demişti bu sefer ciddi bir şekilde. "Ben Hyunjin." demişti yabancı ses. "Şu arkadaşına söyler misin telefonunu açsın, senin telefonundan da engelimi kaldırsın." dedikten sonra Yongbok'un hevesi solmuştu.
"Olur." diyerek Hyunjin'in yüzüne kapatırken Jeongin, "Özür dilerim." demişti.
Yongbok, ona dönerken sorar gözlerle bakmıştı. "Niye?" dediğinde Jeongin, "İşte..." diye telefonu işaret etmişti. "Şaka mı yapıyorsun?" demişti. "Changbin hyungda artık numaram var." diye kendini yatağa bırakmıştı. Kendi aklında mutlu mesut yaşarken Jeongin de onun yanına uzanmıştı.
*
"Ben okula gitmeyeceğim." Jeongin, gece kaldığı Yongbok'un evinden onunla çıkmış, ondan farklı olarak okula değil kendi evine yürümeye başlamıştı.
Telefonu dünden beri kapalıydı, dünya yansa haberi olmayacaktı. Kısa yürüyüşün ardından evine geldiğinde, annesi kapıyı açmış, okulu sormuştu. Jeongin kısaca ders olmadığını söylemiş odasına çekilmişti.
Birkaç saat düşünceleriyle yalnız kalmış yatağından çıkmamıştı. Hoşlandığı çocuğun önünde sırf sinirlendi diye kardeşini öpmüştü. İşin en kötü tarafı yaptığından pişman bile değildi artık. Intak'ın davranışları çok sinirlendirmişti onu. Başkalarının onun hayatını kontrol etmeye çalışması en tolere edemediği şeylerden biriydi Jeongin'in.
Uykuya dalmak üzereyken annesi kapıyı aralayıp, "Jeongin, ödevin varmış neden hiç söylemedin. Bak yatıyorsun bir de."
Hiçbir şey anlamadan annesine bakarken kapıda annesinin yanında Hyunjin'i de görmüştü. Hızla doğrulup tüm uykusunu kaybettiğinde Hyunjin, "Siz rahatsız olmayın." diye içeri göndermişti annesini.
Kendisi içeri girip kapıyı arkasından kapattığında Jeongin, yatağından kalkmak için hamle yapmıştı ama Hyunjin, hızlıca yatağına oturup onu kolları arasında kilitlemişti.
"Madem çok istiyorsun," diye fısıldamıştı tek eline yaslanıp öbür elini Jeongin'in kolunda, boynunda gezdirirken. Boynunda durup yavaşça kavrarken Jeongin'in gözleri kapanmıştı. "Öl o zaman aşkımdan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twins, hyunin
Fanfictionjeongin, yanlışlıkla hoşlandığı çocuğun ikizine aşkını itiraf etti. - 091221