two

64 9 0
                                    


giris bölümü gelecekten bir sahneydi.
bir ve ikinci bölüm geçmişten. bundan sonra da belirli bir süre flashback olarak ilerleyecek.

"Gitmiş buradan."
dedi Namjoon dağ evini üçüncü kez turlarken. Sinir katsayısı o kadar artmıştı ki çenesini sıkışından belliydi.

Telefonundan bildiği numarayi aradi bu sefer. Birkaç çalışta açıldı, sadece müzik sesi geliyordu etraftan. "Jeongguk nerdesin?" Jeongguk'un sesi dışında her türlü ses geliyordu telefondan.

"Şu telefonun sinyalinden nerede olduğunu bulun, sonra da buraya getirin." Namjoon telefonu koltuğa fırlatırken adamları dağ evinden çıktılar. Namjoon ise üzerindeki siyah ceketi hızla çıkardı. Kravatını gevşetip dag manzarasına daldi yeniden.

Telefonunu alıp psikoloğunu ararken sakinleşmeye çalışıyordu. " Alo, Yoongi? Yok, bulamadim hâlâ. Sakin olamiyorum. Piç yine aynisini yapiyor." Sakinlesmek icin ellerini saçlarından gecirdi.

"Namjoon, ona niye bu kadar sinirlisin? Seni bıraktığı için mi?" Gozlerini etrafta gezdirdi Namjoon. "Ayni yaraya sahip olanlar, birbirlerini en iyi saranlardır Namjoon. Ama görüyorum ki sen onda sadece yara açıyorsun. Senden kaçmaya çalışıyor belki yanlış yapiyorsun. Sakinleş ve o geldiğinde bir kere olsun şaşırt onu. Lütfen artık aynısını yapmayin birbirinize." Yoongi telefonu kapatirken Namjoon dediklerinde takılı kalmıştı.

" Ayni yaralar." dedi Namjoon fısıldayarak, annem gitmesin diye bacağına tutunduğum gün ayni Jeongguk'un ben gitmeyeyim diye yaptığı türdendi.

Annem şu an babam sayesinde evdeydi, yoksa babam olmasa çoktan siktir olup gitmişti. Sinirden dudaklarımı ısırıyordum. Belki de Jeongguk haklıydı gitmekte, ona yaradan başka hiçbir şey vermiyordum.

Ama geri dönmeliydi daha az once Jimin'e soz vermistim. Balkona çıkıp sigarami yakarken yeniden kar yağmaya başlamıştı.
Yaklaşan arabalari gördüğüm gibi sigarayı söndürüp eve girmiştim. Alt kattaki koltuğa otururken Jeongguk'un içeri gireceğine adim gibi emindim.

Dayanamayıp ayağa kalktım ve kapıyı açtım, karşımda onu gördüm.

Kalcasini saran dar bir kot ve ince bir tisort uzerinde deri ceketi vardi.

"Sen delirdin mi boyle donacaksin?" dedim hizla onu eve sokarken. "Noldu niye beni merak ettin bu kadar?" dedi Jeongguk bileğini ondan kurtarırken.

Namjoon hâlâ sinirliydi. " Jeongguk seni aldatmadım, anlamiyorsun." Namjoon elini ona doğru uzattı. Jeongguk kendini geri çekti. "Bence hepimiz neler döndüğünü çok iyi biliyoruz." Histerik bir şekilde güldü.

" Seni ne kadar merak ettim haberin var mi?" diyerek sesini yükseltti Namjoon.
"Baban seni merak eder miydi Jeongguk?" Jeongguk'un zayif noktasina vurunca gözleri alevlenmişti aniden.

Yumruklarıni sıkmıştı. "Bu konu-" Sustu Jeongguk. "Ayni seyi yapmaya devam ediyorsun Namjoon. Sen benim hayatima nasil girdin de boylesine canimi yakmaya devam ediyorsun?" Namjoon sustu.

"Özür dilerim." Kolunu tutmaya çalıştı Namjoon onun. Jeongguk kolunu çekti.
Namjoon belini hışımla tutup kendine çekince kaçamamıştı o an. Elleriyle onu sımsıkı sararken kokusunu icine cekti Namjoon. "Özür dilerim Jeongguk. Sen gidince korkudan ve sinirden ne yapacağımı bilemedim, seni kaybetmekten korktum. Korkuyorum da."

Jeongguk kollarindan sıyrıldı ve onun yüzüne bile bakmadan üst kata çıktı.
Namjoon onu peşinde takip ederken Jeongguk kapıdan içeri girerek kapıyı kilitledi.

"Jeongguk, neden böyle yapıyorsun?" diye bağırdı Namjoon. "Gitmemi istiyorsan söyle." Jeongguk hıçkırarak ağlıyordu şimdi kapının ardında. "Namjoon ben ayrılmak istiyorum." İlk darbe değildi bu ama son da olmayacaktı.

Namjoon sustu, beklediği gibiydi.

İlişki bitmişti, tüketilmiş günler vardı şimdi sadece bir kenarda. Tüketilen sozler, tuketilen gülüşler, yanan sigaralar, dibini gördükleri viski şişeleri vardı odanın kenarında. Kapının bir tarafinda Namjoon, diğer tarafinda Jeongguk.

"Desene yarım kaldık." dedi Namjoon fısıldayarak.

"Yarım kalmadik, tükettik hepsini."

merhaba arkadaslar.
geri döndüm.
cunku bir guzel canim yandı.

bulanti.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin