•
Kayıp Dünya | 98.1
Herkese merhabalar! Bendeniz Kayıp Dünya programının yapımcısı Atlas. 98.1 üniversite fm'e hoş geldiniz! Saatlerimiz 23:45'i gösteriyor, hava ılık, gökyüzü açık, kafalar güzel. Evet, sevgili dostlar, bugün çok ilginç şeyler oldu. Aranızdan biri geçen haftanın kapanış parçasından ziyadesiyle etkilenmiş olacak ki ofisimde iki küçük kol düğmesi buldum bu sabah. Üstelik bu haftanın şarkısını da kendileri seçmiş ve girişi bu parça ile yapmamı rica eden bir not düşmüş hediye paketinin üstüne. O hâlde buyurun, gecenin ilk parçası gizemli takipçimizden sizlere gelsin!
Yeliz, Bu Ne Dünya Kardeşim (03:56)
"Bu ne dünya kardeşim üzen üzene" Hoş bir başlangıç oldu. Bugün değinmek istediğim konuya nokta atışı bir parça, ziyadesiyle. Açıkçası bugün sizden gelen telefonları alma taraftarıydım fakat son günlerde şahit olduklarım beni son derece hüzünlendirdi. Bu seferlik affınıza sığınarak bu gece telefon kabul etmeyeceğimi belirtmek isterim. Bunun telafisi olarak önümüzdeki iki hafta sırf sizden gelen telefonları alacağım, onun da haberini buradan vermiş olayım.
Müsaadenizle uykularımı kaçıran konuyla alakadar olarak yazdığım küçük bir paragrafı sizlere okumak isterim: "İnsanlık olarak geldiğimiz şu radde, utanıp sıkılmamıza vesile olacağı yerde nasıl olur da hâlâ birilerinin ayakları hiçbir zaman tökezlemeyecek gibi yere bu kadar sağlam basabilir? Kahpe kalplerin boyunduruğu altında kalmış nice hassas yürek, kendini bilmez insanların dayattığı ideoloji ve toplum ahlak kuralları diye yutturulan nice asılsız yargı ile baş başa iken üstelik. Acı olan, dünya bu vahim hâlindeyken iyi insanın her geçen gün başının eğilmesi; daha acı olan ise dünyada olup biten tüm kötülüklerin mahcubiyetini, ayakları yere sağlam basanların topuğu altında yine iyi insanın üstlenmesi."
İsviçreli Psikiyatr Carl Gustav Jung, "Dört Arketip" adlı çalışmasında harikulâde bir tespitte bulunmuştur: "İnsan muazzam işler başardı ama bunun karşılığında dünyanın uçurumunu derinleştirdi; insan nerede duracak, durabilecek?" Sorun burada işte sevgili dostlar. İnsan olarak durmayı beceremiyoruz. Hep daha fazlası, daha çoğu, daha yükseği derken tadını kaçırıyoruz birtakım şeylerin. Doyumsuzluğumuz bir kenara, kendi ellerimizle bizi uçuruma sürükleyen insan eli icatlara kul olur hâle geliyoruz. Halbuki ne kadar yüksekte olursak o kadar sert ve hızlı düşeriz başladığımız noktaya. Hep söylerim, dünyaya kazık çakmak için güzel bir kafaya sahip olmak lazımdır zira bu arzuya sahip olabilenler yalnızca sarhoşlardır.
Saatlerimiz 00.15 dostlar! Benim yine çenem düştü, yakında beni susturmaları için bir iki eleman alacağım stüdyoya. Eh, bir tanesi bizi kesmez. Neticede ağzımızı kapatıp sesimizi kıssalar, ellerimiz çalışır kalemimize davranırız biz de. Madem bu kadar insanlık dedik, sıradaki parçamız insanlığa gelsin!
Şenay, Hayat Bayram Olsa (03:23)
Umuyorum ki kulaklarınızın pası silinmiştir. Hiç unutmuyorum, bu şarkı ilk çıktığı zamanlar tüm çocuk şenliklerinde sürekli bu parçayı çalarlardı. Anne-babalar "en güzel benim evladım oynar" diye arkamızdan sahneye iteklemek yerine birkaç kelâmı fikirlerimize aşılasalarmış belki ta o zamandan kaydadeğer, bugünün insanlık yazgısını değiştirecek bir meramımız olurmuş belki.
Neyse efendim, az konuştuk ama öz konuştuk kabul edelim. Üzüntü tıpkı takıntı gibi insanı yer bitirir. Konuşulacak, dertlenecek onca hassas mesele var ammâ bizim kalplerimiz de hassas, onlara da çok fazla yüklenmemek lazım. O hâlde gecenin sonunu güzel bir şiirle sonlandıralım. Sesi körükleyin dostlar, bizzat ben seslendireceğim bu şaheseri:
"Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın.
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla.
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde.
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum.
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda.
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor.
Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı.
Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı.
Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler.
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz.
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını.
İnsan baba olunca anlıyormuş babasını!"98.1 üniversite fm. iyi geceler diler! Haftaya aynı saatte görüşmek üzere!
•
Bu şiiri Yedi Güzel Adam adlı yapımda Erdem Bayazıt'ı oynayan Uraz Kaygılaroğlu seslendirdiği için şiirin sahibini Erdem Bayazıt sananlar olmuş ancak şiir, Şilan Avcı'ya ait. Bu bilgi de burada kalsın😌
Bu Adil Erdem Bayazıt'ın seslendirdiği şiir;
Bu da Uraz Kaygılaroğlu'nun seslendirdiği şiir;
Güzel geceler🌻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birinci Tekil Şahıs 'yarı texting'
Short Story"Bendeniz Kayıp Dünya programının yapımcısı Atlas. 98.1 üniversite fm'e hoş geldiniz!"