#7🗝️

101 11 27
                                    

Normalde bu kitaba hiç yazar notu koymayı düşünmüyordum. Ancak bir konuda fikriniz lazım. Bu kitabı yazar ağzından(yani 3. Kişi) yoksa karakter ağzından mı ( 1. Tekil kişi) yazayım? Cidden bu konuda yardımınız gerekli. O yüzden bu bölüm Buka ağzından olacak verebilmeniz için. Karar sizin🧐

Buka

" Sen bana şaplak mı attın?"

  Sinirli- şaşkın karışımı bir tonda çıkan sesimle karşımda bana gülümseyen Minhoya baktım. Yüzündeki ifade ona dönmemle daha da eğlendiğini ifade eden bir gülümsemeye döndüğünde sinir  kısmın daha ağır basmaya başlamıştı. Normal koşullarda şu gülümsemesini gördüğüm andan itibaren tereyağı gibi erimeye başlardım ancak şu an ciddi anlamda garip bir durumdaydık. Daha bir kaç gün önce beni öldürmek isteyen çocuk şu anda kıçıma şaplak atmıştı ve bu durum istemsizce beni etkilemişti. Sorununda tam olarak buydu aslında. Benim bu durumdan zevk almamam gerekirken neden zevk aldım?

    Hala karşımdaki çocuğun gözlerine bakmaya devam ederken yaslandığı kapı pervazından yavaşça ayrılarak yeniden bana doğru adım atmaya başladı Azrail'im. Her adımında içimde anlamlandırmadığım duygular kendini belli ederken tam önümde durarak hafifçe bana doğru eğildiğinde bağımlısı olmama ramak kalan koku bir kere daha nüfuzuma geçmişti.

" Kim Soori bana gelerek hayatının en büyük hatasını yaptın. Yeryüzündeki cehennemin kapılarını araladığın için tebrikler. "

    Kulağıma derin ama korkutucu bir tonda fısıldadığında vücudumdaki tüylerin şaha kalktıklarını hissetmiştim. Yavaşça benden uzaklaştığında ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda yeniden buluşmuştu gözlerimiz. Gözlerinde gördüğüm ifade içimde hiç iyi olmayan duygular oluştururken, o bunu hissetmişçesine daha da büyüttü bakışlarında ki duyguyu. Bana şey gibi bakıyordu, sanki iğreniyormuş gibi...

    Hissettiğim duyguların ağırlığı beni yormaya başlarken gözlerimde hissettiğim yanmayla bakışlarımın yönünü değiştirdiğimemle gözlerimiz ayrılmıştı. Bir süre koridorda dolaşan gözlerim yavaşça tavana çıkarak orayı da incelemesine karşın boğazımdaki yumru konuşmamı engellemeye yemin içmiş gibiydi. Sonunda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda yanımdaki çocuğa bakışlarımı yönlendirmiştim ancak karşılaştığım koca bir boşluk olmuştu. Lee Minho sen üzülme diye yaptıklarımı öğrendiğinde umarım çok geç olmaz.

    Yeniden derin bir nefes alarak kendimi toplamaya çalışma çabamdan sonra adımlarımı clube doğru yönlendirdim. Yüksek müzik sesiyle karşılaşmam ilk olarak yüzümü buruşturmama sebep olsa da zamanla hissettiğim ritim istemsizce beni gülümsetmişti. Bakışlarım önce clupte eğlenen insanlarda dolaştıktan sonra bar kısmına yönlendirdiğimde karşılaşmayı beklediğim şey kesinlikle bardakları silen Changbin değildi. Sabah sırf tezgaha dosya koyacağım diye bana çakı atan Chan'ın nasıl oldu da Changbin'e barı bırakabildiği cidden şaşkına çevirebilecek bir bir durumdu. Bir süre daha bakışlarım orada dolaştıktan sonra Changbin bunu hissetmişçesine bakışlarını benimkilerle buluşturarak hafif bir baş selamı verdi. Selamına karşılık ufak bir gülümseme sunduğumda başıyla gitmem gereken direği gösterdiğinde başımı onaylarcasına sallayarak adımlarımı direğe yönlendirdim.

      Direğin üzerine çıkmam ile değişen ritimle dj kabinine bakışlarımı yönlendirdiğimde barda görmeyi beklediğim ismin DJ kabininde olması beni şaşırtmıştı. Bang Chan önündeki alette bir takım ayarlamalar yaparken ortamın durumunu anlamak amacıyla kafasını kaldırdığında bakışlarımızın buluşmasıyla boş ritimde bir şarkının sözleri girdiğinde Bang Chan bana göz kırpmıştı. Onun bu haline kocaman sırıtarak ritime uygun hareketler yapmaya başladığımda clupteki insanlarında benim gibi bu şarkıdan hoşlandıkları her hallerinden belli oluyordu. Ritime uygun bir şekilde haraketlerime devam ederken bir yandan da şarkının sözlerinde kendimi bulmuştum.

Hata seni sevmek
Yüzüne dokunup, kokuna çekilip, içini dökmek
Hata...

   Sanırım ben hatanın en büyüğünü ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamakla yapmıştım. Yaptığım hatanın bedellerini şu anda ödüyordum ve bu durum beni ciddi anlamda yıpratıyordu. Aşkım, gururum, nefretim, hayranlığım kendi içimde büyük bir savaş içerisinde olması bende büyük bir enkaz olusturup nefes almamı zorlaştırıyordu. Lee Minho sen benim en büyük hatam ve hediyemsin. Seni sevmek bana verilmiş en büyük ceza gibiydi ama varlığını hissetmek şu lanet dünyadaki tek dayanağım olması bana verilmiş bir hediyeydi.

    Derin bir nefes alıp ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda clupteki insanların eğlendiklerini görmem beni sebepsizce mutlu etmişti. En azından birileri eğleniyor.

     Bir anda yan tarafımda hissettiğim aydınlanmayla bakışlarımı oraya çevirdiğimde bir kova buzun içerisinde yerleştirilmiş votka şişesi ve kırmızı gülün yanına yerleştirilmiş volkan fişeği ile karşılaşmıştım. Birileri benim için şişe açtırmış. Fişeğin sönmesini beklerken kovayı getiren garsona doğru eğildim.

" Minho beyin misafiri sizin için açtırdı."

    Garson benim için açıklama yaptığında anlamazcasına suratına baktım. Ardından Minho'nun buraya inmeden önce söyledikleri kulağımda yankılanırken derin nefes aldım.

"Tam olarak neredeler?"

    Garsona sesim ne derecede ulaşmıştı bilmiyorum ama anladığını belli edercesine başını sallayıp elindeki lazerle masanın yerini gösterdiğinde bakışlarım VİP kısımda durmuştu. Masadaki Minho, Felix ve Hyunjin üçlüsüne başka bir erkek daha eşlik ediyordu ki bu adamı çok iyi biliyordum.  Daniel.  Kendisi ülkenin en iyi kaçakçısı olarak bilinirdi ki ülkeye orijinal ürünleri kaçak yolllardan sokması onu baya bir ünlü yapmıştı. Öğrendiğime göre son zamanlarda insan kaçakçılığını da başlamıştı. Kuzeyden güneye insan taşıma, yurt dışından hayat kadını getirme gibi bir çok pisliği vardı.

    Daniel sanki onlara baktığımı hissetmiş gibi bana doğru baktığında bakışlarımız kesişmişti. Yüzüne yerleştirdiği çapkın gülümsemeyle elindeki içkisini bana doğru kaldırdığında bakışlarım hemen yanında oturan Minhoya kaydığında çatık kaşları ile ikimize baktığını görmemle gerilmiştim. Daniel bana bakarak Minhoya doğru eğilmiş ve bir şeyler söylemesiyle Minho'nun çatık kaşları daha çok çatıldığında bir şeyler yapmam gerekliymis gibi hissetmiştim. Hemen yan tarafımda duran garsonun hazırladığı bardağı alarak içkimi Daniel'e bakarak kaldırıp gülümsedim. Bu durum karşımdaki çocuğun çok hoşuna gitmiş olmalıydı ki kocaman gülümseyerek yerinde daha rahat bir pozisyon almıştı.

    İçkimden kocaman bir yudum aldığımda boğazımdan aşağıya doğru inen sıvı geçtiği yerleri yakmaya başlamıştı çoktan. Ancak yaptığım hareketlerden ve ortamın kasvetinden dolayı hissettiğim boğuk duyguyu yok etmeye başladığında yeniden bir yudum daha aldığımda bardağın boşaldığını görmüştüm. Yeniden direğe dolandığımda bakışlarım istemsiz olarak VİP yerinde kalan Minhoya döndüğünde hala çatık kaşları ile beni izlediğini görmüştüm. Hadi ama misafirime iyi davran diyen oydu. Davranıyorum işte.

   Çatık kaşlarına karşın kocaman gülümseyerek daha seksi hareketler yapmaya başladığımda yüzündeki ifadenin dağıldığını fark etmiştim. Onun bu halinden güç alarak-ki biraz önce içtiğim bir bardak votkanın da etkisi var- kendimi biraz daha göstermeye başladığımda etrafımdaki bir kaç insanın benim için ıslık çaldığını duymuştum. Bu durum garip bir şekilde egomu okşarken bana ıslık çalan insanlara bakarak göz kırmayı da ihmal etmemiştim. Yeniden bakışlarım Minhoya kaydığında garsonu yanına çağırarak bir şeyler dediğini görmüştüm. Keşke ne dediğini duyabilseydim.

    Bakışları yeniden beni bulduğunda bakışlarımız kesişmesiyle yeniden kaşlarını çatarak yanındaki Daniel'e dönerek konuşmaya başlamıştı. Ayy götüm beni umursamıyor. Tekrardan ritime uygun direğin etrafında döndüğüm sırada garsonlardan birinin bulunduğum platformun önüne gelmiş bana seslendiğini fark etmemle adımlarımı garsona yönlendirerek eğildim.

" Minho bey sizi önlerindeki platforma bekliyorlar efendim. "

     Yukarıda belirttiğim gibi eğer nasıl yazmam gerektiğini belirttirseniz bundan sonra yoluma o şekilde devam edeceğim. Sizi seviyorum 🧡💛💚💙💜❤️

BUKA VE KEDİ | Lee MinhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin