James Arthur - Train Wreck
⊙
Topladığı dalları istifleyip birbirine bağladıktan sonra sırtına yüklendi Felix. Güzelim elbisesini çıkarıp bez çantasına geri koymuş ve pantolonuyla kazağını giyinmişti tekrardan. Bu kıyafetleri giydikçe içi daralıyor, sıkılıyor, sıkıntıdan bayılacak raddeye geliyordu. Sanki kendi bedeninde değildi...
Sırtındaki ağır yük onu eziyordu ve emin olun bu yük odunlardan değil, tamamen ruhsaldı. 'Eve' dönmek istemiyordu, orası ev bile değildi. Kendi evinin yetimhanesinde kalıyor gibiydi.
Bu böyle nereye kadar gidecekti? Ne kadar daha asıl benliğinden uzak bir hayat sürecekti? Ailesinin evlilik konusundaki baskıları başlamıştı bile. Ve biliyordu ki bu baskılar giderek daha da artacaktı. Şüphesiz ki o güçsüz, zayıf bir insandı. Asla ailesine karşı gelemezdi. Çok kez düşünmüştü çekip gitmeyi. Ama dünya üzerinde özgürce yaşayabileceği bir yer yoktu ki...
Nihayet eve vardığında dalları odunluğa bırakıp çeşmede elini yüzünü yıkamış, üzerindeki tozu silkelemişti. Kış yaklaştığından suyun soğukluğu bembeyaz ellerini üşütmüş, kızartmıştı. İçeri girerken alışık olmadığı yüzler karşılamıştı onu.
Kapıyı yüzünü birkaç kez gördüğü ama bugüne dek hiç konuşmadığı bir kız çocuğu açmıştı. Ayıp olmasın diye selam verip gülümseyerek içeri girmişti ama bu kızın ve ablasının neden evinde olduğunu anlamıyordu.
"Hoşgeldin" dedi annesi gülümseyerek. Normalde hoşgeldin demek bir yana dursun, eve geldiğinde yüzüne bile bakmazdı ama misafirlere melek yüzünü gösteresi tutmuştu herhalde. "Hoşbuldum." dedi Felix zoraki.
"Yorulmuş olmalısın, git bi üzerini değiş. Sonra gel yemek ye, Rhea(Riya) ve Madalyn(Medılin) ile beraber çok güzel yemekler hazırladık."
Felix annesinin tavrını sorgulamayı bırakmış, bahsettiği kişilerin kim olduğunu düşünüyordu. Evlerinde iki yabancı kız vardı, bu saatte ne aradıklarını merak ediyordu. Odasına gidip hızlıca üzerini değiştirmiş ve aşağı inmişti. Bu sırada annesi, yengesi ve yabancı kızlar sofrayı kurmakla meşguldu. Babası, abisi ve erkek kardeşleri çoktan sofraya kurulmuştu bile. Normalde bu saatte çoktan yemeklerini yemiş, meyhanenin yolunu tutmuş olurlardı.
Yengesi Veda'ya(Veyda) 'Yardım edeyim mi?' diye sormak istese de babasının korkusundan ağzını açamadan oturmuştu sofraya. Sofra kurulduktan sonra herkes yerleşmiş ve yemeğe başlamışlardı.
"Yemek nasıl olmuş?" diye sordu annesi lafı ortaya atarak. "Uzun zamandır böyle bir yemek yememiştim." dedi abisi abartarak. Abarttığını düşünüyordu çünkü Veda'nın yemekleri çok daha lezzetliydi.
"Güveci kim hazırladıysa madalya takılmalı." demişti babası. Bende mi sıkıntı var acaba, diye düşündü Felix. O yemeğin tadını alamıyor muydu? Her zamanki güveçti işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk Till Dawn | Hyunlix
FanfictionAdem'i büyüleyen elma kadar kızıldı dudakları. Şeytanın vesveseleri kadar şehvetliydi fısıltıları. Ve bakışları öylesine efsunkârdı ki hiçbir günah bu denli arzulanmamıştı. Adam nefsine kapıldı, bir ısırık aldı o günah dudaklardan. Günahın tadı dud...