⊙
Zaman: 14. yüzyıl
Bukleler halindeki bal köpüğü saçlarına uzandı parmakları. Uzadıkça dalgalanıyor ve daha da güzel gösteriyordu çehresini. Belki bir de kurdeleyle bağlarsa daha da güzel görünürdü?
Odasını karış karış arayıp kırmızı bir kurdele buldu nihayetinde. Saçlarından az bir tutamını at kuyruğu yapıp kurdeleyle bağlarken perçemlerini öne çıkardı.
"Ben dünyanın en güzel kadınıyım." dedi aynadaki yansımaya.
Yansıma dedi ki ona, "Sen kadın değilsin. En güzelsin ama kadın değilsin."
"Hayır, ben kadınım." diye inat etti Felix. Erkek olmayı kabullenemiyordu. Ailesinin ve çevresinin ona dayattığı kalıbı kabullenemiyordu. O kendini asla bir erkek gibi hissetmemişti. Ağır işlerde çalışmak, kadınlarla eğlenmek, evini geçindirmek... Bunları yapmayı istemiyordu. Onun yerine saçlarını tarayıp, en güzel elbisesini giyerek evinde kocasını beklemeyi tercih ederdi. Ya da beraber bir yerlere gitmeyi, balolarda dans etmeyi, çocuklarının annesi olmayı...
Ona bir seçme şansı verilse düşünmeden kadın olmayı isterdi. Daha güzel, kıvrımlı bir vücudu olurdu. Büyük ve erkeklerin dikkatini çeken göğüsleri, daha dolgun kalçaları, upuzun sırma saçları...
Annesi kapıyı tıklatmadan açtığında telaşla öyle bir çekmişti ki kurdelesini, saç telleri bir bir kopmuş, kurdeleye yapışmıştı.
Yaşından bir on yıl daha büyük gösteriyordu annesi. Daha kırklarının başında olmasına rağmen ağarmış saçları, kırışmış teni ve nasır tutmuş elleri onu ihtiyar bir kadından farksız kılıyordu. İnce kaşlarını çatıp aslında kısa ama Felix'e çok uzunmuş gibi gelen bir müddet oğlunu inceledi.
"İlla davetiye mi göndermem lazım? Bilmiyor musun bu saatte kahvaltı yaptığımızı?" dedi her zamanki gibi sinirli çıkan ses tonuyla. Annesi her zaman bağırır, sitem eder, bir şeylere kızardı. Eşine olan sinirini her daim çocuklarından çıkarıyordu.
"Geliyordum." dedi Felix sadece. Onunla tartışmaya girmek istediği son şey bile değildi. Oğluna son bir bakış attı annesi, ardından burun kıvırıp çıktı odadan. Felix de daha fazla beklemeden kurdeleyi çekmeceye geri koyup kahvaltı etmek için mutfağa gitti. Babası, annesi, abisi, ablası, yengesi, iki erkek kardeşi ve bir kız kardeşi... Bütün aile nefret ettiği bir geleneği yerine getirmiş ve sofrada toplanmıştı.
Sessizce sofraya geçip oturduğunda yengesi çaylarını doldurmaya başlamıştı. Kendi çayını doldurduğunda hafifçe gülümseyip teşekkür etti yengesine. Bu kadına o kadar çok üzülüyordu ki kendi haline bile böylesine üzülmemişti. İlk evlendiği zaman çok güzel ve zarif bir kadındı. Yüzü olsun, vücudu olsun, karakteri ve el becerisi olsun, her yönden mükemmeldi. Bazen düşünüyordu, nasıl olmuştu da böyle güzel bir kadını onun sıfatsız abisiyle evlendirmişlerdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk Till Dawn | Hyunlix
FanficAdem'i büyüleyen elma kadar kızıldı dudakları. Şeytanın vesveseleri kadar şehvetliydi fısıltıları. Ve bakışları öylesine efsunkârdı ki hiçbir günah bu denli arzulanmamıştı. Adam nefsine kapıldı, bir ısırık aldı o günah dudaklardan. Günahın tadı dud...