Bazen hayat istediğimiz gibi gitmeye bilirdi. Ne kadar yoluna sokmaya çalışsakta bir yerden patlak verirdi işte belki düzene girse dünyamız şu an olduğu gibi olmazdı.Dünyamıza ne mi oldu ? Aklınızdan geçenleri okuyor gibiyim ve hayır bir istila olmadı, hayır nükleer bir patlama falan da olmadı. Yıl kaç bilmiyorum şu an kimsenin de sayılarla ilgilendiğini de düşünmüyorum şu an tek düşüncemiz hayata kalmak artan insan nüfusu, kaynakların gereksiz kulanımı , hava kirliliğinden doğan toz fırtınaları ve doğal afetler sonucu dünya durdu
Yetkililer ne kadar sakinliği korumak isteselerde dediğim gibi bir yerde patlak verdi. Kavgalar çıktı , hükümet çöktü, güçlü olanın hayata kaldığı bir dünya düzeni kuruldu ağaçların çoğu solup giti hadi yeni dünyayı keşfedelim
⏳ ⌛️ ⏳ ⌛️
İnsanı insan yapan şey umutlarıdır umutsuzlukların kol gezdiği bu dünyada elbetteki umut daima vardır.
Boğazımdaki kuruluğu geçire bilmek için kaçıncı kez yutkunduğumu bilmiyordum ama bir türlü geçmiyordu yakın zamanda su bulamasam burada ölüp ak babaların akşam yemeği olacağını biliyordum
Artık yürüyecek gücüm yoktu tek istediğim biraz uykuydu ama bir sığınak bulamasam açıkta kolay bir hedef olurdum midemin guruldaması bir kere daha kulaklarıma doldu ne zamandır bir şey yemiyordum artık dayanılacak gibi değildi. Hızla artık kalacak bir yer bula bilmek için düm düz yürüdüm karanlık çökmüştü karanlıktan korkmazdım ama onun içindekilerden çok korkardım hızımı artırdım önüme bir ev çıkınca mutluluktan resmen parlamıştım
Eve doğru koşarak girdim tuhaf bir şekilde kapı açıktı elime ucunu sivrildiğim sopamı alıp yavaşça içeri adımladım içerisi o kadar kötü kokuyordu ki midem anında bulandı bu da neydi böyle? Ceset kokusu gibiydi burnumu tutarak karanlık evin daha da içine girdim gördüğüm manzara kanımı dondurmuştu iki çift yerde kanlar içerisinde yatıyordu kadının kucağında küçük bir çocuk duruyordu son nefesinde bile çocuğunu korumaya çalışmış olmalıydı çocuğuna kalkan olmak ister gibi sarılmıştı. Onları orada bırakıp üst kata çıktım bunu kim yaptıysa haylan burda ola bilirdi bir kapının önüne gelince durdum kapıyı tekmeleyip içeri kendimi atınca burada da korkunç bir görüntü vardı iki tane yaşlı çift yataklarında yatıyordu ama çarşaf kan gölüne dönmüştü huzur içinde uyurken ölmüşlerdi. O odadan da hemen çıkıp karşı yere geçtim kapıyı tekmeleyince hemen açıldı burası tuvaleti , bir sonraki oda ise çocuk odasıydı içeri adım atım duvarıda asılı mutlu aile tablosuna gözüm takıldı aşağıdaki çift vardı fotoğrafta yanlarında ise yaşlı çift vardı yemek yiyorlardı. Yanlarında sarışın mavi gözlü tahminen bir yada bir buçuk yaşında bir kız vardı annesinin elini tutuyordu annesi ise hamileydi iyi de benim aşağıda gördüğüm çocuk bu değildi ?
Aşağıdaki çocuk esmerdi karanlıkta tam seçemesemde emindim annesinin de hamile değildi ? Diyer çocuk nerdeydi ? O da mı ölmüştü ? Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerime bir son verdim bu beni ilgilendirmiyordu ne olmuşsa olmuştu çocuk odasını terk edip mutfağı bulmaya çalıştım veya yiyecek olan başka bir yer sonunda mutfağı bulduğumda altının üstüne geldiğini gördüm ne olmuştu burada ? Tüm yiyecekler gitmişti demeki aileyi bu yüzden öldürmüşlerdi. Yemek için başımı iki yana sallayıp içerileri araştırmaya başladım ama hiç bir şey yoktu
Koku o kadar kötüydü ki artık burda durmak istemiyordum ama dışarı da çıkamazdım bu gece burada kalıp yarın ilk ışıklarda bu evi terk edecektim üst kataki çocuk odasına girip eşyalarımı bir tarafa bıraktım bugünde aç uyuyacaktım ama yarınki ilk işim yemek bulmak olacaktı. Yaşlı çiftin kaldığı odadan bir kaç çarşaf ve yastık alıp kapıyı kapadım hızla çocuk odasına girip kendime yatacak yerimi de ayarlayıp yatım yarın olunca hemen burayı terk edecektim...
Sabah yüzüme dokunan küçük ellerle uykunun en tatlı yerinde huysuzca kıpırdandım " anne ?" Duyduğum ses sanki çok uzaktan geliyordu " anne anne " kimdi bu sabahın köründe uyku sersemliyle gözümü açtığımda en son beklediğim şey dibimde bana bakan bir çift ela göz olmasıydı. Bir anda korkuyla yerimden doğrulup çığlık atığımda onu da korkutmuş olacağım ki hızla kaçıp odanın köşesine giti
Elime eşyalarımı ve ucu sivri sopamı alıp yerimden kalktım " anne " sopamı ona doğru uzatıp onu köşeye sıkıştırdım " ne annesi be?!" Diye bağırdığımda korkuyla kıpırdandı " anne anne anne " durmadan bunu söylüyordu iyi de ben annesi değildim ki kıza dikkatlice baktığımda up uzun sap sarı saçları ela gözleri olduğunu gördüm bu o kızdı o Fotoğraf karesinde annesinin elini tutuyordu " senin annen aşağıda öldü " evet acımasızdım belki ama ben bir bakıcı değildim hızla bunu kavraması gerekiyordu " anne ? Anne " başımı onaylarcasına saladım " evet aşağıda "
Çocuk gülümsedi " anne " dedi neden anne diyordu hep " evet diyorum ya annen aşağıda git hadi ama gözüm üzerinde " çocuk tekrar gülümseyip " anne " dedi artık sinirlenmeye başladım " beni sinirlendirmeye mi çalışıyorsun neden sürekli anne deyip duruyorsun aşağıda işte git onun yanına" gülümsemesi soldu ayağa kalkıp kapıya yöneldi ben de arkasından gittim ama beklediğim gibi aşağıya değil tavan arasından sarkan bir merdivenden yukarı çıktı.
Burası daha önce yoktu şaşkınlıkla ben de onunla birlikte yukarı çıktım tavan arasındaki küçük pencereden yansıyan ışık küçük bir yeri aydınlatıyordu burası çok tozlu ve kasvetliydi çocuk elinde küçük yıpranmış bir ayı tutuyordu yanında ise bir sürü çoğu boş koli vardı tavan arasına iyice girdiğimde yerde boş yemek paketleri vardı bir kutunun içi sırf yemekti gözlerim parlayarak bir kaç tanesini açıp yedim çantamı sırtımdan çıkarıp içini doldura bildiğim kadar doldurdum bir gözüm hayla çocuğun üzerindeydi
Hiç bir şey yapmadan ayısıyla oynuyordu sonra bana bakıp ayısını göstererek " anne " diyip duruyordu sanırım tek bildiği cümle buydu ihtiyacım olan bütün her şeyi aldıktan sonra tavan aradından aşağı inip ölü bedenlere bakmamaya çalışarak dışarı çıktım temiz hava o kadar iyi gelmişti ki derin bir nefes aldım artık gitme zamanıydı bir adım atmıştım ki arkamdan " anne " deme sesini işitim arkama baktığımda o küçük çocuk kapıya sarılmış merakla bana bakıyordu yüzünü şimdi daha iyi göre biliyordum bu kesinlikle o çocuktu evlerine giren yamacılardan ya ailesi yada kendisi o çatı katı ve yiyecekler sayesinde kurtulmuştu " anne anne anne " bağırarak bana bakmaya devam ediyordu ama ben bir bakıcı değildim kimseyi de çekemezdim başımı dikleştirdim ve emin adımlarla arkamı dönüp yürüdüm ya ölecekti ya da yaşayacaktı. Hayatın kuralı buydu kimse için bir umut yoktu ve onun için de yoktu hızlı ve emin edımlarımla orayı terk etmek için gittim kesinlikle kimseye umut olmayacaktım umutsuzluğun kol gezdiği bu dünyada umut yoktu. Asla ama asla umut olmayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK YANSIMA
Teen FictionUmutsuzluğun kol gezdiği bu dünyada bir umut ola bilir miydi? Yada bu kadar karanlığın içerisinde bir ışık? Cevabı ben ee bilmiyorum ama bildiğim tek şey bizi bu hayata bağlayan tek şeyin umut olduğu sadece umut...