Sakın bana sırtımda taşıdığım çocuğu sormayın biraz uzaklaşınca bağırışları artmıştı ve ben dayanamayarak geri dönüp onu da aldım ama bu ona umut olduğum anlamına gelmiyor anladınız mı ? şimdi o sırtımda ben yolarda gidiyorduk "bak çocuk ben bakıcın değilim o yüzden beni rahatsız edip durma anladın mı ? " sırtımdaki çocuk etrafa meraklı bakışlar atarak gülüyordu acaba ne zamandır oradaydı? " anne " parmağını bir yere tutarak heyecanla bana bakıyordu " sakin ol çocuk burası pazar " pazar dediğime bakmayın her türlü iğrençlik , hırsızlık , buna insanlar da dahil olmak üzere satış yapılırdı.Her zaman geldiğim yere gelince önümdeki havadan dolayı ter içinde kalmış sürekli giydiği kasap önlüğü ile ellerini temizleyen kemale baktım " o bak kim gelmiş bana bugün ne getirdin hırsız kız " ona gözlerimi devirdim buradaki herkesin bana taktığı bir lakap vardı ama çoğu hırsız kız veya sokak köpeği derlerdi bunun nedeni bir ismim olmamasıydı. Çantamdan bir kaç ekmek ve makarna çıkardım burada bunların değeri çoktu önümdeki kemalin gözleri parladı " vay işler iyi gitmiş anlaşılan neyse bunlar için ne istiyorsun? "
" biraz su ve giyecek bir şey istiyorum "
" ne o süslenmeye mi karar verdin bu tipinle kim alır ki seni boşa harcanırsın benimle olsan daha iyi olurduk seni kimse beğenmiyor beni kimse istemiyor iyi ikili oluz " diyerek bana göz kırptı yüzümü buruşturarak ona iğrenircesine baktım çirkin bir suratım ola bilirdi ama bu kadar düşmemiştim " asla olmaz istediklerimi ver yeter " diyerek onu tersledim " anne " çocuk arkamdan çıkarak merakla önümdeki kemal'e baktı. " bu da ne çocuğun mu var senin ? " Elimi alnıma vurarak bu günün daha ne kadar saçmalaşacağını düşündüm
" o benim çocuğum değil kemal " bir de ona açıklama yapmakla uğraşamazdım " ama anne diyor? " sinirlerim zaten bozuktu bir de bununla uğraşıyordum " ben onun annesi değilim kemal içecek ve giyecek ver giyecekler çocuk için olsun kokuyor bu " kemal gülümseyerek küçük kıza baktı " adın ne senin bakalım ufaklık " küçük kız Kemal'e anlamazca baktı. " anne " kemal küçük kızın elindeki ayıcığı alıp rafa koydu " tek diye bileceğin kelime bu mu? ufaklık yazık senin de bir ismin yok demek bir de bu huysuzla kaldın " ayının içini çıkarıp bir kaç dikiş ve yama yaparak onu küçük bir çantaya çevirdi " al bakalım ufaklık burada çalarlar elinden küçük ayını çanta daha iyi olur " kız ne dediğini anladı mı bilmiyorum ama hevesle aldı kemal ona verdiğim ekmek ve makarnayı alıp bana su ve elbise uzatı " ona bir isim ver hırsız kız " sinirle elindekileri aldım " ben annesi değilim isim falan umurumda değil bu arada ben huysuz değilim " diyerek parmağımı ona doğru saladım Kemal sadece gülümsedi ben de sinirle kızın da elini tutup gittim
" bak burada mutlu olucaksın zenginlerden biri seni almaya gelirse ne biliyim sarıl , mas mavi gözlerin var onları kullan onların gözlerinin içine bak acırlar belki o zaman bırakma onları sarıl tüm gücünle sarıl" üzerindeki kırmızı elbiseyi düzeltip yetimhanenin kapısının önüne oturtum elbet biri bulurdu " anne " arkama baktığımda kapının önünden kalktığını gördüm " hayır orda otur gelme sakın " küçük kız beni dinlemeyerek gelmeye devam etti " anne anne " elimi alnıma vurarak onu tutup tekrar oturturdum kapının önüne " evet anne buraya senin annen olmak isteyecekler gelecek tamam mı ?" Küçük kız gülümseyerek benim gibi alnına vurdu gözlerimi devirip güldüm salak bir kızdı bir den kapı açılınca korkuyla hızla eski bir binanın arkasına koşarak saklandım
İçeriden yaşlı koca burunlu bir kadın çıktı burnunda çok büyük bir ben vardı. Hafif kambur sırtı ve kilosuyla yaşlı bir cadıya benziyordu " sen de kimsin bakalım ufaklık " küçük kız korkuyla geri çekilmişti " anne" yaşlı kadın gülümseyerek bakıp
" demek beni anne sanıyorsun ha neyse burdaysan terk edilmişsindir gel bakalım " küçük kız kaçmak istediğinde yaşlı kadın bileğini tutup sinirle içeri sokmaya çalıştı " anne anne " küçük kız etrafa bakındı hayır burada daha iyi olacaktı. Sıcak yemeyi ve evi olacaktı sokaklarda sürünmeyecekti " anne anne " küçük kız daha çok çırpınınca yaşlı kadın bu sefer ona sert bir tokat atmıştı dur tokat mı atı?Sinirle saklandığım yerden çıkıp kadının saçını tutuğum gibi yere fırlatım " sen kim sin de ona tokat atıyorsun ona ev bulmalıydın sıcaklık vermeliydin anlıyor musun beni? ona yuva vermeliydin o ben olmamalıydı o benim kaderimi yaşamamalıydı " diyerek yerde tekmelemeye başladım göz yaşlarım durmuyordu neden ona bunu yapmıştı ki? Yuva nerdeydi ? Sevgi nerdeydi ? içeriden daha fazla ses gelince küçük kızı kucakladığım gibi orayı terk etim
iyice uzaklaşınca bir yere sığınıp nefes nefese yere oturdum kucağımdaki kız korkuyla ağlıyordu hayla üzüntüyle yanaklarını kavrayıp göz yaşlarını sildim nefesimi dışarı verip "ne yapacam ben seninle ?" Küçük kız bir den bana sarılınca şaşkınlıkla dona kaldım sım sıkı sarılıyordu bana ve ben ne yapacağımı bilemeyerek ilk tereddüt etsem de sıkıca sarıldım " ben de korkuyorum küçük ama yanlızlığımdan bu kadar alışmışken şimdi sen geldin alıştırma beni kendine yoksa bırakamam bırakamasam korkarım korkuyorum ama yalnızlığımdan tekrar terk edilmekten korkarım " orada o bon boş sokakta tek sığınağımızın yukarımızdaki eski bir demir parçasının altında ne yapacağımı bilemez bir şekilde oturuyordum kucağımdaki küçüğe sarıldım sım sıkı hemde
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK YANSIMA
Teen FictionUmutsuzluğun kol gezdiği bu dünyada bir umut ola bilir miydi? Yada bu kadar karanlığın içerisinde bir ışık? Cevabı ben ee bilmiyorum ama bildiğim tek şey bizi bu hayata bağlayan tek şeyin umut olduğu sadece umut...