" evet küçük şimdi burası pazar yeri tamam mı ? " çocuk etrafa merakla bakınıyordu " pa- pazar " biran kurduğu cümleyle şaşırsamda gülümseyerek " evet pazar burada her şey bulunur ve zenginler burada dolanırlar şimdi sana öğreteceğim ilk kural asla fakirin eşyasına elini bile sürme sadece zenginlerden bir şeyler çala bilirsin " evet biliyorum hırsızlık öğretmenin yanlışlarını ama bu dünyada ne bekliyorsunuz? namusuyla çalışan kimse var mı sanıyorsunuz burada hayvan eti yediğinizi sandırıp size neler yediriyorlar bir bilemesiniz...Küçüğün elini tutarak yürürken bir tezgaha gözüm takıldı kocaman bir ayna vardı yılar sonra yüzüme tekrar bakmak canımı yakmıştı. Yüzümdeki yanık izleri lekeler ve kırışıklıklar iyice belirginleşmişti o kadar kötü görünüyordu ki sinirle aynaya baktım yerden bir taş alarak " koş dediğimde koş tamam mı küçük ?" Bana öylece baktı anlamıştır sanırım diyerek elimdeki taşı aynaya fırlatınca ayna tuzla buz olmuştu
" koş" küçüğü elini tutarak hızla koşmaya başlamıştım arkamdan gelen küfür ve tehditleri hiç umursamamıştımArkamızdan kimsenin gelmediğini anlayınca yere oturdum ve gülmeye başladım bu az önceki sinirden mi ? Yaptığımdan mı? olduğunu bilmiyordum ama hiç umursamadım küçük kız bana şaşkınlıkla bakıyordu " ne sadece bir ayna" bana hayla o şekilde bakmaya devam edince oflayarak omuz silktim " tamam her neyse burada biraz uyuyalım gece olmak üzere " çantamdan bir tane ince battaniye çıkararak çocuğa örtüm onun kucağıma yatırınca anında esnedi.
"hadi uyu artık " küçük mas mavi gözlerini gülümseyerek kapadı. Şuan o kadar huzurluydumkiSabahın ilk ışıklarında gözlerimi açtığımda küçük kızın elindeki ekmekleri hayvanlara verdiğini gördüm " anne " gülümseyerek bana bakınca telaşla ayağa fırladım
" hayır verme " diyerek yerimden kalktığımda köpeklerden biri çantamı kaparak koşmaya başladı. " buraya gel hemen pis hayvan " koşsamda yetişememiştim küçük bir boşluk bularak oranın altından geçip kaçmışlardı.Sinirle yere vurdum gitmişti her şeyim gitmişti " sen ne yapmaya çalışıyorsun he?" Sinirle küçük kızın üzerine yürürken kız gülerek taklitle alnına vurdu " ann-" o konuş madan onu susturdum " hayır anne yok hiç kimsen yok " sinirle soluyordum görüntüm nasıldı bilmiyorum ama sinirden kıp kırmızı olduğuma emindim " defol git senin yüzünden her şeyim gitti anladın mı beni? senin yüzünden!" Küçük kız korkuyla ve gözleri dolmuş bir şekilde bana baktı.
Arkamı dönüp sakinleşmeye çalıştım gözlerine bakarsam ben de ağlardım bunu istemiyordum derin bir nefes alarak arkamı dönünce küçük kızı göremedim gitmişti. Şaşkınca etrafıma bakındım
" küçük ?" Neredeydi ? Cidden gitmiş miydi ? Etrafta yoktu sinirle kolarımı bir birine doladım geri gelirdi gideceği başka yer yoktu başka hiç kimsesi yoktu ben de ona muhtaç değildim gitmesi benim için hiç önemli değildi. Ben onun annesi değildim , bakıcısı hiç olamazdım kendi yalnızlığım bana yeterdi.Bir kaç saat geçmişti ve o hayla yoktu pazara çıkmıştım , sokakları, terk edilmiş binaları her yere bakmıştım ama yoktu korkuyla etrafa bakınıyordum başka ne yapacağımı bilemeyerek sadece bakınıyordum " küçük nerdesin " sonunda göz yaşlarıyla boş bir ara sokağa girdim yere oturarak dizlerimi kendime çektim belki küçüldükçe yok olurdum artık kendimi tutamayarak ağlamaya başladım haykırarak ağladım yeri yumrukladım boğazım ağrıdı ama susmadım bu ara sokakta ikinci ağlayışımdı. İkinci yıkılışımdı
Gözlerimin önüne çocukluğum geldi ara sokaklardaki çöplerden bir ekmek bulmuştum ama çöp kovasının sahibi
" yinemi bıktım sizin çöpü dağıtmanızdan" diyerek elindeki sopayla bana vuruşunu kemiklerimin sızlayışını hatırladım o gün ben ne kadar ağlasam ne kadar bağırsamda kimse yardımıma gelmemişti sadece bakıp gidenler olmuştu artık ağzımdan kan gelmeye başlayınca adam en sonumda durmuştu kemiklerim ağrıyordu çok üşüyordum elimde tutuğum o çöpten çıkmış yarım bayat ekmeyi adama uzatarak vermek istemiştim daha fazla vurmasın diye ama o ekmeye vurarak yere atmış beni tutarak çöpe vırlatmıştı. Oradan titreyerek çıkışımı ağrılarımı hayla hatırlıyordum kan içinde kalmış ağzımı , mos mor olmuş yüzümü titremelerimi hatırlıyordum hiç unutamadığım ve rüyalarımı kirleten karanlığın ilk damlasıydı buGök yüzüne baktım küçük kız beni duyacakmış gibi bağırdım " lütfen geri dön küçük benim her şeyim sensin o lanet çanta umurumda değil benim yuvam da sensin gel lütfen " ağlayarak gelmesini istedim " nerdesin umudum ? " diye fısıldadım boğazım dayanmıyordu yere çöktüm o sadece bir günlük hayatımdaydı nasıl bu denli alışa bilmiştim nasıl ? O kadar mı ihtiyacım vardı bir sese bir yüze ? Ben ona umut olacakken o bana umut olmuştu ama nerdeydi benim umudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK YANSIMA
Ficção AdolescenteUmutsuzluğun kol gezdiği bu dünyada bir umut ola bilir miydi? Yada bu kadar karanlığın içerisinde bir ışık? Cevabı ben ee bilmiyorum ama bildiğim tek şey bizi bu hayata bağlayan tek şeyin umut olduğu sadece umut...