(3)

396 36 105
                                    

Çıkmaz bir sokaktaydın.

"Kahretsin!" dedin. 'Şimdi nereye kaçacağım!?' diye düşündün.

Sonra biri seni ceketinin ensesinden tutup çekti ve seni duvara itti. Sırtın kerpiç duvara sertçe çarptı ve canın yandı. Ama artık onun yüzünü görebilmiştin.

Bu oydu. Herkesin korktuğu, önünde saygıyla eğildiği, 19. Yüzyılın en güçlü imparatorluğu karşındaydı. Yüzü bir sanat eseri gibiydi. Kırmızı gözlerini senden ayırmıyordu, elinde tuttuğu silahını da.

Senden bir açıklama bekliyordu sanki, ya da seni öldürmesi için tek kelime etmeni.

Güneş artık kara bulutların arasında kaybolmuştu. Güneş bile kaçmıştı ondan. Ve sen de bir aptal gibi onu takip etmiştin.

Bu uzun sessizliğin ardından derin bir nefes verdi ve konuşmaya başladı.

"Tamam, canını yakmayacağım. Fransız ajanı falan mısın?" dedi. Sesi sakin çıkmasına rağmen gözleri tam aksini söylüyordu.

Sesinin titrememesine özen göstererek cevap verdin, "Hayır değilim."

"Peki, bir Alman ajanı mısın?" Yine sesi aynı sakinlikteydi.

"Hayır! Değili-" derken sana susman için el işareti yaptı.

"Amerikalı falan mısın?"

"Hayatım boyunca hiç yurt dışında çıkmadım, ben buralıyım!" diye haykırdın en sonunda. "Ajan falan da değilim!"

"Sesini kıs!" diye bağırdı sana. "Öyleyse beni neden takip ettiğini söyle, ama bu sefer zarar vermeyeceğime dair söz veremem."

Şimdi ne cevap verecektin?



3. Bölüm Sonu

𝘉𝘳𝘪𝘵𝘢𝘯𝘺𝘢 𝘹 𝘙𝘦𝘢𝘥𝘦𝘳 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin