Şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden.
Çoban yıldızı çalıyordu. Bizim için süslenmiş uzun bir yol vardı. Karşımızda şiddetle dalgaları çarpan deniz... Kıvırcık, kumral saçlarıma düşen kar taneleri ile hayallerimi yaşıyordum.
Evet, evleniyordum. Sevdiğim adamla... Karşı masada bizi bekleyen, yıllarca hayalini kurduğum 2 arkadaşım vardı. Her şeylerim olan... Beni gururla izleyen Melis, tüm bu yolculuk boyunca her anımı, her acımı bilen duygusal küçük kızım...
Etrafta çok insan vardı. Evlendiğimiz gün bizi sevinçle alkışlayan bir sürü insan. Hiç birini görmüyordu gözüm.
Düğün masamıza gelip oturduğumuzda insanları görmeye başladım. Çocukken hayatımı mahveden eski sevgililerim, arkadaşlarım, başarımdan başka bir şey önemsemeyen akrabalarım ve daha fazlası...
Bizimkilere baktığımda gözlerim doldu. Bunu ilk fark eden Doruk'tu.
"Güzelim, gelsene benimle." diyerek ayağa kaldırdı Doruk. Deniz kenarına doğru yürüttü beni. "Nasılsın? Sabahtan beri göremedim seni... Korktun mu, heyecanlı mıydın.. hepsini kaçırdım." dedi beni korkutarak. "İyiyim ben bebeğim. İlk uyandığımda kalp çarpıntım oldu yine, seni düşündüm, iyi oldum." dedim sırıtarak. Şuna bakın... Evlendiğim gün bile flörtleşiyoruz.
Bu Doruk. Zihnime herkesten önce düşen ama herkesten sonra hayatıma giren en yakın arkadaşım. Tüm her şeyimi söylemesem bile haberi olur. Benim için sigarayı bile bırakır. Ölen sevgilisinden sonra girdi hayatımıza... Berbat bir haldeyken bulup mükemmel bir hayat kurmaya çalıştım ona. Bunu başardığımı söylediğindeyse oturup ağladığımı hatırlıyorum. Bora kabullenememişti onu. "Ya sana yürürse! Ya seni üzerse!" gibi söylemlerinden sonra büyük bir kavga etmiştik. Çabalarımın sonucunda benden bile yakın oldular... Merih ile tanıştıklarında Doruk kıskanmıştı Bora'dan. Ama Merih'in şakaları her ortamı yumuşatır.
Merih hayatımın neşesi. Reglken sinirlenmeyip sarıldığım tek insan. Her doğum günümde eksiksiz I'm Gonna Be (500 Miles) şarkısında dans ederiz. Çok nefret ettiğim bir kıza yürürken gördüm Merih'i ilk. Kurtarmak için yanına gittim, abim oldu. Umarım bana hep kollarının altında kaybolacağım şekilde sarılmaya devam eder... ve Bora'da hep "Kızı boğuyorsun!" diyerek ona kızar.
Bora benim ruh eşim... Dünyanın en depresif ve siyah insanıyken buldu beni. Evet, bu sefer o beni buldu. Bir çiçek kokusu, bir çocuk neşesi gibi güzel bir kadın olmak isterdim hep. Ölü gibisin dedi, dalga geçti, tebessüm dahi etmeyen beni kahkahalara boğdu. Renkli kıyafetler aldı, çok zayıfsın diyip eve çikolatalar aldı... evet, bu sırada birlikte yaşayan iki arkadaş olmuştuk. 3 yıllık ilişkisini bitirip, deli gibi sarhoş olup, eve geldiği geceye kadar öyleydik tabi. Sabah kıyafetlerimiz yoktu. Önemsememiştik. İyi ki önemsememişiz. "Hatırlamıyorum!" diyip karşı çıksaydı eğer... şu an bu noktada olmazdık. Onu çok seviyorum. Seni çok seviyorum... Seni küçük kalbimin kaldırabileceğinden çok daha fazla seviyorum çoban yıldızı.
Küçük kızım kaldı.. Melis, ayakta durayım diye Bora gibi birini beklerken, Doruk'u bulamayıp delirmek üzereyken, Merih'i görmeyip gülemediğim tüm anlar boyunca yanımdaydı. Ölümden deli gibi korktuğum halde intihar etmeye çalışırken de ordaydı. Antidepresanlar içip daha kötüye gittiğim günlerde... Hiçbir zaman dibimde değildi, ama hep yanımdaydı... Sanırım ne olursa olsun onunla evlenmeliydim.
Doruk bana yapabildiği en duygusal konuşmayı yaptıktan sonra geri düğün masama gitmiştim. Öyle güzel bakıyordu ki Bora... Hala onu hak edecek ne yaptığımı düşünüyorum. Bir anda Öyle Sarhoş Olsam Ki çalmaya başlamıştı.
Anlamıştım. Bora ile Melis'in fikriydi bu. Bu şarkıda dans edecektik... Yılların sözüydü. Ellerini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" "KESİNLİKLE!" diyip fırladım ayağa. Herkes bizi izliyordu.. Gülüyordum, mutluydum ve herkes görüyordu. Merih, Melis'i dansa kaldırmıştı. Hep bi çekim vardı aralarında, kahkahalarla dans ediyorlardı. Ölen sevgilisinden sonra aşka inancını kesmişti Doruk. Bizi izlediğini görünce Doruk'u yanımıza çağırdı Bora... Yer değiştirdiler ve Doruk ile dans etmeye başladık. Şu hayatta 2 şeyi çok istedim. İlki Doruk'u bulmaktı, ikincisi Doruk'un çok ama çok mutlu olmasıydı. Haberi yok ama, doğum günümde tutayım diye yalvardığı tüm dileklerimi onun için dilemiştim. Ve eminim çok mutlu olacaktı.
Doruk ile sarıla sarıla dans ederken şarkı bitti. Herkes kendi masasına gitti. Bora'yla muhabbet etmeye başlamıştık. Konuşurken başıma giren ağrıyla başımı tuttum. "Dünya, iyi misin?" dedi Bora. "İyiyim... Sanırım günün yorgunluğundan." dediğim sırada daha büyük bir ağrı girdi başıma. "Ben bi elimi yüzümü yıkayayım, gelirim bebeğim." diyip kalktım masadan. "Tamam güzelim, dikkat et..."
Hemen karşıda tuvalet vardı ama başım o kadar dönüyordu ki görmekte zorlanıyordum. Herkes bulanıklaşmaya ve yok olmaya başlamıştı bir anda. Tuvalet kabinlerinden birine girdiğimde ise gözlerimin karardığını hatırlıyorum...
Melis'i gördüm.
"Nerdesin?"
"Sanırım... artık yokum."
Gittikçe azalan sesler,
yavaşlayan kalbim ve
gözümden düşen bir damla yaş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acılar Sürekli Olmaz
Teen FictionAcılar sürekli olmazmış... Gülmeyi bırakırsınız, yaşamayı bile bırakırsınız ama aklınızın bir yerinde mutluluk ve gülümseme hep varmış. Yalnız kaldıysanız, sessiz bir yerdeyseniz ve artık intihar döşeğindeyseniz mutluluk daha çok var. Kimsenin çözem...