Bölüm-1: Haber

58 13 7
                                    

   Her zamanki gibi ormanda zıplayan mantar arıyordum. Ben kim miyim ? Özür dilerim unutmuşum. Ben Arran. Evet, ismim değişik çünkü: Ben bir cadıyım. Belki değişik olabilir ama bunlar gerçek. Bunlara inanmıyor olabilirsiniz fakat sadece biz istediğimiz kişilere görünürüz.

   İnsanlar, olağanüstü varlıklar değil fakat bizler bölümlere bile ayrılıyoruz. Cadılar, sihirbazlar, kurt adamlar, vampirler, periler. Ben bir cadıyım. Evet, bu daha garip fakat ben sihirbaz olamazmışım. Zaten gezegenimizde erkek cadılar da mevcut.

   Bizim yaşadığımız gezegene 'Parmalya' diyorlar. Her tür ayrı gezegenlerde yaşıyorlar. Biz uzaylı değiliz, sadece farklı gezegenlerdeniz.

   Dediğim gibi;

   her zamanki gibi ormanda zıplayan mantar arıyordum. Birden bi' muhafız görmemle duraksadım. Ağaçların arasından orayı izledim ve bir perinin ona yaklaştığını gördüm. Daha sonra ise; bir sihirbaz ve tahmin ettiğim üzere bir vampir ve bir kurt adam.

   Onları takip etmeye karar verdim ve onlarla birlikte yürüdüm. Tabii ki kurt adam, insan vücuduylaydı. Sarayın kapısına geldikleri sıra içeri gizlice girmeliydim. O an yukarıda kimse olmadığını hatırladım ve biraz uzaklaşıp ıslık çaldım. Zıpladım ve süpürgem tam vaktinde geldi. Ayakta iken süpürgeyle yukarıda bulunan açık cama doğru uçtum. Tam tahmin ettiğim gibi, kimse yoktu. Hemen süpürgeden atlayıp kendimi içerde buldum.

   Sarayın içinde gezindim ve toplantı salonunun kapısının önüne geldim. İçeriyi dinledim ve duyduğum kadarıyla biz cadılar bi' salgın nedeniyle Dünya'ya gidiyoruz ve bunlar yaklaşık 2 aydır varmış. Tam anlamasamda galiba bugüne kadar '127' vaka varmış. Nasıl yani, 2 aydır bi' salgın var, 127 tane vaka var ve bizim cadılar olarak haberimiz yok mu ?(!)

   Oradan çıkmam lâzım, yoksa orada olduğum öğrenilirse; güçlerim bile elimden alınabilir. Hiçbir şey olmamış gibi yapmak zorundayım fakat yapamam. Yapmalıyım ve bu çok zor.

   Eve gitmeliydim ve hemen geldiğim yere geri gittim, süpürgemi tekrar ıslıkla çağırdım ve geldi. Süpürgemle eve geri gittiğimde kapıyı açtım. Kendime yemek yapıcaktım fakat zıplayan mantar almayı unuttuğum için yapamadım. Kasabadan uzakta yaşadığım için arada bi' kasabaya inerdim fakat genelde ayda 1 kez giderdim. Kapımın tıklatılmasıyla ayaklandım, kapıyı açtım ve evet biz de ara sıra sihir yapmıyoruz.
 
  Kapıda karşılaştığım kişiyle çok mutlu oldum. Bu benim arkadaşım Karl'dı.

Arran: Hey Karl! Selam dostum. Naber ?

Karl: İydir Arran, senden naber ?

Arran: İyiyim fakat açım, yemek yapıcaktım ama zıplayan mantarları unuttum.

Karl: Dert ettiğin şeye bak. Ben de yemek getirdim, merak etme.

   Karl ile birlikte biraz oturduk. Karl evine geri döndü ve ben de biraz dinlendim. Biraz daha dinlendikten sonra düşünmeye başladım.

'Dünya'ya gidersek ben ne yapacaktım ? Ya da diğer cadılar ? Biz cadılar da bölümlere ayrılıyoruz, aynı diğer varlıklar gibi. Ya diğer farklı tür cadılar, onlar ne yapacaklar ?'

   Bu sorular beynimi alt üst ederken uykum geldi ve bi' karar verdim. Her şeyi eksiksiz bir şekilde Jack ve Karl'a anlatacaktım. Ben, Jack ve Karl çok yakındık. Biz hepimiz türümüzün son örneğiyiz. Erkek cadılar olarak tek üçümüz kaldık. Bu bizim için ne kadar zor olsa da öyleydi. Karl, ablası Sarah ile; Jack, annesi Barva ve kız kardeşi Karla ile yaşıyordu. Onların babaları ölmüştü. Benim ise ne annem var, ne de başka bir akrabam. Babam yok, annem yok, kardeşim yok, ablam veya abim de yok. Ben yalnızdım ama artık onlar vardı hayatımda; Karl ve Jack.
 
   Bi' sorun daha vardı. Peki kraliçe, bize ne zaman haber vericekti ?

   Bu düşünceler arası uyuya kalmıştım.

          Sabah ~

   Sabah, gözlerimi; yüzüme çarpan güneş ışığı ile açtım. Kahvaltı yapmak için ayaklandığım sırada kapımın çalmasıyla kapıya yöneldim. Kapıya vuran kişi canı alınacakmışcasına kapıya vuruyordu. Kapıyı açmamla Karl içeri girdi ve hemen koltuğa oturdu. O an da Jack'in koşar adım geldiğini gördüm. İçeri girer girmez bağırmaya başladı.

Jack: Görüyorsun demi Arran ?(!)

Arran: Hey hey! Sakin ol dostum, ne oldu ?

Karl: Bi' şey yok dostum, Jack işte her zaman ki gibi abartıyo'.

Jack: Dün senin yanına gelmiş!

Arran: Eee, ne var bunda ?

Jack: Bunda bi' şey yok. Sonra, kerdeşimle buluşmuş. Ben onları gördüğümde; bi' güzel yemek yiyip Bi de sohbet ediyorlardı.

Arran: Ne ?(!)

   Jack burnundan soluyordu.

   Neredeyse 1 saat oldu ve Jack yeni yeni sakinleşiyordu. Kahvaltımızı yaptık ve ben olanları başından sonuna kadar eksiksiz anlattım.

   Olanları duyunca onlarda şaşırdılar. Ne tepki vereceklerini onlarda bilemediler. Kraliçe ne söyliyecekti ya da ne haber vericekti ?

   Peki, sakladığımız bu haberle biz ne yapacaktık ?

Büyülü SevgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin