Lanet olası okula gitmek zorunda olmak ne boktan. Ya cidden okul neden zorunlu?
Lise iki. Gerçekten çok güzel değil mi? Değil. Yazın uyuduğumuz saatte okula gitmek gerçekten de hiç hoş değil. Yazın birbirinin suratını unutan insanları vıcık vıcık görmek midemi bulandırıyor.
Kahvaltı yapmadan okula asla göndermeyen annem yine sabahın köründe kalkıp kahvaltı hazırlamış.
Yeşil gözleri ve sarı saçlarını tamamlayan sol yanağındaki gamzeyle bana gülümsüyor. Gidip yanağını öptüm. Yeni yeni uzamaya başlayan saçlarıma dokunup "Büyüyorsun." dedi. Gülümsemesini yarıda keserek "Ama benim küçük kızımsın." dedi ve dudağını öpme şekline getirip uzaktan öpücük yolladı bana.
Odama gidip aynama baktım. Gerçekten saçlarım uzamış. Zaten açık olan rengi biraz daha açılmış. Kilo vermişim biraz da ama göze batmıyor. Annemin aksine gözlerim kahverengi. Açık. Bazen bal rengi olduğunu söylüyorlar. Bilmiyorum.
Okulun ilk günü olduğu için tabiki de okul üstü ile giymeyeceğim.
Açık kot bol pantolonumu ve krem rengi tişörtümü üstüme geçirdikten sonra saçlarıma atkuyruğu yaptım. Makyaj hiç yapmazdım. Her zaman doğal olmayı seçerdim. Galiba en son geçen sene arkadaşlarımın zoruyla makyaj yapmıştım.
Çantamı koluma aldıktan sonra annemin yanına gittim. Bulaşıkları makineye koyma işi bitmişti. Yanıma gelip beni okula bırakabileceğini söyledi. Reddetmedim.
Okula gelene kadar "İnşallah içeri girmez." diye içimden dua ediyordum. İlk gün velisiyle gelenlerden değildim. Neyseki bol şans dileyip gitmişti.
Okula ilk girdiğimde geçen seneki heyecanı yeniden yaşamıştım. Geçen seneden tek farkı çoğu kişiyi tanıyor olmamdı. Yaz boyunca birlikte olduğum arkadaşlarım siyah demir kapıdan sağ ayağımı içeri atmamla yanıma fırladılar. Biraz geç gelmiş olmalıyım ki müdür bey "Herkes sıraya" uyarısını yapmıştı. Gerçekten insanların onu konuşma sırasında dinlediğini filan düşünüyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kal Benimle
RomansaYanımdan geçerken derin bir nefes aldı. O nefesin bir gün beni soluksuz bırakacağını bilmiyordum.