Bölüm 3

610 35 54
                                    

Merhaba arkadaşlar, sevgili okurlar! Hikayemizin kahramanlarını tanımaya devam ediyoruz bu bölümde de. Benim kalemimi okuyanlar bilir, kahramanları her yönüyle okura tanıttıktan sonra hikayeye hız kazandırırım. Yani bir nevi temel atmak gibi. Sağlam bir temel attıktan sonra gerisi geliyor zaten. Keyif alarak  okursunuz umarım. 13.02.2022

*****

 Nur'un annesi yediği dayak sonrası ağzından burnundan kan boşanmış, kendini kaybetmişti. Babası, yanındaki kadını alıp, kapıyı çarpıp gitmişti. Nur'u evdeki enkazla baş başa bırakmaktan hiç çekinmemiş ve rahatsız olmamıştı. Zaten ne zaman olmuştu ki. Kaçıncıya yaşıyordu kız bunları. Islattığı bir bezle annesinin yüzünü silip nereden kan aktığını anlamaya çalıştı. Gördüğü şeye hem üzülmüş hem de kızmıştı. Annesinin babasından yediği yumruklar nedeniyle dişi kırılmıştı. Kanama kırılan dişin yerinden geliyordu. Bir çocuk olarak ne kadar anne ve babasını severse sevsin, bazen onlara kızmaktan, nefret etmekten kendisini alamıyordu. Şu an gördüğü bu manzara babasından nefret etmesi için yeterliydi. Her kavgada olduğu gibi yine olan küçük kardeşlerine olmuştu. Koltuğun arkasına büzüşüp hıçkırarak ağlayan Can ve Sezgin'i sakinleştirmek için yanlarına gitmesi gerekiyordu. Annesi için ambulans çağırmalıydı. Ve bunların hepsini tek başına o yapmalıydı. Önce ambulansı çağırdı. Sağlık personeli daha içeri girer girmez olayın darp sonucu olduğunu anlamışlardı. Nur'a bunu kimin yaptığını sormuşlar ama kız gerçekleri söylemek yerine bilmiyorum, eve geldiğimde böyle buldum demekle yetinmişti. Babasının adını korkudan söyleyememişti. Sedyeye kaldırılan kadın hastaneye götürülürken yanında gidecek hiç kimse yoktu. Nur, küçük çocukları evde yalnız bırakıp annesiyle gidememişti. Sadece hangi hastaneye götüreceklerini öğrendi ve çocukları birine emanet eder etmez annesinin peşinden gideceğini söyledi.

O gece babasını defalarca aradı ama telefonunu açmadı babası. Komşular, kapıya gelen ambulansı penceren izlemekle yetinmişler, dışarı çıkıp ne olduğunu sormamışlardı bile. Aile kavgasına karışmak istemedikleri çok açıktı. Aslına bakarsanız, haftada iki üç defa kavga dövüş yaşanan evlerinde, bu hadiseleri olağan karşılar olmuştu mahalleli.

Televizyonu açıp kardeşlerini karşılarına oturttu. Kendisi temizlik kovasıyla mutfağa geldi. Yerdeki kanları sildi. Bunca şeyden sonra yemek için iştahı kalmamıştı ama iki masum çocuğu düşününce birer tabak makarna alıp salona gitti. Canı kucağına alıp sarıldı. Sezgini yanına oturttu. Sezgin, oldum olası makarnacıydı. Ablasının kucağına bıraktığı tabağı görünce her şeyi unutup, sevindi. Bütün gün bisküviden başka bir şey yememiş olan çocuk, çok açtı.

Yatmadan önce tekrar babasını arayıp annesinin yanına gitmesini söylemek istedi ama aynı şeyle karşılaştı yine. Telefon açılmadı. Kapıyı kilitlemeye gittiği sırada zil çalınca korkuyla geri sıçradı. Mutfağa koşturdu. Eline bir bıçak alıp arkasına sakladı. Kapıya geldi ve sordu: "Kim O?"

Kalın bir erkek sesi "benim" diye cevap verdi kıza.

"Sen kimsin?" dedi korkuyla.

"Bakkal, bakkal Hamdi." Nur, şaşırmıştı ama yine de adamın neden geldiğini öğrenmek için kapıyı araladı.

"Korkma Nur, yardıma ihtiyacın var mı diye geldim. Ambulans geldiğini duydum da. Kim hastalandı?" dedi sanki bir şey bilmiyor gibi.

"Annem, dişi ağrıyordu."

"Çok geçmiş olsun, baban annenle gitti o halde," dedi temkinli bir ifadeyle. Bundan emin değil gibiydi.

"Babam evde yoktu. Olsa giderdi herhalde..." dedi Nur, kendi söylediğine kendi de inanmayarak. Karşıdaki de anında bunu hissetmiş gibi kinayeli bir cevap verdi kıza.

NEFRET TOHUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin