Hababam Sınıfı sevenler bayılacak bence. Mizah, komedi, bazen ufak kalp acıları, sinir... Ama çoğunluk eğlence. E hadi o zaman.
Başlama tarihinizi alalım hemencecik. :)
İyi Okumalar.
1. Yeni Kurban
Genç kızın sırtı kurumuş, ancak yeni boyandığından dolayı hala kötü kokusu üstünde olan duvara yaslıyken okulun büyük kapısının önündeki bariyer kalkmış ve bekçi amca gülümseyerek birisine selam vermişti. Gençler, müdür veya herhangi bir hoca olabileceğini düşündü, ancak onlar çoktan okula gelmişlerdi. Kaşları istemsizce çatılırken yanındaki arkadaşlarının da gülüşmelerini kesmiş pürdikkat onun baktığı yöne; kapıya baktıklarını gördü.
O an asla bu okulda görmedikleri ve göremeyecekelerine emin oldukları kadar lüks bir araba gürültülü motorlarının sesiyle yerleri inleterek okul bahçesine giriş yaptı. Park alanına sanki çocuğun elindeki arabayı kutuya sokuyormuş gibi büyük bir rahatlıkla park edip motorların sesini kesmişti. Anlaşılan bu yıl onlara yeni bir kurban gelmişti.
Dikkatle o arabaya bakarken müdür ve diğer bütün hocalar balkonlara çıkmış, bahçedeki bütün öğrenciler -çoğunluk olarak kızlar- arabaya odaklanmış inecek kişinin her detayını incelemeye yemin etmiş gibi tetikte bekliyorlardı.
Arabanın kapısının açılma sesi geldi, hemen ardındansa... Yukarıya doğru açılan metalik yüzeyli ama güneş vurduğu anda mor, kırmızı, turuncu ve daha nice yaldız renklerine dönüşen kapının ardından hafif esmer teni, uzun kemikli elleri, kumral lakin aralarında doğal olduğuna kalbını basabileceği sarı-kumral karşımı tutamları bulunan saçları, uzun boyu ve yapılı vücuduyla gözünde oldukça havalı gözüken gözlüğü olan bir adam inmişti.
Adam dediğine aldanmayın sakın. Taş çatlasan öğrencilerden üç yaş büyüktür. Ya da fazlasıyla genç gözüküyordu. Düşüncelerine hayalinde omuz silkip etrafa göz gezdirdi Leya.
Bütün kızlar salyalarını yere damlatarak o adama bakıyorlardı. Neyse ki onunkiler öyle değillerdi. Değillerdi değil mi!? Işık hızında arkadaşlarına döndürdüğü başıyla şok olmuştu.
"Saçmalamayın kızlar ya!" Sitem dolu sesi istemsizce yüksek çıkınca anlık bir utanç dalga geçmişti vücudundan. Kızlar kendilerine gelip ona baktıklarında göz devirip yanına gelmişlerdi.
Adam, arabasını kilitlemeden hemen önce telefonunu alıp cebine koymuş ve gözlüğünü çıkartıp uzanarak torpidoya bırakıp dikleşmişti. Kısmasına rağmen lavicerte yakın koyu mavi, belki de siyah olan gözleri anlaşılıyordu. Öğrencilere bakmadan okula girdiğinde kızlar hala arkasından bakıyorlardı.
Öğretmenler odasının tavana kadar yükselen işlemelerle dolu, eski, kahverengi kapıyı iterek gıcırdayıp açılmasını sağladı, yeni kurban. Ya da avcı mı demeliydim?
"Yine kim kimin kafasını yardı? Yoksa, paran mı çalındı?" Önündeki öğrenci özetlerinden kafasını kaldırmayan Fehmi Paşa'nın iğnelercesine söylediği sözlerle genç adam istemsizce histerik bir gülüş sergiledi. "Bilmem hocam. Sizin bilmeniz gerekmez mi bunları?" Kaşları cevap istercesine kalkan genç adamı dikkatle inceledikten sonra yeniden önüne döndü. Cevap vermemesi sinirlerine dokunmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AV AVCI
HumorVe o an arabanının farlarının hemen yanındaki kırmızı üç noktayı gördü ve anlık olarak duraksadı. Daha sonra yanına yaklaştıkça yazının tamamını görmüştü. "YAŞIYO'Z ÖLMEYE BE HOCA..." Sinirle derin derin nefes almasından planımızıın yolunda gittiği...