oy ve yorum atmayı unutmuyoruz, keyifli okumalarrr. diğer bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın! 💋
taeyong & seulgi, rose.
bugün günlerden yeni bir perşembe gecesiydi. yeni insanlar, yeni müşteriler, yeni hevesler ve birçok yeni kalp kırıklıkları.
geçen haftalardaki perşembelere kıyasla bugün akıl almaz bir kalabalık mevcuttu. son bir haftada öylesine çok kişi bara gelmişti ki bugün de tüm biletler sold out olmuştu. çünkü herkes full-time heartbroken için buradaydı.
full-time heartbroken, enerjisi oldukça yüksek bir hafta geçirerek hala bu enerjiyi dinamik tutuyordu. uzun zamandır yeni bir şarkı çıkarmayan grup studiodan kolayca çıkmayı pek fazla beceremese de nihayet cumartesi günü poison'ın kayıtlarını tamamen bitirerek şirketlerine sağ salim teslim etmişti.
poison, 3 şubatta sürpriz bir şekilde hayranlara hediye edildiğinde herkes audio versiyonu için çılgına döndü. o büyük skandaldan sonra bu etkileşim full-time heartbroken için can suyu niteliğindeydi.
w entertainmant, bu skandaldan bir yıl sonra çıkagelmiş yükselişi elbette en iyi şekilde kullanarak vakit kaybetmeden bütün sosyal platformlara poison'ı yüklediğinde ise her şey tamamen başlamış bulundu.
full-time heartbroken, talihsizliklerin grubu olmasına rağmen her zaman popüler bir grup olmaya devam ederdi. ne zaman yeni bir şarkı çıkarsa önlerindeki günler yeni şarkıları her yerde çalkalanıyor, ilgi görüyor, seviliyordu. ve insanlar poison gibi bir şahesere uzun zamandır öylesine açlardı ki bu şarkı eski şarkılarının tıklanma oranlarını resmen ikiye katlamıştı.
bir haftada gelen ünler, başarılar herkesi şaşırtıyor, onları birer yükselen yıldız yapmaya devam ediyordu. evet, onlar kariyerlerinin başından bu yana ilk defa böylesine coşkulu bir karşılama içindeydi!
roseanne, kalabalığın ona verdiği mükemmel enerjiyle at kuyruğu saçlarını iki yana savurdu. nefes nefese elektro gitarını çalmayı keserek parmaklarıyla önündeki pembe mikrofonu kavradı. bu geceki son şarkılarının son nakaratını söylemek adına kurumuş dudaklarını yalarken gözleri hayranlıkla onun söylemesini bekleyen kalabalığın ışıltısındaydı.
bana bir uğur böceği ver, sana kalbimi vereyim.
bana bir kelebek ver, sana ruhumu vereyim.
bana bir gül ver, sana benliğimi vereyim.
bardaki insanların roseanne ile beraber şarkıyı söyleyişi her saniye tüylerini diken diken etti. bu hissi yaşamak muazzamdı onun için. buradaki hayranları, burada olmayan hayranları, hepsi onun hayatının büyük bir parçasıydı.
şarkı söylemek, sahnede olmak, acılarını unuttuğu bir terapi yeri gibiydi. her geçen gün bambaşka şeyler öğrendiği bir okul gibiydi burası. sahne onun her şeyiydi. bunu değiştirebilecek başka yer tanımadı bu zamana kadar.
nakaratı son kez söyleyerek bitirdiğinde alkışlar havada uçuşuyordu. bu sevecen gürültüyü çıplak ses ile dinlemek isteyerek kulaklığının bir tanesini çıkardı o sırada. gözlerinin önündeki sevgiye karşılık derin bir nefes aldı. ardından aklına gelen bir şey ile bütün cesaretini toplayarak sağ tarafına kalan kalabalığa gözlerini çevirdi.
oradalardı. bugün de orada, bütün derinliğiyle roseanne'in gözlerinin içine içine bakıyorlardı. her şeyi hissederek, bütün duygularını bilerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
poison.
Fanfictionjeon jeongguk, park roseanne'in duygularındaki acıydı. düzyazı+texting, roségguk.