8

324 50 41
                                    

yayına son beş dakika kala gerginlik bulundukları yere epey bir hakimdi. verilen koordinatları yerine getirmek için etraftakiler bir hengameye sebep oluyordu. herkes birbirine ayak uydurmak istiyor fakat acele etmeleri kafalarını karıştırdığı için bu pek mümkün kılınmıyordu.

roseanne, derin nefesler eşliğinde sakinliğini koruyarak yanındaki yoojung ile birlikte ayna karşısına geçti. üzerinde siyah askılı mini bir saten elbise, siyah deri çizmeler, boynunu süsleyen gümüş işlemeli bir kolye kombini vardı.

yoojung ise roseanne'in tam tersi bembeyaz işlenmişti. siyah saçlarının öne çıkarıldığı karbeyazı rengindeki mini saten straplez elbisesiyle beyaz deri çizmeleriyleydi ve bütün bu kombinini gümüş takıları süslüyordu.

yüzlerine ve saçlarına son rötuşları yapan makyöz ile saç sanatçıları en az onlar kadar heyecanlıydı. çünkü roseanne ve yoojung kendi sanatçılarını değil burada bulunan sanatçılarla çalışıyordu bugün.

bu sanatçılar birçok ünlünün saç ve makyajını üstlenmiş olsalar bile full-time heartbroken üyeleriyle ilk defa bir işbirliği içerisindeydi. bu da onlar için en üst seviye demekti.

bütün hazırlıklar bittiğinde sanatçılar harika göründüklerini söyleyerek onlara iltifatlar ediyor, roseanne ve yoojung ise mütevazilikle iltifatlarına yanıt veriyordu.

son üç dakika kala nihayet benjamin de her şeyiyle hazır bir halde kızların yanına geldi. ama yüzünde öylesine mutsuz bir ifade vardı ki onu gören roseanne ve yoojung anında "ne oldu?" diye sordu.

benjamin burun kıvırdı. platin sarısına yakın dağınık uzun saçlarını karıştırdı. kızların yanında onu anlamsız bakışlarıyla süzen sanatçılara ufacık göz geçirip roseanne ve yoojung’un koluna yapışarak yanına çekti.

"uzun zaman sonra ekran karşısına çıkacak olmak beni geriyor. her şey öylesine ters ki gömleğimin düğmesinin koptuğu yetmezmiş gibi az önce de pantolonuma kahve döküldü."

fısıltı eşliğinde konuşmasıyla etrafı da tekrar kolaçan ediyordu. herkes kendi işiyle ilgilenip canlı yayına kalan son dakikayı anons etse bile dikkatleri yine de onların üstündeydi.

"bunların hepsi o james’in komplosu." gözlerini devirdi.

karşısında onu kulak kabartarak dinleyen roseanne ve yoojung gülmemek için dudak dişledi. roseanne, teselli etmek istercesine omzunu patpatladı.

"james, bu programın sunucusu değil benji. konuk olduğumuz program başımızı derde sokan o programdan oldukça farklı. ayrıca bütün hepsi burada olmak istemediğin için senin kurduğun bir komplo teorisi olmasın?"

tek kaşını kaldırıyor olması benjamin'in sinirli bir ifadeyle bakmasına sebep oldu. yoojung ikisine de gözlerini devirerek "sizi ciddiyete davet ediyorum. neredeyse otuz saniye kaldı." dedi.

üçünün birbirleriyle girdiği laf dalaşını yanlarına gelen yayın direktörü bölmüş, üçü de hemen suspus olmuştu. bazen onların bir çocuktan farksız olduğu akıllardan çıkıyordu tabii.

yayın direktörü nazikçe onları sahneye çıkacakları yere götürdü. o sırada yanlarından sunucu ve komedyen lee dongwook aceleyle geçti. son anda onlara baş selamı vererek sahneye çıktı.

poison.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin