Gözümün önünde gerçekleşen yangını nasıl es geçebilirdim? Bu yangında sadece evimin değil aynı zamanda ailemin yandığını görebiliyordum. Babam, annem ve daha bir yaşına bile gelmemiş kardeşim.
Hepsini bu pis eşkıyalar öldürmüştü. Evimizi yağmalamak uğruna üç tane canı kül edip arkalarında bırakmışlardı ve beni de arkalarında bırakmaları için o kadar çok dua etmiştim ki... Tanrı beni niye dinlemiyor diye ağlamalarım bile bana keskin izler olarak geri dönmüştü.
15 yaşımdayken köyümüze saldıran bir grup serseri yüzünden senelerce köle pazarlarında sürünmüştüm. Hiçbir zaman ailemin yasını tutmaya vaktim bile olmamıştı. Hatta ailemin küle dönmüş bedenleriyle biri ilgilenmiş miydi? Hiç sanmıyordum.
Bu zamana kadar tam 4 kişiye satılmıştım. Birincisi psikolojik sorunları olan orta yaşlı bir adamdı. Benden kısa olmasına rağmen bana hep şiddet uygulardı. Sobasını hazırladığı demir sopasını bilerek ısıtır ve bir bahane bulup bana o sopayla vururdu. O şerefsizin yaptıkları yüzünden ondan sonra kime satıldıysam hepsi vücudumdaki yaralardan cesaret alıp bana şiddet göstermeye başlamıştı.
Çok mutlu oluyorlardı. Ben çok dişli biri olsam da bana vurdukları anda susuyor oluşum onlara büyük bir zevk veriyordu ve ben acizliğimden başka bir şey hissedemez hale gelmiştim.
Ama artık bunu değiştirmek istiyordum çünkü köle pazarlarında gördüğüm insanlar da dahil olmak üzere satıldığım herkes midemi bulandırmaya başlamıştı. Benim yaşımda köleliğe başlayıp otuz yaşında da iplere bağlı bir şekilde bulunan bir adamla tanışmıştım. Açıkçası tahta kurduna yem olmuş bir ağaç gibi içinin boş olduğuna yemin edebilirdim ve ben de hayatımın böyle bitmesini istemiyordum. Bu yüzden zehir gibi aklımla bir plan yapmıştım. Evet. Zehir gibi.
Bugün köle olarak tam beşinci kez satılmıştım ve beni pazarlayan adamla, köle pazarından geçerek sahil kenarından yürümeye başlamıştık. İnsanlar kalabalıktı ama köleliğe o kadar alışmışlardı ki böyle bir şey gördüklerinde tepki görmüyorlardı. Hatta çıtı pıtı hanımlar beni gördüklerinde çocuklarını kendilerine çekip uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Ben de eğlenmek için bilerek korkunç ifadeler yapıp çocuklarını korkutuyordum. Ne yapabilirdim ki? Böyle hassas olmamaları lazımdı.
"Hyung... benim acil işemem lazım."
Evet, planımın ilk kısmı başlamıştı çünkü bulunduğumuz konumu çok iyi kullanmalıydım. Yoksa bir kaçma şansımı daha kaybederdim. Solumda denizin üstünde dinlenen bir gemi vardı ve eğer doğru görüyorsam mürettebat dışında birileri gizlice gemiye giriş yapıyordu. Ben de kendimi oraya attım mı her şey tamam demekti. Sadece şu herifle uğraşmam gerekiyordu işte.
"Jungkook gittiğin yerde işersin. Beni uğraştırma şu an."
"Hayır hyung şu an işemem lazım yoksa altıma işeyeceğim. Bir kere öyle yaptığında beni almadıklarını hatırla."
Bunu dememle huzursuz bir nefes sesi duysam da şu an bana küfredilse bile umursamazdım. Bu yüzden heyecanımı çaktırmadan elimdeki zincirin asma kilidini açan bedeni izledim. Aptal... kilidi açtıktan sonra eline almaya bile tenezzül etmemişti. Zincirlerimi söktüğünde elime aldığım asma kilidi uzatmıştım. Başta ne yaptığımı anlamasa da kilide uzandığında kilidin açık tırnağını suratına rastgele savurmamla geri çekilmem bir olmuştu. Kilidi adamın gözüne mi saplamıştım ben?
"Seni küçük şeytan! Elimden kurtulamazsın buraya gel."
"Amanın." Bu halde bile beni kovaladığı için kalbim açıkça başka yerlerimde atmaya başlamıştı ama tek gözle beni nereye kadar kovalayabilirdi ki? Şu an kaçacağım gemiye girmeye bir yerleri bile yemezdi serserinin.