-Dediklerimi yapmazsan böyle olur
Dedikten sonra karnıma bir tekme daha atmış ve arkadaşlarıyla beraber gitmişti Felix. Tüm gece bitirmek için uğraştığım ödevi sabah yanımda getirmeyi unutmuş ve tüm gün boyunca Felix' ten kaçmıştım. Tam gün bitti diye sevinirken herkes çıktıktan sonra beni kolumdan çekiştirerek sınıfa getirdi. Yediğim ilk yumruktan sonrasını hatırlamıyorum zaten.
Yalnız kaldığımda ayağa kalkmaya çalıştım ama dediğim gibi sadece çalıştım. Karnımın ağrısı yüzünden kalkmaktan vazgeçtim. Acıdan mı, üzüntüden mi olduğunu bilmediğim yaşlar gözlerime doluşmuştu yine. Böyle zamanlarda bana yardım edecek birilerinin olmasını çok isterdim. Yaralarımı saracak, benimle ilgilenecek...
Duvara tutunarak, ağlaya ağlaya yerden kalktım. Herkes çıkalı 40 dakika olmuştu. Ben eve gidene kadar bir saat geçmiş olacağı anlamına gelirdi bu. Ben yetişene kadar babamın gelmemesi için dua ederken ağrılarımı görmezden gelmeye çalışarak hızla yola koyuldum. Babamın gelmiş olması daha fazla dayak demekti. 17 yaşında eve geç geldim diye dayak yiyorum evet. Bana vurmak için canının istemesi yeter, bahanesinin olmasına gerek yok. Yalnızca bahanesinin olmasını seviyor.
Eve girdiğimde salonda kimseyi görmemiştim. Rahatlayarak nefesimi verdim ve odama girdim. Odamda babamın beni beklediğini bilsem girmezdim... Yavaşça çantamı yere bırakıp başımı eğdim. Yüzüne bakmak daha korkutucuydu. Tüm vücudum titrerken kendimi ne kadar kastığımı bilmiyordum bile. Gelecek olanı bildiğim için dolan gözlerimi kapatıp yüzümü çevirdim.
Yanağıma inen tokat ve sonrasindakiler canımı alıyor gibiydi. Sessizce ağlayarak bana vurmasına ve bağırmasına izin veriyor, içimden de tanrının canımı alması için dua ediyordum. Felix daha hızlı vursa da babamın vurdukları daha çok acıtıyordu. Koluma, sırtıma bazen de karnıma ve bacaklarıma inen kemeri tekrar pantolonuna geçirip odadan çıkarken bana çabuk dışarı çıkıp kendimi düzeltmeden gelmememi söyledi. Seungmin geldiğinde beni böyle görmesin diye. Ikimiz farklı adamlara baba diyor gibiydik. Ben en kötü tarafını görürken o hep en iyi tarafını görüyordu babamızın.
Üstüme siyah pantolon, siyah baskılı bir kazak ve ceket alıp evden çıktım. Fazla kişinin gelmediği ıssız birkaç sokak vardı böyle zamanlarda hep gittiğim. Tekrar oraya gidiyordum. Kulaklıklarımı takıp daha fazla tutamadığım gözyaşlarımla yoluma devam ettim. Ara sokağa girer girmez sırtımı duvara yaslayıp başımı dizlerime yasladım ve rahatlamaya çalıştım. Bir kolumu ağrıyan karnıma sarmıştım.
Yarım saat sonra daha fazla ağlayamayacağımı anladığımda gözlerimi ve yanaklarımı silip kulaklıkları cebime koyup üstümü düzelttim. Tam sokaktan çıkacakken birisi yanıma gelmiş ve beni de yanına çekmişti. Ben istemsizce
-Hey!
bağırırken eliyle ağzımı kapattı. Şapkası ve saçları yüzünden kim olduğunu görmemiştim. Onu itmeye çalışıp gidecekken yabancı birkaç ses duyunca arkamda bize bakan 4 kişi gördüm. Kırmızı görmüş boğa gibi bakıyorlardı bize, daha doğrusu yanımdakine. Ben istemsizce geri çekilirken sırtım o çocuğa çarpmıştı. Çocuk beni kolumdan tutup arkasına geçirmiş ve hırkasının kollarını sıvamıştı. Hepsi birbirine girdiğinde biri beni onun arkadaşı sanmıştı galiba çünkü hiç hoş sayılmayacak bir şekilde üzerime doğru geliyordu. Sıkıca gözlerimi kapatıp gelecek olanı beklerken, beni fazla bekletmek istemediğinden herhalde acele davranmıştı. Ben ve görmediğim çocuk biraz dayak yedikten sonra onlar sanırım bıktıklarını için bizi bırakıp gittiler. Gözlerimi açamazken o çocuk yanıma gelmiş ve yaralarıma bakmıştı. Karnıma dokununca bağırdım ama sesimin ne kadar çıktığını bilmiyorum. Sanırım ondan sonra da bayılmışım çünkü karanlıktan başka bir şey hatırlamıyorum.
.
Felix
Berbat haldeydi. Bayıldığında hemen onu kucağıma almış ve yoldan geçen bir taksiyi durdurmuştum. Kavga ettiğim çocuk arkadaşlarını çağırdığında benden fazla oldukları için kaçarken kimse olmadığını düşündüğüm sokakta karşıma çıkmıştı. Sonrasında da ikimizde dayak yemiştik.
Hala kucağımda hastaneye giderken açıkçası korkmuştum. Sonuçta birkaç saat öncesinde de ben dövmüştüm onu. Eğer bir yerine bir şey olursa tek suçlular o çocuklar olmayacaktı. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım. Düşünmek istemiyordum.
Hastaneye yetiştiğimizde acile girdim ve hemşirelerin yardımıyla onu sedyeye bırakıp beklemeye başladım. Film ve adını hatırlamadığım birkaç şeyden sonra sonuçları beklememiz için bizi yalnız bırakmışlardı. Sedyede ne kadar ufak durduğuna baktım. Kısa olduğu için mi bilmem ama kucağımda çok hafifti.
O uyurken başka bir yerinde yara var mı diye baktım. Sırtına baktığımda ağzım açık kalmıştı çünkü çizgi şeklinde yaralar vardı tüm sırtında. Aynı izlerden başka bir yerinde var mı diye bakacağım sırada içeri giren hemşire yüzünden vazgeçip yerime oturmuştum. Ben oturur oturmaz gözlerini açan Changbin de doğru bir karar verdiğimi gösteriyordu.
Hemşire hastanede yatması gerektiğini ama eğer kendine dikkat ederse çıkabileceğini söyledi. Durumuna bakmadan ayağa kalkmaya çalışan bu gerizekali kesinlikle burada yatmalıydı ama kendisi istemiyordu. Bir şeyden ya da birinden korkuyor gibiydi ama sorgulamadım. Bana neydi? Hemşireye çıkacağımızı söyledikten sonra taburcu işlemlerini yapmaya gittim. Ben dövsem onunla ilgilenmezdim ama benim yüzümden hastanelik olduğu için bunu yapıyordum.
Taburcu işlemlerini yaptıktan sonra reçeteyi alıp odaya gelmiştim. Gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Sanırım fazla ağrısı vardı. Gülüp reçeteyi eline verdim ve ilerlemeye başladım. Kendisi de peşimden geliyordu. Hastaneye iki taksi çağırıp beklemeye başladım. Sessizce yanımda bekliyordu yavru köpek gibi. Hafifçe gülümseyip gelen taksilerden birine onun binmesini söyledim ve taksi parasını ödedim. Onlar gittikten sonra diğer taksiye de ben binip evime gittim. Uzun bir gün olmuştu. Duş alıp hızla yatağa girdim. Yarının tatil olduğu için rahattım. En azından yüzümde yaralarla okula gitmeyecektim. Gözlerim acımaya başlayınca daha fazla oyalanmadan uyudum.
13.02.2022