Özlemek Nasıl Bir Şey

176 8 0
                                    

Ve ikinci sezon ile geri döndüm... Umarım bölümü beğenirsiniz çünkü birkaç kez silip yeniden yazdım bir türlü içime sinmedi çünkü. Ayrıca biraz geç kaldım biliyorum fakat şu an Portekiz'de Erasmus yapıyorum ve daha çok yeni alışmaya çalışıyorum o nedenle kusura bakmayın. Ama elimden geldiğince bölüm atacağım.

Lütfen yorum yapmayı unutmayın düşüncelerinizi merak ediyorum. Tahminlerinizi de aynı şekilde. O zaman ilk bölümümüz ile açılışı yapıyorum.

Umarım beğenirsiniz iyi okumalar...

Ayrıca yakın bir zamanda Stay Alive coverımı hem instagram sayfamda hem de SoundClaud hesabımda yayınlayacağım. Eğer coverlarıma da göz atmak isterseniz aşağıya link bırakıyorum.

https://instagram.com/coverby_jade_?utm_medium=copy_link İnstagram ID; coverby_jade_

https://soundcloud.app.goo.gl/QBzti SoundClaud ID; coverby_jade

evet reklamımı da yaptıktan sonra sizi yeni bölüme alalım...



Önünde ona doğru gelen iri yarı arkadaşını da çeviklikle atlattıktan sonra yoluna hızla devam etti ve çok uzatmadan potaya pürüzsüz bir üçlük attı. Attığı bu sayıyla da kendi takımı az bir farkla galip gelmişti. Üstüne atlayan takım arkadaşlarından kurtuluşu olmadığını bildiği için kaçmaya çalışmamıştı bile. Hepsi birden üstüne çullanmış ve onu çoktan yere sermişlerdi. Hadi ama halı saha değildi ki burası her seferinde poposu üstüne düşüyor ve canı yanıyordu. Onların kutlamasına sesini çıkarmadan katılırken aklına gelen şeyle gözlerini basket sahasını çevreleyen çitlerin ardında durak piknik masalarına çevirdi. Gözleri tek bir kişiyi arıyordu fakat üstündeki takım arkadaşları yüzünden doğru dürüst göremediği için bir türlü bulamıyordu. En sonunda arkadaşları kutlamasını bitirip üstünden teker teker kalkıp banklarda duran çantalarına yöneldiğinde o da ayağa kalktı ve masalara daha dikkatli baktı.

En sonunda gözleri aradığı bedenle buluştuğu anda yüzünde nedenini bilmediği bir gülümseme oluştu. Kendisi kadar yapılı olmasa da hafif kaslı olduğu belli olan fakat her türlü kibar ve nazik olan oğlan yine piknik masası tarzı olan masların birine oturmuş kitap okuyordu. Başucunda açılmamış bir su vardı ve Jungkook o su şişesini her gördüğünde anlamlandıramadığı bir mutluluğa kapılıyordu. Çocuğun adını dahi bilmiyordu bazen alnına döktüğü ama bazen özene bözene yaptığı saçları, parlak bakışları, nereden baksanız kibar olan hareketleri ile tamamen tanıyordu çocuğu ama ismini sorsanız söyleyemezdi.

Onunla olan ilk etkileşimi aylar önce yine arkadaşları ile basket oynadığı bir hafta sonunda suyunu getirmeyi unuttuğu için yaşanmıştı. Susuzluktan ölecek gibiydi ve yakınlarda market yoktu fazlaca yürümesi gerekiyordu bir şişe su içebilmek için. O gün genelde olduğu gibi bunun için fazlası ile yorgundu. İşte tam da arkadaşlarından su dilenirken gerçekleşti her şey. Bomboş olan alanda sadece o vardı yine kitap okuyordu ve başucunda da açılmamış bir şişe su duruyordu aynı şu anda olduğu gibi. Uzun soluklu oturmaya geldiği belliydi. Arkadaşlarına sadece blöf yapmak istemişti. 'sizden medet umacağıma şurada kitap okuyan çocuktan umarım daha iyi.' diyerek denemişti şansını. Arkadaşları ise çocuğun sessiz görünümüne aldanıp vermeyeceğine emin bir şekilde Jungkook'a gidebileceğini söylemişlerdi. Ki Jungkook da her ne kadar okulda fazlası ile popüler de olsa kesinlikle insan ilişkilerinde berbat bir insandı.

Ama söylemişti bir kere blöfünü yutmadıkları için arkadaşlarına ve daha çok şansına lanet okurken yavaş ve çekingen hareketler ile çocuğa yaklaşmıştı. Arkadaşlarının onun arkasından kıkırdamaları durumunu pek kolaylaştırmasa da ve ne kadar gerilse de sonunda çocuğun yanına ulaşabilmişti. Fakat çocuk okuduğu kitaba o kadar dalmıştı ki Jungkook'un başında dikildiğini fark etmemişti bile.

Stay AliveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin