9

962 164 60
                                    

❝I will leave you notes
Under your door
Under the singing moon
Near the place where your feet pass
Hidden in the holes of wintertime
And when you're alone for a moment...
Kiss me,
Whenever you want.❞

2008, Jeongguk.

"Kötü hissediyorum, Soyeon."

Üzgün gözlerimi en yakın arkadaşıma çıkardığımda onun da bana hüzünlü gözlerle baktığını gördüm. Eli, yemek masasının üzerinden uzanıp elimi buldu ve güven verircesine sıktı.

Birkaç teneffüs öncesinde Taehyung'un Tzuyu'yla ayrılışını izlemiştim, üstelik benim söylediğim bir yalan yüzünden. Tamam, bunu Tzuyu'ya söyleyen direkt ben değildim belki ama Soyeon sadece iki haftamız kaldığı için daha etkili bir şeyler yapmamız gerektiğini söyleyince Taehyung'la ilgili, Tzuyu'nun hiç hoşuna gitmeyen bir yalan uydurup kulaktan kulağa dolaşmasını sağlamıştık. Dün çıkan dedikodu, bugün Tzuyu'nun kulağına gitmişti ve ikili, bahçede herkesin izlediği bir kavgaya tutuşmuştu. Ben ve Soyeon da uzaktan izleyenlerdendik. Ne konuştuklarını duyamıyordum ama Taehyung'un önce şok olan, ardından üzülen ve en sonunda sinirlenen ifadesi çok kötü hissetmeme sebep olmuştu. Panikle kendini Tzuyu'ya açıklamaya çalışması, konuştukça havada hareket eden elleri, gözlerindeki o ifade... Tzuyu'yu sevdiği ve ilişkilerini kurtarmaya çalıştığı çok belliydi, üstelik bir iftiraya uğramıştı ve kavgaları uzadıkça Tzuyu'nun ona inanmaması onu sinirlendirmiş olacak ki kızın onun yüzüne attığı tokat sonrası bir süre başı eğik beklemiş, ardından onda gördüğüm en korkutucu ifadeyle kimseyi umursamadan okul binasına girmişti.

Bitmişti. Ayrılmışlardı.

Öyleyse kalbim neden böylesine ağrıyordu?

Belki de Taehyung'u onunla görmeye-hayır, onunla mutlu görmeye alışmıştım ve şimdi üzüntüsüne sebep olmuş olmak bana kötü hissettiriyordu. Bu yaptığımızın doğru olmadığını biliyordum, Soyeon da biliyordu ancak iki haftadır Taehyung'un dikkatini çekmeye, onunla flörtleşmeye çalışıyordum ve sevgilisinin varlığı her şeyi mahvediyordu. Tzuyu, aramızdaki en büyük engeldi ve Soyeon onları ayırmalıyız dediğinde buna karşı çıkamamıştım işte.

"Hissetme." dedi Soyeon neredeyse fısıldayarak. "Tzuyu Taehyung'suz yapabilir ama sen yapamazsın." Ne demek istediğini anlamıştım. Bu bir mecaz falan değildi. Gerçekten de Tzuyu en fazla birkaç ay aşk acısı çekerdi ama ben Taehyung'suz ölürdüm. Çünkü onu unutmayacaktım. Anemonlardan kurtulmayacaktım.

"Gençlik aşkı demekmiş." dediğinde dokunmadığım yemeğimden gözlerimi kaldırıp Soyeon'a baktım. "Ne?"

"Anemonlar. Genç aşk, gençlik aşkı demekmiş."

Her şeye rağmen burukça gülümsedim. Ciğerlerimi saran çiçekler, tam da aşkıma göre seçilmişlerdi. Sanki bana bu hastalığı veren Tanrı, onları özenle yerleştirmişti. Taehyung, benim ilk ve son aşkım. Karşılık vermezse gerçekten de gençlik aşkım olarak kalacaktı çünkü ben hiç büyümeyecektim.

On beş yaşında kalacaktım hep.

İç çekip yemekhaneyi gözlerimle taradım. Bu öğlen arası Taehyung'un yanına gidecek ve ona okuldan sonra bir şeyler yapmayı teklif edecektim. Tzuyu'yla ayrılığı yüzünden kendini kötü hissediyor olmalıydı ancak ben yarasını yavaş yavaş saracak, iyileştirecek ve kendime aşık edecektim onu. Belki çok sonraları bu ayıbımı ona itiraf ederdim ancak şimdilik önemli olan bu değildi. Önemli olan Taehyung'un şu iki hafta içinde bana bir şeyler hissetmesiydi yoksa ailemi ameliyat olmamaya asla ikna edemezdim. Hoş, ikna olmazlarsa da alamayacaklardı çiçekleri. Gerekirse evden kaçar, ölümü sokaklarda karşılardım. Bunu Soyeon da biliyordu, o ameliyatı olmamak için şehrin öbür ucuna bile giderdim.

bleeding for youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin