İkki

75 14 6
                                    


Onun tam görüş açısına geçmiştim ve sanırım o da bu değişikliği farketmişti. Farkettiği şeyin ben olmasını isterdim ama o kadar hayalperest olmadığımı söylemiştim size. Yani büyük ihtimalle; beni ben olarak değil, günlerdir istasyonun diğer tarafında oturup bir şeyler çizen çocuk olarak biliyor ve ilk defa bu tarafta çizim yapıyor oluşumla mekandaki farklılığı hissediyordur diye düşünüyordum.

Bu soğuk ve rutubetli istasyonda onun için vakit geçirdiğimi bildiğini hiç sanmıyordum. Zaten bilse büyük ihtimalle benim sapık falan olduğumu düşünürdü ki bunları düşünmesi için bile önce homofobik olmaması gerekiyordu.

Eun'un güzel yüz hatlarını çizmekten zevk almıştım açıkcası, ama rahatsız eden bir şey vardı. Az hareket etmesini söylemiştim ama bu biraz fazlaydı sanki. Yüzünün doğal güzelliğinin aksine üstümden bir türlü çekmediği bakışlarında ve duruşunda bir yapaylık vardı.

Tanrım beni etkileme çalışıyor!

Farkettiğim şeyle yüzümü buruşturmuştum istemsizce; Eun ise tam bu sırada büyük ihtimalle seksi olduğunu düşündüğü bir bakış atmıştı bana

Ah hayır göz mü kırptı o!

Tam anlamıyla ürpermiştim. Hani tüyleri diken diken olmak diye bir tabir var ya... işte ondan.

Biraz Eun'un tavırlarına şaşırmaktan, biraz da bu yakın mesafeden çok belli edeceğimi düşündüğüm için rahat rahat izleyemiyordum heybetli müzisyenimi. Tek emin olduğum şey, sürmeli gözleri beni bulmasa da varlığımın farkındaydı.

Ama çok enteresan bir şey olmuştu, imkansız ama sanki Eun ile beni izliyormuş gibi; ben Eun'un bana göz kırpışına inanamaz gözlerle bakarken, bir elinde saksafonu diğer elindeki şişeden su içen müzisyenim su boğazında kalmış gibi öksürmeye başlamıştı.
Yani çok iyi denk gelmişti çünkü o anda ben su içiyor olsaydım büyük ihtimalle ya püskürtürdüm yada öksürük krizine girerdim hatta ikisi birden de olabilir.

Şaşkın gözlerle ona döndüğümde ikinci kez buluşmuştu gözlerimiz, maskeden dolayı emin olamıyordum ama sanki gülümsüyor hatta sırıtıyor gibiydi. Hadi ama Gguk hayal kurma!

Ben utanarak çizimime dönerken onun da eğilip şişeyi yere koyduğunu anlamıştım az ötemde olan hareketlerinden ve biraz sonra tekrar çalmaya başladığı saksafonuyla.

Bir kaç ekleme düzeltme ve son olarak da imzam olan 'üç minik leke'yi de sayfaya yerleştirdiğimde oturduğum yerde geri yaslanıp kemiklerimden ses gelecek kadar gerinmiştim.

Eun çizmeyi bitirdiğimi anladığı gibi hızla yanıma gelmişti heyecanlı heyacanlı konuşarak
"bitti mi bakayım?"

Sayfayı defterden ayırıp uzattığımda hızla elimden alıp incelemeye başlamış ancak saniyeler içinde bakışları solmuş, istekli suratı memnuniyetsiz bir ifadeye bürünmüştü.

"Bu noktalar ne?"
"Onlar ben."
"İyi de benim benim yok ki... Ne gözümde, ne burnumda, ne de dudağımda... Hugo'nun cadısı gibi olmuşum."
"Cadı Sila'nın beni yoktu yalnız."
"..."

Bir kaç dakika ölüm sessizliği olduğunda müzisyenimin kıkırdadığını duyduğuma yemin edebilirim.

Eun hala elinde saygısızca tutup neredeyse evirip çevirdiği sayfaya bakarken kendimi açıklama gereği duymuştum.

"O benler benim imzam Eun..."
"Çok saçma... numaranı falan yazsaydın bari..."

Sanırım sabrımın sonuna gelmiştim, kendimi sanatçı olarak adlandıracak kadar kibirli değildim ama yine de kendimi yada yaptığım işi açıklamaya çalışmak çok saçma ve küçük düşürücüydü.

Pied Piper -TaeKook MinificHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin