Çay

158 7 8
                                    

Dayanamadım diyebilmek bu olsak gerek. Bu bölümle kısa bir kaçamak yapalım dedim. Hatalarımı mazur görün. Bir dahaki sefere hoşça kalın.

"Bach& erbarme dich- karajan "kathleen ferrier"

Çayın bile derdi var dedi adam. Kimbilir hangi kahvehanelerde sabahlamıştı da bilmişti acıyan çayın tadını. Besbelli kovulmuştu o da bu doğrulardan. Doğru doğru diye inledikçe yalancılar kapamıştı gözünü. Ata biner gibi giydirmişlerdi doğruyu: yanlış gösterir gibi, acı çektirir gibi... Uzun soluklu doğan güneşin sabahından çekinirdi belkide adam. Bu yüzden sabahlardı o köşelerde... İçliğine sığdırmaya çalıştığı cümleleri, ancak orda susturabilirdi belli bir süre.
Çünkü herkes tasasızdı. Ellerine demir yumruklar, bakır kalaslar geçmezdi daim.
Ve dertler içlerinde susardı onların. Demlenmiş çaya hasret bir iki huzur-u bahtiyar ararlar ve sigara tütününden bile beter katranı bir yudumda dikme arzusunda bulunurlardı. Birgün yine , o soğuk kış gecesinde, dertli görmüştüm. Neyin var diye sorarken farketmiştim ki; aslında hep içiyle savaşırdı pala bıyıklı yüreği. Elinde tesbihi, dudağında yeminlisi, gözlerinde sevdası ,çayında şekeri ile hasretini atardı delikanlı. Ve: bitmek bilmeyen acısı...
Bir insan diğerini nasıl olurdu da bu kadar sevebilirdi diye soruyordu insan kendi kendine.
Şaşırıyordu,çünkü:
Hem kudretli, hem hüzünlü, hemde derindi bu mevzu.
Cennetlik memleketin içinde cehennemi yaşıyan bir aşıktı oysa.
Sadece ulaşamadığı gözyaşları vardı mangal yüreklinin.
Ve anlatmıştı bana o gün derdini.
Sevdalısı gözlerinin önünde ölmüştü zavallının.
Ellerinin arasından kayıp gitmişti.
"Narin elleri ellerime değince bile ruhum alevlenirdi benim, Şimdiyse ne tutacak elleri ne sevilecek kalbi ne de bakılacak gözleri kaldı hayatından" dedi çayı acılı içen adam.
Sevdalısının öldüğünü işte o zaman anlamıştım.
Anlamıştım da:
Yüreğinden akan yaşları nası olurdu?
Onu asla anlayamayacaktım.
Yine de bıraktım kendi haline.
İçi dökülünce toplamaktan korkmasın diye.
Ve yine öyle yatsı bir akşamda öğrenmiştim öldüğünü.
Şimdi daha iyi anlıyordum çok sevmekten ölmeyi.
Ve daha iyi anlıyordum o gün sevilmeyi.
Çünkü bir defa sevmek bin defa ölmekmiş.
Hemde öyle bir ölmekmiş ki!
O,ölüm bedeni bile yıkabilirmiş...

Penceremden Şiir NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin