"Her şey yoluna girecek."
Diye kendi kendime mırıldandım. Otobüsün camından dışarıyı seyrederek kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kalacak bir yer bulacağım, yeni bir işe başlayacağım ve yeni insanlarla tanışacağım, bunda endişelenecek bir şey yok.
Kendimi sakinleştirmeye çalışırken en çok sevdiğim iki kişiden, annem ve kız arkadaşım jieun'dan herhangi bir mesaj bildirimi olup olmadığını kontrol etmek için hızlıca cebimden telefonumu çıkardım.
Ne yazık ki ikisinden de hiç mesaj yoktu, kendi kendime düşünürken iç çekiyorum,
'Belki meşgullerdir. Onları daha sonra ararım.'
Seul'e ilk gidişim olduğu için oldukça gergin hissediyordum. Kulaklıklarımı takıp sakinleştirmek adına rastgele bir müzik açarak kafamı otobüsün camına yaslayıp gözlerimi yorgunca kapadım ve düşünmeye başladım. Seul'e taşınmamın nedeni, üniversitede son sınıflardan biri olan Shin Jae-Ho'nun yeni bir şirket kurması ve beni arayıp stajyer olarak işe başlayabileceğimi teklif etmesiydi.
İlk başta inanamadım ama ona karşı oldukça müteşekkirdim. Çünkü birkaç aydır iş aramakta zorlanıyordum. Sadece bu da değil, sonunda seul'de çalışan jieun ile buluşabilecektim.
Seul'e varır varmaz yaptığım ilk şey daire aramak oldu. Seul'deki üç farklı yerden her odaya bakmaya gittiğimde yüksek kira fiyatları beni şaşırtmadı odalar konforlu, ferah ve güzel bir şekilde dekore edilmişti.
Ne bekliyordum ki? Tabii ki fiyat yükselecekti ve banka hesabımda sadece 500 nakit para kaldığını bilerek aylık kirayı ödeyemeyeceğimi biliyorum.
Üçüncü daireyide reddettikten sonra, aynı fiyatlarda olan daha fazla daire listesinde gezindikçe yorulmaya ve umudumu kaybetmeye başladım.
Aniden o anda gözüm, Seul'den bir saat kadar uzaktaki bir şehirde 'Cennet Apartmanı' adlı bir apartmanda goshiwon adında ucuz bir kiralık oda ilanına takıldı. Daha fazla zaman kaybetmeden hızlıca bir trene binip cennet apartmanına doğru yola koyuldum. Hayatımı sonsuza dek değiştireceğini bilmeden...
Daireyle ilgili ilk izlenimimi anlatmak için sadece dört kelime söylememi isteseydiniz, cevabım kısa ve basit olacak,
Bu ne amına koyayım.
Cennet apartmanı, daha önce ziyaret ettiğim tüm apartmanlardan çok daha farklı bir apartman olduğu ortaya çıktı. Apartmanların tamamen aydınlandığı ve temiz olduğu yerde, Cennet binası pis, karanlık, küflü ve kirliydi.
Merak etmeye başladım, buranın gerçekten korkunç olduğunu düşününce burada kalan var mı, yani muhtemelen hayatımda gördüğüm en kötü daire, abartmıyorum.
"Ah, az önce arayan çocuk sen misin?" yaşlı bir hanımefendi karşıladı beni, sanırım binanın sahibiydi.
"Evet benim. Kira listenizi gördüm, hâlâ boş bir oda müsait mi?"
"Evet!"
"Ayda 190 değil mi?"
"Evet tabii. Gel beni takip et! Sana odayı göstereyim"
"Tamam..." dedim ve beni 302 numaralı odaya getirdi.
Anahtarları çıkarıp kapının kilidini açtı, odanın durumunu görünce küçük bir şok geçirdim. Tek kişilik bir yatak, küçük bir pencere ve üzerine eşyalarımı koyabileceğim bir çalışma masası var, ama oda o kadar küçük ki sanırım odaya sadece iki kişi sığabiliyor ve oda hiç temizlenmemiş gibi görünüyordu. odanın her yerinde uzun süreden beri toz olduğu belliydi.
"Güzel değil mi? Seul'de bu kadarının olduğu bir oda bulamazsın" dedi kadın bana gülümserken.
Ondan sonra bana tüm apartmanı gezdirdi param kısıtlı olsa da kendimi bu seviyeye düşürmemem gerektiğine karar verdim. Banyo ve ortak duşlar kesinlikle iğrenç ve dağınıktı. Kirli görünen ve yıllardır sabun görmemiş mutfakta cabasıydı.
Burada yaşama teklifini reddetmeye ve kalacak başka bir yer bulmaya karar verdim. Bu daire hakkında içimde garip bir his vardı. Ev sahibi bana bir şey söyleyemeden oradan ayrıldım ve apartmandan çıkar çıkmaz, tam o anda bavulumun tekerleklerinden biri kırıldı ve tepeden aşağı yuvarlandı.
"Siktir..." dedim ve sesli bir şekilde iç çektim. Param olmadığı için gerçekten başka seçeneğim yoktu ve parasını ödeyebileceğim tek yer burasıydı. Enerjim bitiyor ve gerçekten kalacak bir yere ihtiyacım var. Geç olduğu için ve benim de enerjim bittiği için hızla Cennet Apartmanına geri döndüm.
Oda anahtarlarını bana tutarken, "İşte anahtarlarınız! Kaybetmeyin" dedi.
"Teşekkürler. Bu arada, odamda yaşayan önceki sahibine ne oldu?"
"Ah merak etmeyin önceki sahibi intihar etti"
"Ne?"
"Neden korktun?"
"Hayır- boşver ben odama gidip uyuyacağım. Yorgunum." 312 numaralı odadan çıkan birine yanlışlıkla çarptığımı fark etmeden odama doğru yürüdüm.
"Aish! nereye gittiğine dikkat et" dedi adam, uzaklaşmadan önce. Muhtemelen 40'lı yaşlarındadır. Çok ürkütücü ve haydut gibi görünüyordu.
"Aigo, bu adam her zaman sorun çıkarıyor. Merak etme yakında gidecek."
********************************
Bilmeyenler için:
Jagiya korece tatlım, bebeğim, balım, sevgilim gibi anlamlara gelir~ İlişkide çiftler arasında birbirlerine hitap etmek için kullanılır, genellikle genç çiftler tarafından kullanılır.<333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stranger From Hell
Mystery / Thriller"Neden bana jagiya diyorsun, ha? Yoksa bana aşık falan mısın!?" Parmağımı ona doğrultarak bağırdım. Herkes sessizdi ve şok olmuştu, Moon-Joo tam karşımda dururken kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Derin bir nefes alarak, "O dudaklarını öpmeyi ne k...