7

406 45 83
                                    

Günler hatta belki haftalar geçti.

Çocuklara zaman vermek bir işe yaramıyordu.

Dazai ve Akutagawa'nın arası daha da kötüydü. Her saniye kavga ediyorlardı ve bu kavgaların arasında kalan Chuuya ve Atsushi'ydi.

Dazai çok yorulmuştu. Bir noktayı kaçırıyordu ama hangi noktayı atlattığını fark etmiyordu.

Çocuklar yorgunlukla eve geldiler.

Okul ve ev arasında bir fark kalmayınca dinlenmek için çok az zamanları vardı ikilinin.

Öğretmenleri yarışmalara sokmak için kırk takla atıyorlardı ama onlar bunu kabul etmiyordu. Zaten en başından beri istemiyorlardı. Sınav ya da sorumluluk bahaneydi. Dazai ve Chuuya hocalar artık çocukları rahat bıraksınlar diye akıllarına gelen en etkili yalanı söylemişlerdi.

Akutagawa matematikte iyiydi evet ama bu matematiği sevdiği anlamına gelmezdi. Eğer bu yarışma edebiyat hakkında olsaydı düşünmeden katılırdı ama değildi. Onun için matematik sadece zorunda olduğu için yaptığı bir uğraştı ve daha fazlası da olamazdı.

Atsushi ise sporla uğraşmayı seviyor…fakat hocasını değil. Atsushi seçmeleri geçen birkaç çocuktan biriydi. O kadar iyiydi ki hocanın gözdesiydi. Zaten onu seçmelere sokanda gene hocasıydı. İlk başta her şey çok iyiydi. Ta ki ilk antrenman olana kadar. Hocaları bu işe çok fazla önem verdiğinden dolayı çocukların üstüne fazla gidiyordu. En küçük hatalarında onları azarlıyor hatta cezalar veriyordu. En sonunda Atsuhi daha fazla dayanamayıp ayrılmıştı. Gene de hocası hala peşindeydi.

Hocalarının sorularından saklandıkları başka bir günü daha sonlandırmışlardı. Kaçacak yerleri yoktu.

Atsushi çantasını yere atıp koltuğa yığıldığında abisi onu uyardı.

"Ellerini yıka."

"Hai hai."

Yorgunlukla yüzünü gömdüğü koltuktan, nefessizlik yüzünden kafasını çektiğinde masanın üstündeki notla karşılaştı.

Yavaşça doğrularak notu aldı. Nota göz attıktan sonra tuvaletteki abisine seslendi.
"Ryuu-ni-chan! Babamlar geç geleceklermiş. Yemek ve uyumak için onları beklemememiz gerektiğini yazmışlar." Akutagawa yüzünü buruşturarak tuvaletten çıktı. Açık bir şekilde onların bu iş sevdası oğlanın midesini bulandırıyordu. "Acaba bu sefer kimi vuracak o canavarlar?" Odasına çıkıp kapıyı sertçe kapattığında Atsushi sinirden dolayı hiç düşünmeden abisinin odasına daldı. Atsushi yaptığına şaşırmıştı fakat pişman değildi. Akutagawa ise daha da şaşkındı çünkü beklemediği birinden beklemediği bir tepki yemişti. "Tamam pek iyi bir meslek yapmadıklarını kabul ediyorum ama onlar bizim babalarımız! Canavar denmeyi hak etmiyorlar…" Sesi sonlara doğru kısılırken abisinin kaşları çatılmıştı. "Kızgın olmak mı?" Sinirli bir kahkaha attı. "Kızgın demek hafif kalır." Çantasından aldığı birkaç kitabı kitaplığa yerleştirdi. "Neden onlara hala sinirli olduğunu anlayamıyorum." Siyahlı bir süre sustu. Beyazlı yanlış bir şey mi dedim düşüncesiyle ağzını aralarken abisi onu kesti.

"Ryuu-ni-cha-"

"Anlayamazsın tabi ki."

Sesi sakindi.

"Ha?"

Siyahlı devam etti.

"Beni anlayabilmen için anne ve babanın gözlerinin önünde can vermesi gerek. Daha sonra da ailenden kalan tek kişiyle aileni öldüren şerefsizlerin yaşadığı mahallede yaşaman ve ailenin son üyesini de hastalık yüzünden kollarında kaybetmen gerek!" Sinirden nefes nefese kalmıştı. Günlerdir o kadar doluydu ki kardeşi bu konuyu açınca patlamıştı.

Atsushi sadece sustu ve dolu gözlerle kendisine bakan abisine baktı. Abisinin tüm bunları içinde tuttuğunu bilmek onu üzmüştü. Yavaşça yanına yaklaşıp oğlana sarıldığında şefkatli bir sesle fısıldadı. "Özür dilerim." Siyahlı yutkunurken beyazlı, kardeşinin göz yaşlarını sildi. "Neden daha önce söylemedin?" Akutagawa yorgunlukla derin bir nefes aldı. "Aklıma geldikçe zihnim çok yoruluyor. Dile getirmek benim zordu."

Şimdi fark etti Akutagawa.

İkisi de birbirlerinin geçmişlerini bilmiyorlar. Babaları daha önceki olayları tabi ki biliyordu ama hiç geçmiş faslı açılmamıştı. Atsushi ile ilgili bildiği tek şey koşarken kendilerinden korkup düşmesi ve bileğini incitmesiydi ki bunu zaten gördüğünden dolayı biliyordu. Neyden kaçıyordu ya da neyden korkuyordu bilmiyordu.

Hatırlıyordu da beyazlının güvenini kazanmak onlar için çok zor ve yoğun bir dönemdi. Kendisi de güvenememişti ilk başta. Babaları o zaman onun için bir yabancıydı ve endişelenmiyor değildi. Ancak bu endişesi kısa sürmüştü. Onun için uzun olan kardeşinin ölümünü atlatmaktı.

Rüyasını asla terk etmeyen cesetler oğlanın uykudan korkmasının en temel sebebiydi. Dazai ve Chuuya oğlanı biraz daha rahatlatabilmek adına hep yanında kalmışlardı. Bazen o uyuyana kadar yanında beklemiş, bazen de onunla uyuyarak varlıklarını hep hissettirmişlerdi.

Bu destekleri oğlanın yemek sorununda da devam etmişti. Masada her zaman 3 tabak vardı. Küçük bir çocuğun sevebileceği sıcak ve taze yemekler. Eğer Akutagawa yemiyorsa sorun değil çünkü kalan yemekler her zaman sokaktaki aç hayvanlara giderdi. Onu yemek yemeye zorlamak bir işe yaramazdı bunun farkındalardı. Bu yüzden asla laf etmemişlerdi yemesi için. Yemek saatleri dışında acıkma ihtimaline karşı ise etrafta her zaman atıştırmalık bir şeyler olurdu.

İlk konuştuğunda evde bir panayır vardı. Dazai ve Chuuya sanki yeni bir element varmış gibi seviniyorlardı. İki yetişkin için konuşmayan bir çocuğu eğlendirmek bir hayli zordu. Onu konuşmaya zorlamazlardı. Bu akıllarından bile geçmezdi. Evdeki sohbetler siyahlının cevap vermesine gerek olmayan ama onun canını sıkmayacak biçimdeydi. Aynı şekilde birlikte televizyon izlemek veya kitap okumak gibi çeşitli aktiviteleri asla aralarından eksik olmazdı.

Hafiften gülümsedi siyahlı ama hızla soldu. Aklına yerde yatan ceset gelmişti. Babalarının öldürdüğü kişi. O soğuk ve cansız bakışlar direk onunkilere sabitlenmişti. Bu yüzden çok net hatırlıyordu parıltıları sönmüş kestane rengi gözleri. Unutabileceğinden de şüpheliydi.

Ani duygu değişimi ile devam etti lafına. "Silahlardan da silah kullananlardan da nefret ederim." Atsushi oğlanın gülümsemesini yakalamıştı ama oldukça kısa sürdüğünden bu konu hakkında yorum yapmayı pas geçti. "Anlıyorum..." Kısa bir sessizlik. Beyazlının aklına gelen fikirle tekrardan canlanmıştı altın kaplı menekşe gözler. “Peki babamlardan birkaç gün uzak durmak sana iyi gelir mi? Düşüncelerini toplaman için yani.” Akutagawa tam olarak neden bahsettiğini anlamasa da kardeşini onayladı. Açıkçası birkaç gün uzak kalmak onun için gerçekten iyi olurdu. “Aklında ne var?” Atsushi sinsice gülümsedi. “Sen onu bana bırak. Ayrıca iyice dinlen!” Sekerek odadan ayrıldığında siyahlı hafif bir kıkırtı yaydı. Kardeşinin aklında ne var bilmiyordu ama oldukça heyecanlı olduğu kesindi. Bu heyecanla parıldayan gözler bir başkasında daha vardı.

Gin…

Her zaman enerjik ve sevecendi. Yüzünden gülümseme asla düşmezdi.

Tıpkı Atsushi’ninki gibi.

İç çekti.

Açıkçası bir kardeşini daha kaybetmek istemiyordu siyahlı. Bu yüzden ne olursa olsun Atsushi’yi koruyacağına kendine söz
verdi.

Onu koruması gerektiği kişiler babaları olsa bile.

Evet çoook uzun zaman oldu kusura bakmayın gerçekten elimde olmayan sebeplerim vardı. Ayrıca wattpad tüm yazımın içinden geçtiğinden dolayı tekrar yazmam gerekti. Bu yüzden her kitabıma aynı anda yb atamam. Yazdıklarımı düzeltmek zorunda olduğumdan düzeltir düzeltmez atıcam.

Ayrıca kısa olduğu için üzgünüm. Dediğim gibi baştan yazmak tam bir işkence ama diğer bölümün daha uzun olacağına garanti veririm.

Ayrıca Kenji'yi de olaylara ekliyorum. Tabi onunla birlikte Tanizaki ve Naomi'yi de. Belki başka karakterde eklerim ama bilemedim.

Neyse çok konuştum. Bu zamana kadar beklediğiniz için çok teşekkür ederim sizi seviyorum 💜💛

Çocuklar Duymasın // SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin