7.Bölüm

133 10 12
                                    

Kaçamayacağım , şeyler vardı. Ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım ne kadar üzerini karalarsam karalayayım kaçamayacağım şeyler vardı.

Göğsümün üzerinde duran korkudan saklanamazdım mesela. Geçmişimden kaçamazdım. İstenmeyen evlat oluşumdan , kundakta geldiğim yetimhanenin tenime sinen kokusundan kurtulamazdım. Derimi yüzselerde çıkartamazlardı yetimhane kokusunu üzerimden. Geçmişimi silemezdim.

Kim olmak istiyorsam o olabilirdim. Bir şansım vardı. Yeni bir başlangıç yada her ne deniyorsa. Tek derdim matematikten kalmam olabilirdi. Elimdeki telefonu nasıl kullanacağımı tam olarak çözemesemde neden en son modeli değil diye sızlanabilirdim. Yüzümde sivilce çıkmış diyip bir sürü makyaj malzemesi alıp onu saklamam gerektiğini söyleyebilirdim. Oysa ben zaten yaşadığım süre boyunca sakladım.

Acı çekmeme izin vermedikleri için acımı verenlerden acımı sakladım. Kollarımdaki morlukları , 300 gram bile etmeyecek kestaneli pasta için duyduğum mutluluğu sakladım. Yine içimde ukte duyacağım bir şeyi saklamak istemezken geçmişimi saklamak için yalvaracağım adam karşıma geçmiş sanki cehennemden çıkmamışım gibi cehenneme geldiğimi söylüyor.

Ben hiç cehennemi geride bırakamadım ki bayım. Ben hep kavruldum. Ama geleceğime el koymayın. O zaman yaşamış saymam kendimi.

Oğuzhan geriye doğru bir kaç adım atıp yukarı doğru kıvrılan dudaklarını düz bir çizgi haline getirdi. Topuklarının üzerinde arkasındaki okul binasına dönüp yanımdan ayrıldı. Hemen arkasından Mert yanıma geldi.
"Oğuzhan Togra"
Kafamı çoktan uzaklaşmış olan Oğuzhandan çekip Mert'e döndüm. Sonra devam etti.
"Onun hakkında bilmen gereken iki şey" kısa bir nefes
"Bir uyuşturucu , iki ise sakın ona arkanı dönme"

Ne kast ettiğini anlıyamadığımdan belki de Oğuzhan'ın biraz önce dolaylı yoldan 'ben belayım' diye bağırdığından suratına bi süre daha bakmaya devam ettim.

**

İlk dersin bitiş zili çalınca hoca sınıftan yavaş adımlarla çıktı. Yeni gelen öğrenci oluşum pek kimsenin ilgisini çekmemişti , ki bu işime gelir. Oğuzhan adımı ne kadar az duyarsa beni unutması o kadar hızlı olurdu. Mert omzumu heycanla dürtüp arka çaprazımda oturan kızı gösterdi. Turuncu saçlıydı. Boynunda birsürü ip kolye vardı. Elini uzatıp gülümsedi.

"Eylül, doğal turuncu" uzattığı eli tutup gülümsedim.
"İdil. yapay sarı"

Tanışma sırasında saçlarının doğal olup olmadığını çok soruyor olmalılar ki adından hemen sonra saçlarının doğal olduğunu söylüyordu. Onunda benim gibi çilleri vardı sadece ten rengi benimkinden açık olduğu için çok fazla belli oluyorlardı. Hatta ten rengi o kadar açıktı ki damarları belli oluyordu. Bi süre ikimizde ne söyleyeceğimizi bilemeyince Mert yanımda oturmayı bırakıp ayağa kalkmam için elini uzattı. Ayağa kalkıp yanına geçtim.

"Okulu gezdireceğim"
Mete bizimle aynı sınıfta olmayınca beni okula alıştırma ve arkadaş edindirme görevi ona düşmüştü istiyor muydu emin değilim ama görevini yerine getirmeye çalışıyordu. Eylülle vedalaştıktan sonra koridora çıktık.

Koridorda üç tane merdiven vardı. İki tanesi koridor sonlarında bir tanesi de koridorun ortasında ana merdiven olarak ayırmışlardı. Ana merdiveni es geçip sağımızda kalan merdivenlere doğru ilerledik.
Ordaydı. Duvara sırtını vermiş yanındaki iki arkadaşıyla konuşuyordu. Saçları sabah gördüğümden daha karmaşıktı. Sırtındaki ceketini çıkarmış ayrıca okul ceketinide giymemişti. Duraksadım. Mert'e geri dönelim demek için dürtüyordum ki göz göze geldik.

Gülümseyen yüzü ifadesizleşti. Bütün beyin fonksiyonlarım durdu. Ağzım hafif açıldı. Korkuyordum. Togra'dan, ceza odasından, karanlıktan, soğuktan hep korktum. Hayatımın her zamanında korkacak bir şeylerim olmuştu. Bende kaçtım. Sevgi gördüğüm, ilk defa beni kabullenen o kollara sığındım, ama korku hissedilmeyi talep ediyor. Bu sefer başka bir surette. Bugüne kadar korktuğum hiçbir şeye benzemiyor çünkü bu yaptıklarımı değil yapabileceklerimi elimden alacak. Dudağımın içini ısırdım. Kaçamıyordum. Yutkunamıyordum. Farelerim , beynimin içinde birbirlerine çarpa çarpa kaçmaya çalışıyorlardı. Bir çift göz. Göğüs kafesimi zorlayan kalbime aldırış etmemem mümkün değildi. Nefret saçan gözlerini üzerime kilitlemişti. 'Sakın ona arkanı dönme'. Gözlerini benden çektiğinde bile hala üzerimde olduğunu hissediyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şah MatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin