En Güzel Hikayem

21 4 0
                                    


"Aşk; akıl kapısının anahtarlarının kaybedildiği kalbe mühürlenip, sökülüp atılması imkansız bir kilittir."

Bir cümlenin her harfinde birini aradınız mı hiç?

Ben arıyorum. Son işaretlediğim, gözlerine bakarak çizdiğim cümle. Parmaklarımı üzerinde gezdirdiğim her harfte onu hissetmeyi umuyorum. Kalbimde bu kadar kısa süre yer edinmeyi başaran adamı arıyorum.

Açık olan kitabı iki avucumun arasında kapatıp masaya koydum. Üzerimdeki geniş hırkanın kollarını çekip ısınmak için iyice dolanandım. Ağır adımlarla pencere kenarında ilerleyip başımı dışarıdaki soğuktan buğulaşan cama yasladım. Elimle buğulu cama küçük bir kalp çizip tebessüm ettim. Buğulu kısmı temizleyen kalbin kenarlarını sokak lambasından yansıyan ışık dolduruyordu. Kalbin bir kenarına 'K' diğer kenarına 'B' yazmıştım. İkimizin baş harflerini. Çocukça yaptığım şey hoşuma gitse de baş harfini bile görmek gözlerimin dolmasına yetmişti. İlk tanıştığımız zaman, adını öğrendiğim...beraber günlerce kitap inceleyip okumamız. Küçük bir kitapçıda tanışmıştık zaten. En büyük ortak noktamız kitaplardı. O kitapçıdaki sohbetlerimizden sonra bir daha kopamadım bu genç adamdan. Her gün gelmesini beklerdim heyecanla. Yine bilmediğim bir sürü şey öğreneyim, onu göreyim diye. O neden her gün gelirdi bilmezdim ama hep beraber vakit geçirirdik. Ne zaman ki her zaman beklediğim gibi beklerken bir daha gelmeyeceğini fark ettiğim zamana kadar. Yine pencere kenarına oturmuş, her zamanki yerimize, bugün hangi kitabı konuşacağımızı düşünüyordum. Saatlerce bekledim...aradım, ulaşamadım. Kitapçı dakilere sordum. Sahibi, Ahmet amca çok severdi onu. 'Ben bilmem kızım, kaybolur arada öyle. Gelir tekrar merak etme.' demişti. Ama gelmemişti. İki ay olmuştu... O güzel gözlerini görmeyeli iki ay. Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim o zaman. 'İyi bir arkadaştı, 3 aydır güzel vakit geçirdik bitti.' diye düşünmüş kısa sürede unuturum demiştim. İşler düşündüğüm gibi gitmedi. Uzun süre yine gittim yerimize...Belki gelir diye. Acı vermeye başladı. Eve kapattım kendimi.

Kısa sürede birine bu kadar bağlanmış olmama inanamıyordum. İçimde anlam veremediğim çok büyük bir his vardı. Bazen patlayacak gibi hissediyordum.

'Kalbim, kafesinden çıkmak için çırpınan bir kuş gibi.'

Çırpınan kuşu serbest bırakırsam kanatları kırılır mıydı? Yoksa özgürlük ona iyi gelir farklı bir dünyaya mı süzülürdü? Beynimde aylardır dolanıp duran sorulardan yorulmuştum. Bir şey yapmak istiyordum. Onunla paylaşmak. Neden böyleyim diye sormak istiyordum. O bilirdi. O benim bilgi kutum. Ne sorsam biliyor. Belki bunu da bilirdi. İkimizin tanışmasını sağlayan ortak noktamız kitaplardı. Okumak ve yazmak. En iyi bildiğim yoldan gitmek istedim. İçimde çırpınan kuşu ona göndermek istiyordum.

Ertesi sabah, içimdeki tüm cesaretimle hazırlanmış mektup için özel bir kağıt bulmaya gitmiştim. Bizi buluşturan kafeye yakın bir yerdeydim. Dükkana girdiğimde burnuma dolan kağıt kokusunu iyice soludum. Renkli ve desenli kağıtların olduğu bölümü incelerken rafların arasına sıkışmış küçük bir deste gördüm. Elimi uzatıp sıkıştığı yerden aldığımda içimde bir şeyler hareketlendi. Hafif pembemsi kağıdın iki köşesinde minik çilekler vardı. Ellerimle sıkıca kağıt destesini tuttum, ücretini ödeyip dükkandan çıkana kadar. Gözlerim karşı kafeye büyük bir özlemle kitlendi. Her gün camın önündeki raflarda oyalanıp kapıdan girişini izlediğimi anımsadım. Kapıyı açışı bile heyecanlandırmaya yetiyordu beni.

Kaldırımın kenarına oturdum. Gözlerimi kapattım. Onu düşündüm. Geçirdiğimiz vakitleri. Belki de kuşu serbest bırakmanın en uygun yeri burasıdır diye düşündüm. Çantamda her zaman bulunan kalemi elime alıp kalbimi dinleyerek başladım satırları doldurmaya.


EN GÜZEL HİKAYEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin