Bölüm4- 8 saat önce

129 11 0
                                    

Multimedya : Savaş' ın motoru
******************************

Parçalanma sesi ile yerimden zıpladığımda elimden akan kanı gördüğümde, korktum. Bardağı okadar çok sıkmışım ki elimde parçalandı. Savaş yanıma gelip "çekil oradan" dedi. Geriye doğru adım atıp parçalanan camlardan ayrıldım. "Gel benimle" deyip beni arkasına takarak yukarıda bir odaya girdi. Ve odadan açılan kapıyla başka bir yere. Burası banyoydu, bana dönerek suyu açtı ve"koy elini altına biraz" dedi. Sonra ben elimi çeşmenin altına sokarken , o dışarı çıktı. Elimdeki kan gidince bende dışarı çıktım. Odada bakınmaya başladım. Sonra elinde tetirdiyot ve sargı beziyle geri döndü.elimi temizleyip sardı. Sonra toparlamıp giderken "uyumalısın... Dinlenmen gerek" dedi yatağı göstererek. Sonra odadan dışarı çıktı. Yatağa uzandım. Çok yorgundum. Aslında sadece bedenim değil, zihnimde hiç olmadığı kadar yorgundu. Düncelerimin arasında yatakta c nin şeklinde ağlayarak kendimi uykunun derin kollarına bıraktım.

Savaş' tan
Eline pansuman yaptıktan sonra uyuması gerektiğini söyleyip odadan çıktım. Yoksa yatağa gireceği yoktu. Merdivenlere geldiğimde birkaç basamak inip olduğum yere çöktüm.
Babam bunu nasıl yapmıştı. Tamam birsürü pislik adamın ölümünü görmüştüm ama bu adamın suçu yoktu. Bunu haketmemişti.

8saat önce:
Babam aradığında kantinde üzerime dökülen çayı temizliyordum. Telefonum çaldığında cebimden çıkartıp kulağıma götürdüm.
"Baba?"dediğimde
"hemen şirkete gel"
diyip telefonu yüzüme kapattı. Bizim çocuklara "hadi"deyip okuldan çıktım. Motora atlaayıp kendimizi şirketin önüne attık. Zemin kattakileri başımla selamlayıp çocukları orada bıraktım. Asansöre binip babamın odasının bulunduğu katın düğmesine basıp bekledim. Asansörden inip sekreterin masasının önünde geçerken sarışın, salak kız
"sizi bekliyor efendim".
Dedi ciyaklayan ve beynimi tırmalyan sesi ile o an düşündüm, babam bu kıza nasıl katlanıyordu?
Babamın odasının kapısına gelince boğazımı temizleyip, üzerimi düzelttim. Kapıyı çalıp içeriye girdim. Babam camaken duvarın önünde, arkasını dönüp, ellerini arkasında birleştirmiş beni bekliyordu.
"baba?"
diye seslendiğimde önüne dönmeden "sana çok dikkatli olmanı söylemiştim. "
Dedi soğuk-sakin sesi ile bu ses tonu her zaman ürkmeme sebep olurdu. Bu sesle karşımd hep bir yabacıyı anımsardım.
Ben babamın dediklerini anlamaya çalışırken önüne dönüp,
"ne dediğimi anladın mı?"
dedi korkutucu sesi ile. Ona kaşlarımı çatarak bakarken
"sana gümrükten sorunsuz geçmesi için emanet ettiğim mallar dan bahsediyorum"
dedi. Bu daha çok kaşlarımı çatmama sebep olurken,
"yeterince önlem aldım. Sorun olamaıştır."
dedim kesin ses tonumla. Bana tek kaşını kaldırarak bakınca
"büyük bir ihtimalle..."
Bana gözlerini kısarak
"ama öyle olmadı"
dedi. Tehtid eder şekilde. Sorun mu çıkmıştı? Neden bana haber vermemişlerdi? Büyük sorunsa eğer önce babamın haberi olmuştur. Bu kadar büyük ne sorun çıkmış olabilir ki? Baban bana daha fazla yaklaşıp
"1 saat önce düzgün takip etmediğin, başlarında durnadığın için malları az daha yakalatıyordun..."
dedi. Bu nasıl olurdu. Başlarına en güvendiğim adamaları koymuştum.
"Şimdi anladın mı neyden bahsettiğimi?"
dedi net sesle. Bir süre sonra beni kenara itip masasına ilerledi. Paketten bir sigara çıkartıp yaktı ve derin bir nefes çekip yavaşça dışarı üfledi. Koltuğunu göstererek "sana verdiğim görevi bile yerine getiremezsen sana bu koltuğu nasıl emanet ederim?"dedi sorgular sesiyle.
"Neyseki zararımız yok"
dediğinde azda olsa içim rahatlamıştı.
"Bir daha bunu yapma evlat."
bana yaklaşarak. O arada odaya dalarak giren Zafer amcayla konuşmamı kesildi. Babam kızarak
"kimse girmesi demiştim."
dedi Zafer amca babamı takmayarak "televizyonu açın"
dedi. Biz aval aval bakınırken o odada kumandayı bulup televizyonu açtı. Sunucu
"Bugün, İzmir'de yapılan bir operasyonla boşa çıkan çabalarla birlikte Murat soysal adlı baş komiser sol göğsüne aldığı kurşunla ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Ozan Kural ve cem Erdal adlı polis memurları yaralandı. Çatışma sırasında baskın yapılması gereken gemi Türkiy'den kaçtıve sınır dışına çıktı. "
diyerek haberi sonlandırdı. Babam
"kapat "
dedi Zafer amcaya.
"Bizim zararımız yok "
dedi pişkin bir şekilde. Babama bakıp başımı iki yana sallayarak
"bu kadar kötü olmamalıydın baba"
dedim ve odadan hızla çıktı. Baba kelimesini iyice vurgulamıştım. Çünkü ben artık babamı tan8yamıyordum eskisi gibi değildi... kimseye karşı.
Hem babamı hem bu kadar kötü olmasını düşünerek biraz içmiştim. Sonra sahilde kumsaldan denizi izledim. Motorla gelirkende bu olayla karşolaştım. Bu kadar düşüncenin pençesinden kurtulurken, hareket edip merdivenleri teler teker indim. Saate baktığımda gece 3ü geçiyordu. Elime bir içki şişesi ve bardak alıp şöminenin karşısına oturdum. Gözüm yerdeki cam kırıklarını bulunca ağzımda ufak bir küfür çıktı. Bu kadar mı kendinde değildi?elindeki bardağı sıkıp kıranakadar anlamayacak kadar mı kendini kaybetmişti? Evet öyleydi ben bu durumu annemden hatırlarım. İnsanın güvendiği birini kaybetmesi anlatılamaz bir şey. Gözlerim etrafta gezinirken, şöminenin üzerindeki fotoğrafa takıldım. Doğrulup fotoğrafı elime aldım. Bizim MUTLU alie fotoğrafımızdı. Mutlu aile....
Annme mutlu, Görkem yüzünde kocaman bir gülümseme ile mutlu, ben mutlu.. Babam mutlu.... O ara bir telefondan mesaj sesi geldi baktığımda Eliz'in telefonuna mesaj gelmişti. Mesaja baktım
Gözde:
"Kızım nerdesin... Koşarak hastaneden çıkmışsın.. Merak ediyoruz. Mutlaka cevap ver."demiş. Bende mesajın cevap yerine girip
Gözde:
"Merak edilecek birşey yok sadece yanlız kalmak istiyorum."dedim ve gönderdim.
Telefonu kenara koyup şöminenein karşısına geri döndüm. Bizim çocuklardan baran'ı arayıp bir şeyler istedim.

Ben yanan ateşe bakarken kapı çalı. Gidip kapıyı açtım. Karşımda elinde siyah poşetle bana bakan Baran ı gördüm. Baran içeri girip poşeti le koltuğa bıraktı. Bana dönüp
"nede istedin buları?"
dedi.
"Eksiksiz getirdin dimi?"
diye sordum. Baran
"evet abide..."
dedi.
"Neler dönüyor babamda bir şey söylemedi" dedi.
"Karı gibi dır dır yapma Baran. Sikicem çeneni artık"
dedim tersleyerek. Sonra
"işin bittiy-"dememe kalmadan
"defoluyorum abi"
dedi. Kapıya doğru gidip tam çıkarken "Baran"dedim.
"Efendim abi?"dedi
"saol koçum"dedim
"bişey diyil abi"deyip gitti. Bu çocuğun bana yaptığı sayısız iyiliklerde biriydi bu.
Poşeti elime alıp yukarı çiıktım, sessizce Eliz'in uyuduğu odaya girdim. Poşeti odadaki koltuğa bırakıp Eliz'e baktım. Dizlerini kendine çekmiş, sessizce uyuyordu. Sonra odadan çıkıp koliduru geçtim. Merdivenlerden inerken telefonum titredi. Baktığımda Baran arıyordu. Kapattım direk. Sonra tekrar arayınca açıp."amına koyayım Baran ne var?"dedim sinirle Baran beni takmadan "abi hemen sahildeki bara gel"diyip telefonu kapattı.
Lanet olsun... Yine ne olmuştu?

Sayımız az ama yorum-beğenilerinizi bekliyorum...

Araf.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin