Multimedya:temsili
Cenaze bittikten sonra yine Savaş beni eve götürmek için aldı. Gözdeler eve gitmek için polis arabalarını tercih ettiler. Annem ve Çağanda yola koyulunca Savaş ile arabaya bindim. Ağlamam devam ederken sahil kenarında arabayı sağa çekti. Ona anlamayan gözlerle bakarken, bana bakmadan karşıları izliyordu. Ben sessizce ağlamaya devam ederken
"Yeter artık, ağlama" dedi
Ona dünüp
"Sen bu hayatta en güvendiğin insanı kaybettin mi? Nereden bileceksin nasıl bir acı çektiğimi? Yeter diyip durma." diye bağırdım. Ama gerçekten benden ne istiyerdu. Yeter,yeter, yeter... Ağlamak istiyordum işte görmüyor muydu?
"Yeter,yeter.. asıl sana yeter" diye tekrardan bağırınca öfkeli gözlerle bana dönüp,"Evet kaybettim. Annemi kaybettim. Evet en güvendiğim insandı... Evet en çok onu seviyordum. Evet bende en güvendiğim insanı kaybettim, siktiğimin hayatında. Kahretsin ki kaybettim. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin olmuyor. Annemin acısı içimden çıkmıyor. Herkese ne kadarda mutlu görünüyorun diymi. Ben neden böyle oldum biliyormusun? Ben hergün ağladım. Kimseye anlatmadım. Sağdece ağladım. Tek başıma, sadece kendime. Sadece geceleri. Ben değiştim. Ben artık gülmüyorum. Kimseye söylemedim. İşte sana söylüyorum."
Dediğinde"b-ben bilmiyordum" dedim kekeleyerek bana "sözümü kesme" diye tekrar bağırınca "tamam" dedim ve
"Sana anlatmak istersen anlat dedim. Benim gibi olma diye. Ama sadece ağladın. Benim gibi ol istemedim." dedi ve arabanın kapısını çarparak dışarı çıktı.
Birkaç adımda sahile indi ve bir taşın üstüne çöktü. Ellerini başına yaslayıp oturdu.
Allah'ım neler yaşamıştı. Ben beni asla anlamaz diye düşünürken, beni en iyi anlayan insanmış meger. Bu kadar mı dolmuştu. Başka kimseye anlatmamış mıydı. Sadece ben mi biliyordum yani. Aslında Savaş güçsüz biriymiş. Ama herkes çok güçlü sanıyormuş.
Kahretsin ki onun acısını deşmiştim. Ama bana hiç geçmiyor demişti.Madem bilmiyorsun neden susmuyorsun be kızım
Diye kendime kızarken bir yandan da küfrediyordum. Arabadan inip dışarıda biraz bekledim. Daha sonra yanına ilerledim
İnşallah siniri geçmiştir diye düşünürken kendimi Savaş'ın yanında buldum. Beni arkasında hissetmiş gibi kafasını yana doğru çevirdi. Yanındaki taşa oturup,"özür dilerim"dedim
Bana bakmadan "dileme" dedi
"Ama ben..." demeden
"sadece gerçekler" dedi. Soğuk ve ihadesiz sesini kullanarak.Bir süre bu şekilde oturduk. Ben sessizliği buzarak
"neden daha önce anlatmadın?"diye sordum. Merakını daha fazla dizginleyemeyecektim.
"Çünkü öyle istedim"dedi sanane der gibi. Az önce içini bana döken çocuk gitti eski Savaş geri geldi. "Bir şey daha... O zaman neden şimdi söyledin" dedim artık ondan eskisi kadar korkmuyordum.
Ben çaresiz, mutsuz ve savunmasız Savaş'ı görmüştüm.
Bana dönüp "Çünkü onuda öyle is-" demeden
"Hayır öyle istemedin"dedim gözlerimi kısarak Savaş'a baktım.
Ayağa kalkıp
"Sana öyle istediğimi söyledim" diye bağırınca yerimden sıçradım. Ben halaSavaş tan korkuyordum. Savaş tan korkmuyorum derken yanılmıştım. Sanırım yeterince derinine inememiştim. Bu çocuk dipsiz kuyu gibi bir şeydi. Asla sonuna ulaşamazdım.
Ayağa kalkıp araba yönüne doğru koştum. Arkamdan geldiğini hissediyordum.
Hem bana içini döküp hem de kızıyordu. Ve beni korkutup ağlatıyordu.
Bunu neden yapıyordu? Bu kadar ruh değişkenliği normalmiydi. Ama bir dk Savaş Barkandan bahsediyoruz. O isterse yapar. Çünkü o öyle istiyordur.Gözlerimden süzülen yaşları engelleyemiyordum. Arabanın önüne geldiğimde, kolumdan tutup beni arabaya yapıştırdı. Badenim arabayla bütünleşmiş gibi hissediyordum. Belime arabanın kapı kolu vurunca acıyla inledim. Bu vuruşla belim kesinlikle moraracaktı. Hatta morarmakla kalmaz siyaha dönerdi.
Alev alev yanan açık bal rengi gözlerini benim acıyla bakan yeşil gözlerime kenetledi. Burnundan hızlı hızlı aldığı nefesler yüzüme çarpıyordu. Sıcak nefesi yüzümü yakarken, gözlerimden hala yaşlar akıyordu. Elinin birini arabaya yaslayıp, diğerini boynuma doladı. Elini buynuma yerleştirdi. Yok denecek kadar az sıkarken sanki sıkmak değilde elini belli etme istiyordu.koştuğum için nefesim kesik kesik geliyordu. Kulağıma eğilip,
"Sakın... Sakın beni sorgulama... Helede ben sinirliyken... Bir daha sakın deneme"
Deyip elini gevşetti. Ben derin nefesler alırken gözleri hala yüzümü inceliyordu. Çok yakınımda duruyordu. Ben hareket ettikçe ona değiyordum. Bir elini daha arabaya yasladı. Gözlerimi silip
"Seni s-sorgulamak değildi amacım... Sadece.." derken kelimeler boğazıma dizildi. Yutkunmaya çalışıyordum. Ve gözümden akan yaşlarla birkaç kez hıçkırdım.
Çenemden eliyle tutup eğik başımı yerden kaldırdı. Gözündaki nefret ve kızgı bakşları gitmişti. Üzerime eğilip ben hiç beklemezken, hıçkıran dudaklarıma dudaklarını bastırdı.Kalbimin zaten bozuk olan ritmi daha da bozulurken, narin hareketlerle hıçkırığı durmuş dudaklarımı öpüyordu.
Dudaklarımdan ayrılıp nefes aldı. Bende nefes aldıktan sonra tekrar dudaklarıma yapıştı. Bu seferki o kadar da narin değildi. Biraz daha istekli biraz daha iç gıcıklayıcıydı. Kalbim boğazımda dolaşırken benim karşılık vermeme gerek kalmıyordu. Zaten yeterince yönlendiriyordu. Dudaklarımızı ayırıp anlını anlıma yasladı. İki kolu arabaya yaslanmış beni sıkıştırmıştı. Gözleri yarı açık şekilde hala dudaklarıma bakıyordu. Ben
"Bunu neden yaptın?"dediğimde
"Çünkü öyle-" demesine kalmadan
"İstedin" dedim.
Bu hareketime nefes nefese yarım ağzıyla gülerken, evet anlamında anlıma yasladığı başını salladı.
****************Bu bölümü Hilal'imin isteğiyle yazdım.
Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf.
De TodoBabasının ölümüyle yepyeni bir hayata adım atan ELİZ kalbinin götürdüğü yerde (Savaş'ta) mutlu olacak. Taki doğruları öğrenene kadar... Eliz gerçekleri öğrendiğinde artık çok geç olacak çünkü Savaş' a aşık. Eliz'in intikam ve aşk arasında kalan kalb...