Uzun zamandır bomboşum. Zaman, saatler ve günler hızla geçti fark etmeden. Belki yarın ölücem kim bilir ve istediğim, yapmak istediğim binlerce şey öylece boşlukta salınıcak kendiliğinden.
Klişe bi pazartesi başlangıcı var üstümde. Bedenimden kilometrelerce uzak bi hevesle başlamaya çalışıyorum her şeye. Hava soğuk ve dışarıda yağmur... En nefret edilesi havalardan birine şahitlik eden gri bulutlar ve kasvet dolu bi hava var gökyüzünde. Sanki yağmur yağarken bu güne kadarki tüm üzülüşlerim beynimin içinden gözlerime akmak için yarışırmışçasına bi savaşın içinde.
Uzun uzun yürüdüm yağmur yağarken, ne kulağımda bi şarkı ne de dudaklarımda acı bi sigara dumanı. Bomboş, başıboş, kimsesiz ve sessiz... Duygudan yoksun bi tablodan hallice adımlarım ve içimdeki sesi ısrarla susturmaktayım.
Şimdilerde kendimi bulduğum tek yer şiirler. Çünkü ne şevkatle sarılan kollar var bedenimde ne de üşüyen ellerimden tutan eller. Yalnızlık güzel şey. Kendinle baş başa kalmak ve ruhunu dinlemek asla çaresizlik değil fakat aklımda bi şarkının mırıldanışı var en az havadaki yağmur kadar dinmek bilmeyen:
"...Yalnız ölmicem di mi
Böyle sessiz sessiz
Solup gitmicem di mi
Sokakta düşkün biri
Bir kuytuda bulunmuş
Ben kaybolmicam değil mi...Biri çıkıp desin ki
Seninim seninim
Al işte bak ellerim
Seninim seninim
Nerde olsan gelirim
Gelirim gelirim
Bir ömür beklerim
Seninim seninim"Bi gün biticek değil mi?
Bitsin.
Aslında düşündüm de "güzel bi gün ölmek için"."Suç yok, suçlu yok
Hayat böyle anladım
Aşk yok, artık yok
Ama zamanla alıştım.Senle ben hep böyle kalacağız
Git gide eriyip yok olacağız
Yavaş yavaş..."