5. "Anlatmaktan önce anlamak."

352 29 22
                                    

Bölüm Şarkıları,

İkiye on kala - iyi ve güzel kadınlar hep ağlar
Çağan Şengül - papatya 

**
Öylece,bomboş bir şekilde oturuyordu genç kız sahilde,ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu. Canı yanıyordu. Canı çok yanıyordu. Çare bulamamak kalbini yakıyordu. Başkasının günahını çekmek zordu. Babasının günahı neden ona ödetiliyordu? Neyin cezasıyla kavruluyordu böyle? Ne kadar çok sevse de, sevdiği adamdan uzak kalmak zorundaydı çünkü etrafındaki herkesin bir tehlikesi vardı. Sevdiği adamı koruyordu ama kuzenleri,abisiyle hala çok samimiydi. Onlara haksızlık mı ediyordu? Bir gün,onun seçimleri yüzünden onlara bir şey olursa ne yapardı? Bencillik miydi bu? Birini korurken diğerini feda mı ediyordu? Berk ile ayrıldıklarından beri,okul dışında birbirlerini gördükleri yoktu ama abisiyle kuzeni kaza geçirmişti. Kalbinin yoğun korkular ve hisler yüzünden patlayacak gibi olduğunu hissettiğinde yavaşça çantasının içinden orta boy not defterini çıkardı. Siyah kalemiyle birkaç satır sıraladı,herkes için bir şeyler yazdı. Onu bu durumlara sürükleyen babası bile vardı o satırlarda. Anlaşmayı beceremeseler bile, kızdığı zamanlarda bile çok sevdiği abisi Oğulcan, karakterleri zıt kutuplarda olsa bile çok sevdiği kuzeni Asiye, onu çok seven annesi,her daim ve her koşulda yanında olan Ömer'i,hatıralarıyla dahi kalbini yakan ateşi, Berk'i. Hepsini yazdı. Bir gün bunu biri okuyacaktı ama kalbi kanaya kanaya. Belki de kendisi okurdu? Her şeyi öğrendiklerinde, anladıklarında ne hissedeceklerdi? Bunu okudukları zaman ne olacaktı? Kimler nereye savrulacaktı?

Aybike çok ağladı ama yine hiç kimse duymadı,zaten o da duymalarını istemedi. Zaman hiç bir olacağa çare değildi.

ÖMER EREN

Evde tek başıma kalmıştım ama şikayetçi değildim, hastaneden çıktığımdan beri yoğun ilgiye maruz kalmak istememiştim. Yani, hastaneden çıktığımdan beri derken, uyandığım gün hastaneden çıkmış olabilirim tabi ama bu kafama üşüşmeleri anlamına gelmezdi. Oğulcan hastanede kalmıştı. Bütün ilgi de onun üstündeydi,gerçi memnun olmalıydı. İlgiyi severdi. Tek şaşırdığım şey, uyanmamı dolu gözlerle izleyen kuzenim,ben hastaneden çıktığımda yanımda değildi. Birkaç saatlik yalnızlık cazip gelse de,aklım Aybike'de kaldığı için onu aradım hemen. Biraz uzun çalmıştı, kaşlarımı çattım. Sonra açıldı.

"Niye geç açılıyor bu telefon?!" diye ayılaştım.

"Kulağımın içine ettin!" diye söylendi sitemle, güldüm.

"Neredesin?" diye sordum daha yumuşak bir sesle.

"Sahildeyim."

Az önceden beri fark ettiğim şeyi, aramızda tuhaf kelimelerle kullandığımız yeni dille dile getirdim.

"Sesin kargaya dönmüş."

"Ömer..." dedi bıkkın bir şekilde.

"İyi değilsin. Yanına geliyorum."

"İyiyim," dediğinde gözlerimi devirdim.

"Falan filan. Tamam biraz kafanı dinle,sonra gelip kıracağım zaten. Gönlün olsun," dediğimde nihayet güldüğünü işittim.

"Öküz," diye konuştu, sırıttım. "Gerizekalı öküz."

"Ama beni çok seviyorsun?"

Cevabını telefonun suratıma kapanmasıyla almıştım,küçük bir kahkaha attım ama samimi değildi, çünkü o iyi değildi. Nerde olduğunu sormamıştım,neyse ki tahminim vardı. Sahilde, nerde kafa dinlediğini ezber etmiştim. Az mı kafa dinlemiştik orada beraber?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tu es au bout de mon cheminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin