first part: somewhere between a lover and a friend

779 47 10
                                    

20. yaşımın yaz mevsimiydi, havada her zamankinden daha da bunaltıcı bir sıcak vardı o gün. Yedeğini aldığım anahtarla araladığım küçücük, tek odalı apartman dairesine adımlamış ve bir an önce üstümdeki tişörtten kurtulmanın fikriyle aceleyle kapıyı kapamıştım. Tam o sırada, ben bu ufak evin girişinde ayakkabılarımı çıkartıp içeri geçmişken, çok değil birkaç metre ötemdeki yatağa yöneldi bakışlarım. Felix'in ince bedeninin üzerinde çirkin çıplaklığıyla en yakın arkadaşımı kirletircesine salınan, ilk defa o gün görüyor olduğum bir adamla göz göze gelmiştim.

"Bu ne şimdi?"

Sürüklendiğim o karmaşa içerisinden sıyrılıp dudaklarımdan böylece dökülmüştü şaşkınlığım. Güçsüz mırıldanışıma karşın ikisi de duraksamış, ben onlara doğru birkaç adım atmışken birbirlerinden ancak ayrılabilmişlerdi. Ne zamandır sıkıyor olduğumu dahi bilmediğim yumruğumu bu yabancının suratına geçirdim. Düşünmemiştim, sorgulamamıştım. Anlık gelişen, hissettiğim bu öfkeli bulantıya tepki olarak yaptığım bir hareketti. Fakat yumruğumun hemen ardından telaşla burnu kanayan o yabancının suratına uzanan Felix'i seyrediyorken hissettiğim bu öfke, sanki tenimde eriyip beni titreten bir ürpertiye dönüşerek bedenimi terk etmişti. İlk defa o gün, evim gibi hissettiğim küçük odasında bana yer olmadığını düşünmüştüm.

Zihnimi yoklayan bu fikrin eziyetiyle yok olmak istedim, o olayın ardından Felix'in evini öylece terk etmiştim. Bir hafta boyu süren habersiz kalışımızın sonunda, öz kardeşlerimden biriymişçesine sevdiğim çocukluk arkadaşım ancak bana ulaşma zahmetinde bulunmuş ve bir 'erkek arkadaşı' olduğunun haberini vermişti, o gün yumruğumu geçirdiğim heriften bahsediyordu.

Böylece 20. yaşım, 21. yaşımı da peşinden sürükleyerek gece vakti ansızın kopan bir fırtına gibi geçip gitti. O fırtınanın sabahında çoktan 23. yaşıma uyanmıştım.

Üniversitedeki son senemdi, futbol kulübünü bırakmış ve babamın tavsiyesine sırtımı yaslayarak Avustralya'nın en iyi medya şirketlerinden birinde staja başlamıştım. Sunucu, yapımcı belki de oyuncu olacaktım. Geleceğime dair hala büyük bir belirsizliğin içinde savruluyordum. Felix spikerliğin bana çok yakışacağını söylüyordu, fakat huysuz bir inatla reddediyordum bu önerisini.

Felix'e gelince, o zamandan beri pek çok kez sevgili değiştirmişti. Değişmeyen tek şey bizim dostluğumuzken, hâla birbirimizin anahtarlarına sahiptik ve ben hâla onun evine istediğim gibi girip çıkabiliyordum. Erkeklerden hoşlanıyor olması da, bir erkek arkadaşa sahip olması da aramızdaki bağı hiçbir şekilde değiştirmemişti. Neredeyse 15 yılda inşa ettiğimiz yıkılmaz duvarları olan bu dostluk kolayca sarsılacak cinsten bir ilişki değildi nihayetinde. Birbirimizin telefonlarında arkadaşlar listesinin en başındaydık ve o ne zaman arasam ikinci çalışı duyurmadan cevaplardı beni. Şimdi de, çok bekletmeyeceğinden emin bir tavırla tuşlamıştım numarasını. Çalıyor olduğunu belirten sesi duyduğumda metro durağına doğru adımlıyordum, ezbere bildiğim bu yollarda denk geldiğim kafelerin birinden aldığım kurabiyelerle dolu kutuyu taşıyordum. Aramamı cevapsız bırakışıyla çatıldı kaşlarım, ısrarcı olmaya gerek yok diye düşündüm telefonu cebime geri yollarken. Ne de olsa onun evine gidiyordum, birazdan yanında olacaktım ve sesini o zaman da duyabilirdim.

Hızlı adımlarla ulaştım durağa, metroya binmiş ve 3 durak sonra inmiştim. Akşam karanlığının çöktüğü sokakta ilerliyorken adımlarımı sayıyordum içimden. Her zamanki gibi, 158. adımımın sonunda kapısı önündeydim. Dudaklarımda genişleyen gülümsemeyle anahtarını çıkardım cebimden, kapıyı aralamış ve içeri geçmişken Felix'in uyuyor olabileceği düşüncesiyle sessiz olmaya çalışıyordum. Ufak adımlarla içeriye geçmiştim.

Fakat tahmin ettiğimin aksine Felix uyumuyordu. Bana ardını dönmüş ve varlığımdan dahi bir haberken bütün çıplaklığıyla karşımdaydı. Belinde, kuyruk sokumunun hemen üstünde koca bir kelebek dövmesi vardı ve o dövmenin yanı sıra tenindeki eziyeti haykıran izleri takip ediyorken bakışlarım, ellerim arasından kayıp giden kurabiye kutusunu ancak gürültüyle yere savrulduğunda hatırladım. Felix de, uzun sarı saçlarını savurarak korkuyla bana dönmüşken "Sırtındaki o sikik şey de ne?!" diye büyük bir gürültüyle aralandı dudaklarım.

***

çok sevdiğim one shot bi mangadan uyarlıyorum bu hikayeyi. bölümleri kaba taslak yazdım düzenleyip 1 haftada falan bitiririm gibi.

diyalogları çok değiştirmeden çevirmeye çalıştım, metin yazarken de orijinal hikayenin sade ve yorucu olmayan sakin havasını değiştirmek istemedim bu hikaye de aynı vibeı versin istedim, umarım güzel bir şey çıkar ortaya dkfdjfkd

butterfly effect | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin