fuck (m)e

1K 51 33
                                    

Yıl 1812, 5. ayın 16. günü. İngiltere de akrep ve yelkovan 12:34'ü gösteriyor. Bu saatte sokaklar boşalmış, lokantalar dolmuş, her yerden çatal bıçak sesleri duyuluyor. İyi giyimli beyefendiler konuştukça genç hanımlar gülüşüyor, ortama tatlı bir sohbet havası hakim oluyor.

Şehrin en gözde sokağının sağında kalan eski ama bir o kadar da gösterişli evin kapısının önünde dikilen genç adam kendini hazır hissediyor ve usulca kapıyı tıklatıyor. Beyaz kapı bir süre sonra genç bir hanım tarafından açılıyor ancak arkasından gelen orta yaşlı kadın genç hanımın önüne geçiyor.

"Ne yapıyorsunuz genç hanım? Kapıyı tanımadığınız genç beyefendilere sorgusuz sualsiz açtığınızı babanız duysa ne der?" Kadının naif çıkan sesi genç kızın yutkunmasına sebep olurken yavaşça başını eğiyor, "Özür dilerim Madam." Yavaş ve zarif adımlarla gözden kaybolmadan önce ilk kapıdaki genç beyefendiye bakıyor, ardından eteğini nazikçe tutarak saygıyla eğiliyor.

O gidince Madam gençle ilgileniyor.

"Buyurun size nasıl yardımcı olabilirim genç adam?"

"Ben buraya iş için gelmiştim efendim." Kadın onu baştan aşağı süzüyor, daha sonra gözlerini kısarak ona bakıyor.

"Üzgünüm, siz gelmeden önce birini işe aldık bile." Genç adam yine geri çevrilmenin üzüntüsünü yaşıyor, ancak duyduğu cümleyle tekrardan umutlanmaktan kendini alamıyor.

"İsterseniz Kim şatosuna başvurabilirsiniz, prens Kim'in yeni birini aradığını öğrendim az önce. Şimdi giderseniz şansınız yüksek olacaktır bayım." Üst katın sahanlığında onları dinleyen genç hanım merdiven basamaklarını iniyor ve daha fazla onlara yaklaşmıyor.

"Diana buna karışma" Madam genç hanıma kızsa da genç hanım kızaran yanaklarıyla mahcup bir gülümseme sunuyor. Kapıda kalan genç adam, genç hanımın dediklerini düşünüyor. Kim şatosuna gitmekten başka bir çare görünmüyor.

"Affedersiniz hanımefendi, oraya nasıl gideceğimi bilmiyorum, yolu tarif ederseniz oraya gidip şansımı deneyeceğim." Genç adam Madam'ı es geçip direktten genç hanımla iletişime geçiyor.

"Tabi ki de bayım, saat kulesinin sağ çaprazında kalan yolu yürüyün, ardından sağa dönün. Orman sizi karşılayacaktır. Fazla uzun olmayan patikanın sonunda şatoya ulaşırsınız." Genç gülümseyip hem Madam'a hem kıza içten bir teşekkür sunuyor ve oradan ayrılıyor. Haberin herkese ulaşmaması için aceleci davranıyor ve bahar güneşinin altında hızlıca yürüyor. Neredeyse on dakika geçiyor ve saat kulesine geliyor. Büyük saat artık 12:57'yi işaret ediyor. Sağ çaprazda kalan dar yola adımlıyor, burası şehre ilk geldiğinden beri onu ürkütüyor iken şimdi oradan yürüme düşüncesi garip geliyor ancak vazgeçmiyor. Yolda ilerlerken karşısına bir şey çıkmasından korkuyor, tedirgince ilerlerken yol ayrımını görmesiyle şatoya yaklaştığı için rahatlıyor. Sağa dönüyor ancak burasının dar yoldan daha korkutucu gözükmesiyle yutkunuyor. Zorla birkaç adım atıyor ancak bir ses onun durmasını sağlıyor.

"Ne yaptığını sanıyorsun burada?" Yanındaki bedene korkarak baktığında onun sadece yaşlı bir kadın olduğunu fark ediyor ve tuttuğu nefesini bırakıyor.

"Kim şatosuna gidiyorum." Kadının gözleri bir anda kocaman oluyor ve ağzından "Hii" diye bir nida çıkıyor.

"Kaç canını kurtar delikanlı. Oraya gitme," Genç adam boğazını temizliyor. Yaşlı kadının saçmaladığını düşünüyor, bu yüzden onu başından savıyor ve patikada yürümeye devam ediyor. Bir süre sonra yol bitiyor ve Kim şatosu görüş alanına giriyor. Zamanında beyaz olan duvarlar yer yer kirlenmiş, pencereler korkutucu geliyor. Ürperdiğini hissediyor, kendini zorluyor ve gidip kapıyı hep yaptığı gibi usulca tıklatıyor. Zaman geçiyor ancak kimse açmıyor, bir kez daha, daha güçlü ve sesli vuruyor kapıya. Kapı hızla açılıyor, geriye sendeliyor. Dengesini sağlıyor ve karşıya bakıyor. Beyaz gömleği kırmızı kana bulanmış yaşlı adam donuk bakışlarını onun üzerinde gezdiriyor ve sonunda konuşmayı akıl ediyor.

for that reason fuck me || 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin