'four

114 20 3
                                    

On sekiz yaşıma girmeme bir ay vardı, gideceğim üniversiteyi belirlemiş ve neredeyse kesinleştirmişken Sunoo'nun okuluna yürüyordum. Sırtımdaki çantanın kollarından birini omzumdan çıkarıp siyah hırkamın fermuarını indirerek önünü açtım, alnımdaki saçları elimle düzelttim, elimde tuttuğum telefondan saati kontrol ettim. Yaklaşık üç dört dakika sonra sonra çıkması gerekiyordu, tam zamanında gelmiştim.

Zil çalmıştı, içerideki kalabalık gruplar yavaş yavaş dışarı çıkıyordu. Bir duvar kenarına yaslandım, Sunoo'yu arıyordu gözlerim. Görüş açıma girdiğinde gülümseyip onun ve arkadaşlarının yanına yürüdüm. Beni görüp Sunoo'ya bakış atan atanlar özgüvenimi artırırken "Selam." dedim yanındaki arkadaşlarına. Selamımı alıp bana sataşarak şakalaştılar, gülüp dalgayla karışık kovdum onları.

Hafifçe eğilip yüzümü Sunoo'nun yüzü hizasına getirdim, "Ne?" dedi gülüp gözlerini kaçırarak. Fazla düşünmeden "Şirinsin." dediğimde omzumdan ittirip geriye sendelememe sebep oldu. Benden küçük bedenini kollarım arasına aldım, onun da kolları belime dolandı. İçime sokmak ister gibi sıktığımda sırtıma vurdu. "Yine ne haltlar yedin de yumuşatmaya çalışıyorsun?" dedi tek kaşını havaya kaldırırken. Dudağımı dudağına değdirip uzaklaştım. "Ya! Cidden bir suç işlemişsin. Söyle şim-"

Sözünü kesmek amacıyla tekrar öptükten sonra gülümseyip "Hiçbir şey yapmadım." dedim. Kafasını sallayıp elimi tuttu, okuldaki gününü anlatırken uzaklaştık oradan.

Sunoo'nun öperek sözünü kesmemden etkilendiğini fark etmiştim ve bunu ona karşı kullanıyordum. Pişman mıydım? Asla.

"Doğum gününe yirmi yedi gün var. Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi bakışlarını bana çevirirken. Temiz havayı içime çekip ileriye bakmaya devam ettim, "Hiçbir şey." dedim elimle elini tutup hırkamın cebine sokarken. Havalar yavaş yavaş soğuyordu ve hasta olmasını istemiyordum. "Ne demek hiçbir şey, on sekiz yaşına bir kez gireceksin?" Kaşlarını çattığını ona bakmadan anlayabilirdim.

"Bazı insanların gereksiz samimiyetle kutlayacakları günleri iple çekmiyorum. Seninle gireceğim beşinci doğum günü olacak, o kadar." Öne sunduğum nedeni az çok anlamış olmalıydı ki çok uzatmadan bakışlarını tekrar yola çevirdi.

Doğum günlerimi önemsemezdim ama önemserdim. Gerçekten sadece o gün iletişime geçen, doğumumu hatırlayan kişiler sinirimi bozardı ama istemeden mutlu da olurdum. Doğumumu yüzüme kutlayan kişilerin arkamdan ölümümü konuşuyor olması gerçeği midemi bulandırıyordu.

Kutlamasını istediğim kişiler hemen hemen hiç kutlamadılar doğum günümü. Beni, doğum günümü bilecek kadar bile umursamıyorlardı. On iki yaşıma kadar olan doğum günlerimde kırgınlığım mutluluğumu hep geçerdi. Ben de son 6 yıldır bu yüzden belki de, umursamamaya karar verdim ama içimde hâlâ bir umut yanıp sönüyordu. Sunoo hayatıma tam olarak yerleştiğinde doğum günlerim renklendi sadece. Ama tekrar kırılırım diye, yine umursamadım.

Belki arkadaşlarımın, sevdiklerimin unutup kutlamamasındandı bu kırgınlığım, belki de ailemin "Doğum günlerinde şımarıyorsun." temalı bağırmalarından, ağlatmalarındandı.

Emin olduğum tek şey, doğum günümü gittikçe daha az insanın kutlayacak olmasıydı.

people don't see the mistakes of the people they love.﹕heeseung+sunoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin