"Sana yazdığım bu merhemi sürekli süreceksin. Endişelenecek bir şey yok. Tedaviyi düzgün uygularsan çok hafif bir iz kalacaktır. Polisi aramamı ister misin?" Gözümden akan yaşlarla hayır anlamında başımı salladım. "Peki." Doktorun yanından çıkıp kendimi biraz da olsun toparlayabilmek adına lavaboya indim.
Aynanın karşısına geçip kulağımda olan yarayı kapatabilmek için epeyce uzamış olan saçlarımdan tokayı çıkarıp kulağımı kapattım. Kendimi hazır hissettiğim de lavabodan çıkıp, çıkışa doğru yürüdüm.
Herkesin üzerime geliyormuş gibi hissettiğim hastaneden bir an önce çıkıp, çıkışta bekleyen taksilerden birine bindim fakat az önce girdiğim lavaboda sırt çantamı unuttuğumu farkettim.
"Pardon bir saniye ben çantamı unuttum,hemen geliyorum." Taksiden inip koşarak lavaboya geri döndüğümde orada olduğunu görünce rahatladım. Hızla çantamı alıp çıkışa doğru koşmaya devam ettim lâkin az önce çıktığım döner kapı sıkışmış, taksi ise başka bir müşteriyi alıp gitmişti.
"Hayır, of of." Elimi sıkışan kapıya sinirle vururken arkamda hissettiğim nefesle ona döndüm ve avazım çıktığı kadar çığlık attım. Boyu benden yaklaşık 10 santim kadar uzun olan bu adam yüzüme öylece bakıyordu. Şuan bu yaptığımdan o kadar utanmıştım ki yerin dibi olsa içine girecek durumdaydım ve lanet olsun ki genç adam yüzüme öylece bakarken üzerime yürüdüğünde geriye doğru çekilmeye çalıştım ama gidecek yerim olmadığından bellerimiz birbirine değecek şekilde üzerime gelip başımı yana doğru çevirdim. Kapının üzerinde ki kırmızı düğmeye basıp kapının tekrar çalışmasını sağladı.
Açılan kapıdan dışarıya çıkıp etrafta taksi aramaya başladım ama hepsi gitmişti. Az önceki adam bana gözlerini ayırmadan bakmaya devam ederken bir de yanına arkadaşları eklendi. İleri geri yürümeye devam ederken sonunda bakışlarından rahatsız olup konuştum.
"Ne bakıyorsunuz be?" Ayaklarımı vura vura yürüyüp önüme gelen ilk otobüse binip bunca zamandır yaptığım yanlışı düzeltmek için hayır hayır sadece biraz da olsun vicdanımı rahatlatmak için gitmem gereken yere gittim.
Tüm cesaretimi toplayıp kapının zilini çalmak için elimi kaldırdığımda okul servisinden inen iki çocuk bahçe kapısından içeriye girdi.
"Anne kapıda bi abi var." Çocuklar eliyle beni gösterip soğuk havadan kaçıp evlerine girdiler.
"Buyrun kime bakmıştınız?" Camdan bana bakan çocuklara baktığımda kendimden bir kez daha bütün iliklerime kadar nefret ettim. Derin bir nefes alıp söylemem gereken şeyi söyledim.
"Sizden özür dilerim. Kocanızın bir yıldır beraber olduğu kişi benim. Evli olduğunu yeni öğrendim. Yemin ederim bilmiyordum. Ondan ayrılmak istediğimde bana bunu yaptı." Kulağımı kapatan saçlarımı çekip yaramı gösterdiğimde yüzündeki acı dolu bakışları altında ezildim.
"Sizden çok özür dilerim." Arkamı dönüp evin bahçesinden çıkarken akan gözyaşlarıma hakim olamadım.
Tüm hayatımı mahvetmiştim. Zamanında annem ve babam çok yalvarmış olsalarda onları dinlemeyip itmiştim kendimi yanan ateşin içine. Şimdi gidecek hiçbir yerim yoktu. Bir zamanlar terkettiğim ailemin yanına dönmekten başka..
'''
Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Belki de açmazlar diye düşünürken kapıyı açan annemdi. Dolu gözlerle yüzüme bakıyordu. İçeriye girip hâlâ aynı olan odama çıktım. Hiçbir eşyama dokunmamışlardı. Çizimlerim fotoğraflarım diktiğim kıyafetler bile yerli yerinde duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Moment to Remember|Taekook
Short Story"Seni hiç terk etmeyeceğimi söylesem beni sevebilir misin?"