"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bu ne cesaret? Oğlum burası senin ekmek yediğin yer oldu mu şimdi? Ailenin haberi var mı?"
Babam Jungkook'u iş yerindeki odasında sıkıştırıyordu. Beni içeriye almamış dışarıda bırakmışlardı. Ama söyledikleri her şeyi duyabiliyordum.
"Konuşsana oğlum! Tanıştırdın mı aileni oğlumla? Biliyorlar mı bu durumu? Oğlum senin dalga geçeceğin biri değil. Nerede yaşıyorsun sen? Kimsin nesin sen oğlum?"
Seslerinin boğuk boğuk gelmeye başlamasıyla başım aşırı derecede dönmeye başlamıştı. Elimi başıma koyduğumda tüm sesler kesilmiş, sadece kalbimin yavaşlayan sesini duymaya başlamıştım.
"Haklısınız efendim. Ben oğlunuza hiçbir şey veremem."
"Git bunu ona da söyle. Kovuldun."
Daha fazla ayakta durmaya mecalim kalmadığında kendimi yere bıraktım.
"TAEHYUNG!" Duyduğum son şey annemin sesiydi.
Gözlerim yarı kapalı bir halde Jungkook'un kapıdan çıkıp koşarak yanıma geldiğini gördüm. Bir hışımla beni kucağına alıp koşarken gördüğüm son şeyde babamın bakışlarıydı.
Gözlerimi açtığımda kolumda bir serum olduğunu gördüm. Ayağa kalktığımda babam ve Jungkook arasında sinirli etkileşimi görebiliyordum.
Yavaşça doğrulduğumda Jungkook babamı hiç takmadan yanıma koştu. O sırada doktor ve annemin konuşmasını az da olsa duyabiliyordum.
"Stresten bayılmış. Kansızlığı da var. Ben biraz ilaç yazdım ona onları biraz kullanırsa bünyesi daha dirençli olacak."
Jungkook yanıma geldiğinde omuzlarından tuttuğumda gözlerimden akan yaşlara engel olamadan konuştum. "Seni hiç terk etmeyeceğimi söylesem beni sevebilir misin?" Aniden boynuna sarıldığımda tuttuğum gözyaşlarımın tamamını salıp babama baktım.
Babamın gözlerindeki pişmanlığı görebiliyordum.
***
"Güller hazır."
"Konfeti de hazır."
Seokjin hyung ve Jimin düğünüm için en çok yardımcı olan kişilerdi. Kendi aramızda ufak bir düğün yapmaya karar vermiştik.
Kız kardeşim heyecanla takım elbiseme siyah gül takarken gülümseyip ellerimi yanaklarına götürdüm.
"Hepinize nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum."
"Bir daha bunu duyarsam seni çok pis yapacağım Tae haberin olsun." Seokjin hyung konuştuğunda mahçupca gülümseyip başımı yere eğdim.
"Ya anlayın beni de zaten çok heyecanlıyım."
Son kez aynanın karşısına geçip kıyafetlerimi düzelttikten sonra babam kapıyı açıp yanıma geldi. Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
"Baba.." dedim fısıltıyla.
Ellerimi tutup kendine çektiğinde sımsıkı sarıldım. Kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
"Öff amma ağladınız he yeto artık." Jimin'in konuşmasına hepimiz güldüğümüzde babam koluma girdi.
"Aşağıda bizi bekliyorlar hadi bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Moment to Remember|Taekook
Kurzgeschichten"Seni hiç terk etmeyeceğimi söylesem beni sevebilir misin?"