Medya: Çetin
Bir söz insanı ölmekten beter edebilir miydi? 5 kelimeden oluşan bir cümle "Keşke o gece sen de ölseydin" Keşkeleri bırakmış kaç ay bırakmıştım ben geride? 6 ay... Keşke demeyi çoktan bırakmıştım ben. Evet ben de ölmeyi çok diledim. İnsanın kendi ölümünü dilemesi başkasının dilemesi kadar koymazdı ki.
Babam bana soğuk bir silah doğrultmuş içinde ki sıcak kurşun ile beni öldürmemişti ama ruhumu gömmüştü benim. Kalbime vurulmuş kurşunun sıcaklığı damarlarıma doğru süzülüyordu. Ses geçirmez bir kurşundu bu. Yankı etmemişti. Ben duymuştum. Sadece benim kalbimde yankı etmişti. Ben hissetmiştim. Ben üzülmüştüm kırılmıştım yıkılmıştım paramparça olmuştum yok olmuştum.
Benim ruhum sömürülüyordu günden güne. Diri tutayım derken daha çok öldürüyordum içimde ki benliği. Ben diye bir şey kalmamıştı ki Haziran diye birisi yoktu. Kimdi Haziran? Ben de tanımıyorum.
O gece söylenen söz söylenilmişti. Geri dönüşü yoktu söylenen sözlerin. 3 gün boyunca söyledikleri kafamda yankılanmıştı. Babam söylediği sözlerin farkına vardığı zaman artık çok geçti. Pişmanlık duygusu olmayan gözleri ile pişmanmış rolü ile beni manipüle etmeye çalışarak evden çekip gitmişti.
Ben o büyüttüğü küçük kız değildim. 23 yaşındaydım. Herşeyi idrak edebilecek bir yaştaydım. Beni manipüle etmesinden tut kestiği rollerin hepsini anlayabiliyordum. Sadece niye? Niye bu rol kesmeler? Neydi amacı?
Anneme gitmeyi ben istesem de babam istemiyordu. Bunu her türlü engelliyordu. Ne zaman gitmek istesem beni derinden sarsacak şeyler söylüyordu ya da gitmemi engelleyecek hareketlerde bulunuyordu.
Alarm saat 8:00 olunca çalmaya başlamıştı. Ama ben yarım saat önceden kalkmış uykulu gözlerle duvarı izliyordum. Elim telefona gittiği zaman uğraşlar sonucu alarmı kapatmıştım. Üşeniyordum. Yataktan kalktığım gibi rutin işlerimi halledip üstüme tayt, crop ve yağmurluk kumaşı olan eşofman üstü alarak çoraplarını giydim. Spor ayakkabılarımı da elime alarak aşağıya sessizce kimsenin duyamayacağı şekilde inmeye başladım.
Kapının önüne gelince babamın sesini duymamla yerimde irkildim. "Böyle gizli kaçak nereye gidiyorsun?" diye sorunca sıkıntılı bir nefes alarak arkamı döndüm. Cevap vermek istemiyordum. Çünkü cevap verirsem aramızda ki buzları eritecekmiş gibi geliyordu. Oysa ben bundan sonra ki zamanım da hayatıma bu şekilde devam edebilirdim.
Ondan uzak halim ile "Yürüyüşe" diyerek arkamı dönmüştüm ki "Geri dönmüş duydun mu?" Sorusu duraklamama ve kimin geri dönüceğine dair düşünmeye başlamıştı ki taki babam onun ismini söyleyene kadar "Çetin... Geri dönmüş üç gün önce" diye söyleyince ismini duymamla ellerim buz kesmeye başlamıştı bile.
Gözlerim titremeye sağ gözüm istemsizce atmaya başlamıştı. Bu denli rahatsız olmamın sebebi onunla iyi bir geçmişimizin ama iyi bir ayrılışımızın olmamasıydı. İkimizde birbirimizi sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi duygularımızı birbirinden koparmıştık. O gidebileceği en uzak yere gitti ben de durabileceğim en uzak yerde.
Ondan haber almayı keseli çok olmuştu. En son mimarlık bölümü okuduğunu biliyordum ve bu aralarda aldığım haberlerden bir tanesi de derece ile okulunu bitirmişti. Yaşadığı şeyler kolay değildi. Onun için uzaklaşıp gitmek daha kolayına gelmişti ve en iyisi olduğuna inanarak kaçmıştı.
Onun gidişinde veda bile edememiştim. Buna izin vermemişti. Aramızda ki bütün bağı bir mesajla bitirip beni ona ulaşamayacağım şekilde her yerden engellemişti. Bu kadar basitti işte. Aramızdaki bütün bağı bu kadar basite indirmişti. Onun gözünde hiçbir değerim yokmuş meğerse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
RomanceO karanlık gece de bir babanın bağrında bitti herşey... Bir kızın babasına olan inancı. "Hikayemiz daha anlamlı oldu şimdi baba. Hiç ait olmadığım bir toprakta sana kendimi sevdirmeye çalıştım. Yazık bana... Ne kadar aptalmışım"