Kaan'ın bu son yılda yaşadığı şey, bir bağ. Her gün, her geçen saniye daha da kuvvetlenen. Kopacağı uçuk bir şekilde belli olan, ama koparılmak istenmeyen bağ.
Burası Kaan'ın olmak istediği son yerdi ama Mert'in onun orada olmasını isteyeceğini biliyordu ve bunu sadece Mert için yapıyordu. Mert'in ailesinden hiç kimseyle tanışmamıştı ve sadece erkek kardeşi ile telefonda konuşmuştu. Resimler vardı, ama esas olarak Mert'in en sevdiği arkadaşına aitti.
"Merhaba Kaan."
Zaten kendini yerinde hissetmiyordu ve henüz mezarlığa bile gitmemişti.
İstanbul'dan gitmeyi çokça denemişti ama Mert'in hala buralarda bir yerlerde olduğunu biliyordu.
Kaan elini yüzünü ovuşturarak başını salladı.
"Merhaba." Kaan'ın zayıflamış vücudu Mart ayının sert rüzgarı ile yalpalanıyordu.
"Çok iyi gidiyordu. Sadece düşündüm ki belki - belki -" son sözler ağzından çıktı ve Kaan parmaklarını gözlerine bastırdı. Batuhan onu omzundan tutup kendine doğru çekti. Batuhan kollarını etrafına dolayarak onu tamamen sararken ve göğsüne bastırırken Kaan ceketinin yakalarını kavradı.
Batuhan onu susturdu ve elini sırtında gezdirdi. Kaan ne söylemek istediğini biliyordu. Daha iyi bir yerde, artık acı çekmiyor. Ama yapamadı. Kaan bu tür şeylere inanmazdı. Tanrı ve Cennet umutlara. Onları tutmamış ve rastgele ve pervasız bir kaderin ellerinde acı çekmelerini izlememişti.
O şeyleri arkadaşının annesi ile birlikte gömmüştü ve şimdi daha fazlası Mert ile birlikte gömülecekti. Batuhan ona sıkıca sarıldı ve kendini kontrol edebileceğini anlayana kadar onu kollarının arasında susturdu.
Kaan geri çekildi ve ceketinin koluyla gözyaşlarını sildi.
Kaç saattir ağlıyordu bilmiyordu ama bir süre göz yaşları akmayı bırakmıştı. Oysaki ikinci gün buna alışacağını ve ağlamayı bırakacağını düşünmüştü.
"Tamam," sesi kırıldı ve burnunu sildi. "İyiyim."
Batuhan daha başlayamadan onu durdurdu, elleri omuzlarındaydı. "Gideceksin. Gitmen gerek . Mert'in seni orada beklediğini biliyorsun."
"Uzun bir zaman oldu." Bunu yapamazdı, bunu yapacak kadar güçlü değildi. Hastaneden sonra pes etmek istemişti.
"Sadece 1 ay oldu. Dayanamadın ve buraya geldin. Güçlüsün Kaan, benim bile dayanamayacağım kadar dayandın".
Kaan ellerini kaldırdı ve parmaklarını Batuhan'ın bileklerine doladı, ellerini çekip başını salladı. Bunu yapmak zorundaydı. Gidecekti ve Mert'i uğurlayacaktı. Doğru olanı yapacaktı.
"Merhaba Kaan seni burada beklemiyordum." Kapının başında Mert'in bir başka arkadaşı Adal gözüktü. Adal'ı sadece bir kez görmüştü. Adının Adal olduğundan emin bile değildi. Hastane odasında Uno oynarken Mert'in Adal'ın durmadan kart çaldığını bağırarak söylerken duymuştu.
Ve haklıydı Mert. Adal Uno kartlarını çalıyordu. Buna itiraz ettiklerinde de oyunun böyle daha iyi olduğunu söyleyerek inkar ediyordu.
"Kaan mı?" İçeriden başka birsi gözüktü. Mert'e benziyordu ama daha uzun. Bitkinlikleri aynı.
"Senin hakkında susmazdı!" güldü, Kaan'ın parmakları seğirdi. Sesi tıpkı Mert'e benziyordu.
"Hiçbir şey hakkında susmaz," diye düzeltti Kaan ve daha çok güldü, ama ses başka bir şeye dönüştü. Kaan'ın gülümsemesi dalgalandı ve aralarındaki mesafeyi kapattı, kollarını onun sırtına doladı, yüzünü ona bastırdı. Omuzları sarsıldı ve Kaan otomatik olarak elini onun ensesine götürüp yüzünü saçlarına gömüp tekrar sarılmadan önce dondu. Çekmeden önce gözlerini koluyla silerek onu sıktı. Yanakları kiraz rengindeydi. ağlamaktan kıpkırmızıydı ama en az Mert gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Night ✷ Saniyeflix
FanfictionBir Bromance hikayesidir. Tek bölümlüktür __________ Ne getireceği belli olmayan güzel yarınlara ya da Mert, Fatal familial insomnia hastası ve Kaan Mert'in son zamanlarında yanında oluyor.