27'

8 1 0
                                    

Geçmişte yapılan her hatanın bedelini elbet bir gün ödemek zorunda kalacaktık, onun bedel günü bugündü, 27 Ocak...

Genç kız İstanbul'daydı, âşık olduğu şehirde... Yıllardır İstanbul'una kavuşmak istiyordu fakat bir türlü vakit bulamamış, daha doğrusu ailesinin çeşitli yalanlarına inanmak zorunda kalmıştı. Lakin gün gelir Tanrı dualarımızı kabul eder, genç kızın duası yıllar sonra kabul olmuştu ve sonunda gelebilmişti. Manevi babası olarak gördüğü amcasının yanında, annesi ile birlikte bir hafta kalacaklardı. İstanbul'un her bir köşesini görmek, her bir metrekaresini gezmek istiyordu. İlk gün Galata'ya gitti, başka bir gün Kadıköy'e, başka bir gün Beşiktaş'a... İstanbul'u tamamen gezmek için bir ömür lazımdı insana, o, biraz olabilse dahi görebilmiş ve hevesini alabilmişti. Takvim yaprakları birer birer dökülürken tarih de değişiyordu. Bu sene listesinde bir sürü madde vardı yapması gereken. Bunlardan birini tamamlamak istedi ve elleri ondan önce harekete geçti.

26 Ocak Çarşamba
Elleri, genç kızın kontrolünden bağımsız bir şekilde harekete ederek mesaj uygulamasına girdi. Rehberinde onun adını aradı: eski en yakın arkadaşını, çocukluğunu... Daha on yaşındayken, ortaokula bile daha yeni başlamışken tanışmışlardı. O çocuk yaşlarında, aralarında beş yüz kilometreye yakın bir mesafe olduğunu kabullenerek başlamışlardı arkadaşlıklarına. Onlar için aynı yerde oturmak, haftada bir gün buluşmak önemli değildi; önemli olan ruhtu ve ikisinin ruhu da birbirinden daha güzeldi. Genç kız hazır olduğunda gönder tuşuna tıkladı.

"Yakınlarda Taksim taraflarına geliyor musun? Seninle son kez oturup konuşalım."

Ancak günün akşamında yanıt alabildi, "Yarın buluşabiliriz."

Genç kız ondan evet yanıtını almayı beklemiyormuşçasına şaşırdı ve ne yapacağını bilemez bir hâlde nefesini tuttu. Konuşmaya başladılar, konuştular, konuştular... Yaptıklarını düşündükçe midesi bulanıyordu. Bir de bunu anlatması vardı ona... Nasıl bakacaktı onun yüzüne, neler diyecekti ona bilmiyordu. Arkadaşı her şeyden habersiz bir şekilde hayatına devam ediyordu. Genç kız için önemli olan arkadaşının habersizce geçirdiği günler değil haberi aldıktan sonra günlerini nasıl geçireceğiydi... Arkadaşı da onun yüzüne bakamayacak durumdaydı. Daha üç dört ay önce genç kızın yüzüne "Seni kullandım. Seninle konuşmayı istedim, boşluktaydım, birisine ihtiyacım vardı" diyen arkadaşından başkası değildi. Akşamı nasıl sabah edeceğini düşünüp durdu. İlacını aldıktan yarım saat sonra uykusu geliyordu, bu ilaç onu sakinleştirmek içindi. O gün bu ilacı almamayı düşündü, hiç uyumamayı ve aklınca kendini cezalandırmayı... Ama aldı, gece de olsa ilacı aldı ve uyumak zorunda kaldı. Uyumak onun için sorun değildi aksine gerçek dünyadan bir süreliğine uzaklaşmak onun için bir ödül sayılırdı.

-

Diğer sabahlardan farklı olarak saat dokuzda kalkıp hazırlanmaya başladı. Evden çıktığında arkadaşı durağa çok yaklaşmıştı. Aynı şehirde olmalarına rağmen aralarında kıta farkı vardı. Ne garip, birbirlerine yakınlaştıkça birbirlerinden uzaklaşıyorlardı. Genç kız İstanbul'un göz bebeği Taksim Meydanı'nda, o soğuk sabahta onu bekliyordu. Kulağında kulaklık, ayaklarının altında İstanbul ve karşıda geldiğini gördüğü çocukluk arkadaşı... Arkadaşı yukarı bakarak yaklaşıyordu, genç kız sonradan öğrenecekti: Yukarı bakarak gelmesinin sebebi onu görünce ağlamak istememesiydi. Genç kız da arkadaşından farklı değildi, o da ağlamamak için kendini zor tutuyor ve utancından yere bakıyordu. Birisi yukarı bakarken diğeri aşağı bakıyordu, gözleri buluştuğundan ise genç kızın kafasında şimşekler çaktı. Dünyadaki ilerleyiş onun için durmuştu o an. İnsanlar sanki yavaş çekimdeymişçesine ağır ağır yürüyorlardı, rüzgâr daha sert esiyordu ve kalpleri... Kalpleri çıkacakmışçasına atıyordu.

ölüme giden karanlık koridorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin