Più felice

796 51 82
                                    

Kulaklığımı  takmış ve yaz aylarında olmamıza rağmen yürürken eteğimi uçuşturan rüzgara lanetler okuyordum. Londra'ya geleli yaklaşık 5 ay olmasına rağmen havaların soğukluğuna henüz alışamamış  İtalya'nın o muhteşem ve tenimi bronzlaştıran sıcağını özlüyordum. Kulaklığımda kendim gibi depresif bir şarkı Happier Than Ever çalıyordu. Anneme fazla yük olmak istemediğim için bu  son bir kaç ay içinde bir iş bulup kendi çareme  bakabileceğimi, hatta bir çok iş teklifi aldığım hakkında yalan söylemiş olsam da içim rahattı. Onlara aylık ihtiyaçlarım ve okul masraflarım yüzünden yeterince yük olurken bir de üstüne giyecek, ev eşyası ve kirası için yük olmak bana bencilce geliyordu.

Henüz saat  öğlen  4 olmasına rağmen havanın neden bu kadar kasvetli olduğunu  anlayamamıştım. Bir Hostel ile iş görüşmem vardı ve muhtemelen çok büyük bir ihtimalle asla alamayacağım bu iş için tam bir buçuk kilometre yürümüştüm. Sonunda Hostelin önüne geldiğimde kapıda beni golden cinsi çok sevimli bir köpek karşıladı ve onu gördüğüm anda hemen çömelerek başını okşamaya başladım. O kadar sevimliydi ki resmen tüm yüzünü ısırasım geliyordu. Biraz onunla oyalandıktan sonra sanki hiç yeterince geç kalmamışım gibi bir de sigara yakıp 5  dakika daha oyalandım. Bu havada salak gibi neden bir yazlık elbise giydiğimi kendi kendime sorgularken birden yeterince aptal olduğum aklıma geldi ve oyalanmayı bırakıp kapısında küçük ve güzel bir font ile  Cheers Hostel yazan yere giriş yaptım.

Kapıda ki resepsiyon beni  görür görmez mükemmel ötesi  o İngiliz aksanıyla beni selamladı ve yardımcı olmak istediğini belirtti. Lafa atılmadan önce kendi kendime buraya  boşuna geldiğimi söylenip durdum ve aynı şekilde gülümseyen suratımla selamına karşılık verdim.

''Merhaba ben bar için elaman  ilanlarını gördüm ve.. şey yani başvuru yapmak için geldim.'' İğrenç İtalyan aksanımla kendi yüzümü buruşturdum. Anksiyete krizi geçirmemek için kendimi zor tutarken bir de üstüne salak gibi kekelemiştim. İlk izlenim için yeterince aptalcaydı.

Karşımda ki nazik İngiliz beyefendi gülümsemesini düşürmeden yanıtladı. "Tabii isminiz neydi?"
Tırnaklarımı avuç içimde ki zavallı etime bastırırken dudaklarımı dişledim ve kendi kendime yeter artık, sanki dünyaca ünlü birinin karşısında mülakata gireceksin diye söylendim ve adımi henüz adını öğrenemediğim beyefendiye hızlıca söyledim.

"Eva Freya Phoebe Hudson." Söylediğimle afallamış olan ve İngiliz olduğuna emin olduğum bu çekici adam cevap olarak "Teker teker söyler misiniz lütfen?" Derin bir nefes alıp tekrar etmek için ağzımı açarken tırnaklarımı etime bastırmayı bıraktım ve sonunda tekrar ettim.

"Eva, Freya, Phoebe, Hudson." Adımı sistemden kontrol ederken normal bir ifadeyle yüzüme dönüp konuşmaya başladı. " Size nasıl hitap etmemi istersiniz? Eva? Freya? Phoebe? Yoksa Hudson da mı adı-"

Gülümseyerek bu iğrenç esprisine komikmiş gibi bir tepki verdim ve hızla yanıtladım. " Eva yeterli."
Kafa sallayıp önünde ki ekranda bir şeylerle oyalandıktan sonra hızlı ve akıcı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Öncelikle hoş geldiniz. Otelimiz 3 katlı olup toplam 13 odadan oluşmaktadır. Bunun haricinde burası bir hostel olmak ile kalmayıp aynı zamanda en üst katta teras manzaralı küçük bir bar alanı var. Burası burada kalan misafirler dışında da kullanılabiliyor. Yani anlayacağınız o ki, burası hem küçük bir hostel hem de küçük bir bar. Başvuru pozisyonunuza göz attığım kadarıyla bar ve garson personel olarak başvurduğunuzu görmekteyim ancak biz bir erkek elaman arıyoruz. Çalışma saatleri size uygun olmayabileceği için önce size bunu belirtmek istedim. Öğleden sonra saat 6 da başlayıp gece 2 de bitiyor mesai. Ne yazık ki eviniz buraya yakın değilse herhangi bir toplu taşımaya ulaşmak için en az 20 dakika yürümeniz gerekir ve bu da demek oluyor ki o gece saatlerinde buradan tek başınıza çıkıp metroya yürümeniz sizin gibi güzel bir hanımefendi için tehlikeli olabilir. Lütfen beni yanlış anlamayın sizi aşağılamak için söylemiyorum bunu. Sadece Londra'nın bu sokaklarına pek güvenmiyoruz. Ancak eğer ki tüm bu riskleri göze almayı kabul ediyorsanız sizi garson şefimiz Rue hanım ile görüştürebilirim. Karar vermek için acele etmeyin lütfen oturun ve size bir kahve ikram etmeme izin verin Eva hanım." 

A pearl' | Tom Hiddleston, Loki Laufeyson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin