Bu bölümde biraz fazla küfür bulunmaktadır!
~~
"Hongjoong?" Gözyaşlarını çoktan silmiş olan Hongjoong ayağa kalktı ve saygıyla eğildi kendinden uzun çocuğun önünde.
"Seonghwa hyung?"
Seonghwa Hongjoong'a yaklaştı ve ellerini onun yanaklarına koydu. Hafif ıslak et parçalarını okşamaya başladı.
Tabii bu sırada Hongjoong ne yaptığını çözmeye çalışıyordu.
"Gözyaşlarını silmiş olabilirsin Joong ama gözlerindeki kızarıklıkları ve ıslak yanaklarını silebileceğini pek düşünmüyorum."
Hongjoong omuzlarını düşürdü. Hızlı hızlı konuşmaya başladı. "Hyung cidden, iyiyim ben. Yanlış görmüşsündür. Yanaklarım ıslak çünkü az önce yüzümü yıkadım. Gözlerimin kızarık olmasının sebebi ise gelmeden önce neredeyse 3 saat bilgisayara baktığımdan oldu."
Seonghwa sonunda elini çekti ve Hongjoong rahatladı. Çünkü neredeyse hiç tanımadığı bir yabancı (!) yanaklarına dokunuyordu.
"Neden bu kadar telaş oldun ki?" Seonghwa'nın sorgulayıcı gözlerine baktı ve yutkundu.
"H-hiç. Sen bir anda öyle diyince, bende yanlış anlaşılmak istemedim yani."
"Anladım."
~~
Jongho sıkıntıyla nefes verdi ve elindeki topu ayağına doğru yuvarladı. Topu karşıdaki kaleye doğru son süratle sürmeye başladı.
Lakin tam topa vuracaktı ki, fark etmediği koca bir taşa takıldı ve yere yuvarlandı. Bileğindeki acıyla sesli bir küfür etti. "Hay sikeyim, sahanın ortasına kim taş koydu amına koyayım?"
Tek ayak üzerinde fazlasıyla yavaş bir şekilde yedek klübesine geldi. Telefonunu aldı ve Mingi'yi aradı.
"Mingi? Sahada düştüm-"
"Kime düştün aq?"
"Ya bir dinle amcık, düştüm ya-"
"1. anandır amcık, 2. kime düştün isim ver bana!"
"LAN BİR DİNLE GÖT KAFALI İBNE."
"Sende ibnesin yalnız-"
Sinirle telefonu Mingi'nin yüzüne kapattı. 'Gerizekalı, aptal, salak' diye saydırdı içinden. Seonghwa'yı aradı ama açmıyordu.
Son çare olarak Wooyoung'u aradı. "Wooyoung sözümü kesersen kafanı keserim."
"Tamam konuşmuyorum n'oldu yine?"
"Sahada düştüm amına. Ayağım yarrağın tekinin koyduğu taşa takıldı. Yere yapıştım."
Wooyoung bir anda kocaman bir kahkaha patlattı. "Ne gülüyorsun it?"
"E gel ne yapayım şimdi ben?" Kahkahası bitince konuşan zeki arkadaşına cevap verdi bağırarak.
"Gelebilsem niye seni arayayım amına koyayım?!"
"Bak o da doğru şimdi. Doğru bir noktaya parmak bastın açıkçası."
"Gevezelik yapma da çabuk gel. Yere basamıyorum aq."
Wooyoung biraz durdu. "İyi de ben şuan Seul'de değilim. Busan'a geldim."
"İyi halt ettin! Gidecek zamanı mı buldun anlamıyorum! Mingi mal zaten, Seonghwa desen, Polyanna'cılık oynuyor milletle!"
"Of dur sakin ol bendeki de kulak yani." Bir süre düşündü.
Jongho telefonu kapatmadan önce söylendi. "Ben bulurum kendi başımın çaresini. Sağol yine de."
"Aman aman, dokunulmuyor beyefendiye." dedi Wooyoung telefonu kapatınca.
Jongho etrafa göz attı. Geçen kimse yoktu. Telefonunu açtı ve rehberine göz attı. Arayabileceği kimse de yoktu. Annesini arasa ambulanslarla birlikte gelirdi, buna emindi.
15 dakika sonra okulun kapısından çıkmak üzere olan Yeosang'ı gördü. Başka seçeneği olmadığından isteksizce ve tüm gücüyle bağırdı. "Yeosang!"
Yeosang kulaklıklarının tekini çıkardı ve etrafına baktı. Jongho'yu görünce duraksadı. Kaşlarını çattı ve ona eliyle gelmesini işaret eden Jongho'nun yanına adımladı.
"Ne var Choi Jongho?"
"Bak, şuan gerçekten evcilik oynayamam Kang Yeosang. Düştüm ve bileğim acıyor. Üzerine basamıyorum. Bana yardım et."
"Oldu canım?" Kaşlarını kaldırdı ve sorarcasına baktı.
"Yardım eder misin lütfen?"
Tatmin olmuşcasına gülümsedi Yeosang.
Jongho bu konudan pek de hoşnut değildi. Ama maalesef ki kendisine yardım olabilecek tek kişi Yeosang'tı.
~~
İyi okumalarr~
Yorum yapın lütfen!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Body ≭ Jongsang
FanfictionOkulun futbol takım kaptanı olan Choi Jongho, bir gün can sıkıntısından okulun inek öğrencilerinden biri olan Kang Yeosang'a yazar. choijongho: Vücudunu gerçekten çok beğendim. ~~ ➳ top¡jong & bottom¡yeo ➳ küfür